yazının yukarıdaki bölümü, diğer büyükümsü kulüplerin kıskanmaktan bir hal olmuş ezik taraftarlarının çatlamalarını engellemek için yazılmış teselli sözlerinden oluşuyor. hani haşarı çocuk çok mızmızlık eder de söz dinletemeyen büyükler çocuğu avutmak için "hı hı tamam, hadi git yat artık sen" tadında şeyler söylerler ya, işte öyle...
gelelim gerçeklere.
fenerbahçe şüphesiz türkiye'nin en büyük kulübüdür. büyük kalmak için uefa kupası almaya, süper kupa almaya ihtiyacı yoktur. küme düşse de büyüktür, üçüncü ligde oynasa da büyüktür. gerek fiziksel, gerek sportif anlamda altyapısını tamamlamış, istikrarlı bir şekilde hedefe doğru yürümektedir. nihai hedef bir gün herkesin fenerbahçeli olmasıdır ki; bu yolda hayli mesafe alınmıştır. (bkz: galatasaraylinin takim degistirip fenerli olmasi)
ayrıca, uefa kupasını ya da süper kupayı hasbelkader kazanmış olmayı hayatın anlamı sanan bünyelerin dikkatlerini yöneltmeleri gereken başka hususlar vardır.
fenerbahçe' nin uefa kupası şampiyonu olarak şampiyonlar ligi şampiyonunu, şampiyonlar ligi şampiyonu olarak uefa kupası şampiyonunu yenmesi durumunda gerçekleşecek olandır. böylece galatasaray' ın ardından fenerbahçe de türkiye' ye 2 kupa getirecektir. **
birçok fenerbahçelinin 2000 yılında galatasaray'a verdiği destekten dolayı hissettiği pişmanlığı azaltacak hadise.
ne bok yemeye popescu'nun penaltısına avazım çıktığı kadar bağırdım, hangi akla hizmet jardel'in o plasesinde havalara uçtum ben de bilmiyorum. kafamı sikiyim! o zamanlar destek verdiğim olgular şimdi karşımda küçük görüyor beni.
biraz da kuyruk acısından bu:
-ehe olum noldu avrupa fatihliği, rosenborg'a sökmedi tabi fatih falan
+olsun olm, biz uefa kupasını aldık!
-siktir lan!
+yalan mı?
-puhahahaha
ahan da böyle bi durum işte. ama unutulmaması gereken bir nokta var ki eğer geçmişinizle yaşarsanız kaybetmeye mahkumsunuz.