dünyanın temel çelişmesi olarak kadın erkek çelişmesini alan garip ideoloji. kadını ikinci sınıf gören ideolojinin feodalizm olduğunu göremediği için ortaçağ yerine erkekle mücadele eden düşünce akımı.
eşitlikten ne anladıklarını cidden merak ettiğim gruptur.
ülkenin şartlarını göz önüne almayıp sanki erkekler çok manyak bir yaşam sürüyorlarmış sanki erkekler her şeyi söyleyebiliyor, onlara karşı bir baskı yokmuş, onlar ezilmiyormuş da sadece kadınlar bunları yaşıyormuş gibi düsünüyorlar her halde. öyle görüyorlar.
şartları kimler oluşturdu elbetteki kadınlar oluşturdu. kadın kendi elleriyle erkeği bu hale getirdi. bu gün çakma polat alemdarlar çevremizde var ise bunda sebep annelerimizin çocuga oyuncak silah almasıdır.
ayrıca erkek kadına şiddet uyguluyor bunun için kadınlar çocuklara şiddet uyguluyor bu oteriterelerce kabul edilmiş falan diye çocuk döven kişiler için bir ''ama'' oluşturuluyorsa bende derim ki ''bu ülkede erkeler çalışmak zorundadırlar evlerine her şartta ekmek getirmek zorundadırlar gün içerisinde onlarca insandan hayvan gibi muamele gören kişilerin bu baskıyı birisinden çıkartması oteriterelerce kabul edilmiştir'' desem yanlış demiş olmam aynı mantık üzerinden gidersem.
bu ülkede sonucta kadına şiddet uygulayan erkkeler daha az gelişmiş yerlerde yaşayan ''varoş'' diye tabir edilen popüler olarak diyelim ''göbeğini kaşıyan adamlar'' dır. bu adamlar ise diğer insanlar tarafından her daim ''hayvan'' gibi görülen insanlardır. her daim horlanan ve yüzlerine somurtulan kişilerdir.
ama bu şiddet için yeterli sebep olmamalı.
''erkekler eşitliği belirtecekse'' bu kelime dahi feminizmin bu gün haklar için değil sadece erkek düşmanlığı anlamında olduğunun kanıtı gibidir.
erkek veya kadın ne fark eder ki? kadının üstün olduğu yer vardır erkeğin üstün olduğu yer önemli olan bu üstünlüklerin eşitlenmesi.
yoksa kadın benden fazla para kazanmış falan bu değil ki olay.
bir kadın evde bütün işleri yapıyorsa o eşit değildir. ancak evde yemekleri kadın yapıyor tencereyi masaya erkek getiriyorsa eşittir.
sizin dediğiniz eşitlik bir gün kafın yemek yapsın bir gün erkek.
benim dediğim eşitlik yemeği kadın yapsın erkek yesin. ahha
eve ekmek getirmek zorunda olan erkek ortaçağlarda kaldı. günümüz şartlarında kadınlar hem çalışıyor, hem eve gelince çocuk bakıyor, yemek yapıyor, hem evin rutin işlerini yapıyor, hem kocasını memnun etmeye çalışıyor. yazarken bile yoruyor insanı bir de hayata geçirildiğini düşünsün, eşi tüm bu işleri yaparken kumanda ile zap yapan erkekler. kadının yorgun olma hakkı bile yokken hangi eşitlikten bahsediyoruz? çocuğuna tabanca alma olayını çarşıya çıkıldığında erkekler yapıyor daha çok. kadınlar araba vs. türü şeyler alıyor. oyuncak bebek alıp ahmet yıldız mı yetiştirsin? babasının annesine tabiri caizse köpek muamelesi yaptığını gören çocuk, ilerde eşine aynısı yapıyor.
bos insan safsatasi. bir kadin evinde cocuklarina hizmet etmekten, kocasina hizmet etmekten nasil rahatsiz olabilir ki. sicmisim kariyerine. bir de erkek feministler vardir ki benden uzak allah' a yakin olsunlar.
not: bu giri herhangi gerzek troll unsuru icermemekte, samimi duygulari disa vurmamda yardimci olmaktadir.
türkiye'de yanlış anlamdırılmış ''izm'' lerden biridir. feminizm kadınların ezilmesine karşı doğmuş bir hareketken türkiye'de kadının erkekle yarıştığı bir hal almıştır...feminizm denilince anlaşılması gereken, kadının ezilmemesi özgür olması, kadına da hakların tanınması, yapabileceklerinin önünün açılmasıdır.
ingiliz kadın yazar Mary Wollstonecraft'ın feminist olarak adlandırılabilen A Vindication of the Rights of Woman (Kadın Haklarının Müdafaası) (1792) adlı eseri feminizm konusunda yapılmış ilk çalışma olarak kabul edilir.Feminizm 19.yüzyılda kadınlarda adaletsiz davranıldığına ilişkin inanç arttıkça organize bir hareket haline gelmiştir.Feminist hareketin kökleri ilerlemeci hareket özellikle de 19.yüzyıldaki reform hareketi içinde yer almaktadır.
Günümüzde ise feminizm toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine odaklanmıştır. Türkiye'de eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamamış 24 ülkeden biridir. Bu açıdan düşünüldüğünde bile feminizm kadına dayalı ayrımcılığı etik ve sosyolojik açıdan inceleyen önemli bir harekettir.
toplumlar eşitsizlikler üzerine yükseldiği, ve komünistlerin düşündüğü gibi devrimle veya tarihsel materyalizmin ilkelerine uyacak bir şekilde kolay kolay geride bırakılamayacak bir kapitalizm süreci içerisinde iken, sadece para kazanmak için yol arayıp bulamayacak, sol görüşlü kadınların araştırma şirketlerine sunup yapabileceği çalışmaların kaynağı olacak bir akımdır.
feminizim, ilkeleri olan, doktrin kıvamında bir olgu olabilir. ancak bunun bir konu ile ilgili bir perspektif olmasından başka hiçbir olayı yok. kadınlar şiddet görüyor, evet biliyoruz. kadınlar fiziksel olarak güçsüz, evet biliyoruz. ve evet kadınlar erkeklerin sadece erkek işi olarak tanımladığı işlerden bazılarını yapabilir evet biliyoruz.
ama feministler, böyle eşitlikçi bir ideolojiye sahip oldukları için gurur duyuyorken, insanların farklı zeka seviyeleri olduğu gerçeğini unutuyorlar ki, ben feministim diyen bir tip 'ben evde suyu annemden istedim kadar babamdan da istiyorum' diyecek kadar gerzek olabiliyor. tüm kadınların eşitliğinden bahsetmeye çalışıyorsunuz ama kaç tanesine anlatabilirsiniz ki?
hem feminizm akımının böyle çokça insan tarafından bilinmesinin de yegane sebebi yine eşitsizlikler üzerine sağlamca inşa edilmiş kapitalist sistemdir.
aşk'ın en büyük düşmanıdır.kadın erkek ilişkisini savaş alanına dönüştürdüğü için yaşanan duygulara zarar vermiştir.1960'lardan sonra amerika'da yaygınlaşan ve bütün dünya'yı kaplayan bu akım günümüz de özgür olmak için,yalvaran erkek ve değişim isteyen kadın modellerini karşımıza getirmiştir.boşanma nenedenlerinin yüzde altmışının temel sebeplerini bu psikolojik olgu meydana getirmektedir.
değişim önerileri, ama anarşizm olmadan uygulanamayacak durumdadır. kadınların tarihte yer almadıklarını düşünenler 1 yüzyıl öncesine kadar kadınları okullara almıyorlardı. bu yeni bir fikir değildir; okullara almıyordunuz, seçme ve seçilme hakları yoktu, üzerlerinde hak iddia ediyordunuz, ki en iğrenci bu ve konuştuğunda dırdırcı diye nitelediğiniz insanlar bunlar; kendisini ifade etmesine izin verilmeyen biri fırsat bulduğunda fazla konuşacaktır tabi ki, tahammül kabiliyeti genetik sanırım ve buna tarih boyunca hiç ihtiyaç duymadınız; tarihte yerleri yok diyorsunuz??
bu yüzyıl için de olumlu ölçüde değişim den söz etmek mümkün değil, 8 yaşında evlendirilen çocuklarla aynı zamanı ve yaşamı paylaşıyoruz, kadınların eğitilip, etken olması her zaman tehlikeli bulunup, engellenmek istenmiştir, bu kölelik sistemlerinden biri ve insanlık tarihinin büyük bir kısmını kapsıyor, bugün de böyledir. ki en sinir bozucu olan o hastalıklı benliklerini tatmin için onlara dayalı bir sistemin içinde varlıklarını sürdürürlerken dahi kadınların zeki olmadıklarını telkin ediyorlar kendilerine, korku daha da çürütüyor sallanan bu bireyleri. içinde bulunduğumuz yapının nasıl oluştugunu yani bedensel güç temelli bir toplumun üyesi olduğumuzu idrak etmek zor değil ve ne ilkel olduğumuzu anlamak uzun sürmez ve bugün ben de ayrımcılık yapmak istiyorum: dünyayı bu hale getiren, her şeyiyle karar mekanizması olan halihazırda erkeklerdir, ve ben onları agresif, yeteneksiz ve yönlendirilmeye muhtaç buluyorum; derinlik algıları zayıf ve istisnalar bütünü, durumu etkilemeyecek durumda. hümanist biri değilim hiç; aynı oranda ayrımcı olabilirim, tıpkı bu yazıyı okuyan algıdan yoksun ayrımcı kadar ayrımcı olma ve de böğürme ve onun ikincil, üçüncül haklara sahip olması gerektiğini düşünme özgürlüğüne sahibim. bu hominidler bu şekilde var olduklarına ikna olmaya uğraşıyorlar. bak, bedensel olarak öküz insanlardan güçlü, ama tahammülsüz bir manyak değil ve yönetmeye çabalamıyor. şu bedensel üstünlükten bahsetmeyin, tarih boyunca geliştiremediniz hep aynı üstünlükten bahseden sizler trajik haldesiniz. boş bir anınızda kafanıza bir şey indirip, sizi bedensel anlamda etkisiz kılabilirim ve bu mükemmel teori çöker. (insanlık tarihi boyunca uygulanabilicek bir yöntemdir)
siz kadınlar için sıkıntı veren, sinir bozucu varlıklarsınız, ben de bugun sizin gibi olmayı seçiyorum.*
kadın erkek ilişkileri tamamen erkeklerin egemenlik isteklerini tatmin etme odaklı halde, bazen kadınlar da taklit ediyor onları, ne sefalet.
25 kasım notu: yazı ironi içeriyor tabi ama bu başka bir konu, darlanmayın, en iyi boyut tek boyut.**
feminizm toplumumuzda bilindiği gibi erkek düşmanlığı değildir, kötü de değildir. bazı erkekler karşı çıksalarda sadece kadınlar feminist olmazlar. erkeklerden de feminist olanlar vardır. kadın erkek eşitliğini gerçekten savunan, kadına karşı ruhsal ve fiziksel bir şiddet uygulamayan ve üstünlük kurmaya çalışmayan erkekler farketmeden feminist olmuşlardır bile!
18. yüzyılda ingiltere 'de doğan cinsler arasındaki eşitliği kadın haklarının açımlanıp genişletilmesiyle sağlayan toplumsal hareket. tabii bu terimin kullanıldığı zaman itibariyle değişik ifadelemelere denk düştüğünü belirtmek gerek. 1890'larda kadınların oy hakkı kazanması çalışmalarına önayak olan kadın ve erkekler feminizm hareketini kullanıyordu. 1920'de abd 'de 1928'de de britanya 'da kadınların oy hakkına sahip olmaları feminizm hareketine yeni bir boyut ve soluk getirdi. burda tabii kamusal alanda sağlanan eşitlik hissiyatının bu harekete güç verdiğini görmemek olmaz.
kadınların oy haklarını kazanmalarının dışında feminizme dair bir ikinci gerçeklikte 1969'dan sonra gelişen ikinci dalga feminizmdir. birleşmiş milletler 'in kadının on yılı ilan ettiği -1975/1985- dönemi, dünyanın her ülkesinde kadın ölçekli hareketler oluşmuştur. ikinci dalga feminizmin sosyoloji 'ye etkisi hayli büyüktür. bunda endüstrileşmeyle, kent yaşamıyla kadının çalışma hayatına girmesi kadar akademik çalışmaların kadınlar tarafından da yürütülmesinin payı fazladır.
aslında konuyu fransız ihtilaline indirgemek olasıdır. tarihsel olgular süreçlere göre ivme kazanır. feminizmle ilgili sosyolojik analizleri yapacaksak kadının aile, siyaset ve iş alanındaki vaziyetine bakmalı bir şeylerin eksik kalmaması için.
feminizm totolojik cümleler bütünüdür. Kadınların tanrı, cennet, cehennem arketipleri üzerine kurduğu ve "ben" odaklı geliştirdiği girişimdir.
Desteği elbetteki kapitalizmdir. Zira kapitalizm insanların "unisex" olmasını ister. Bu sayede kadın erkek demeden herkesi sömürebilecektir. Zaten kadınların da çalışması gerektiğini söyleyen ilk kişi bir erkek olarak "ricardo" denilen klasik bir ekonomisttir.
Kapitalizm yarattığı kurumlarda, ekonomik döngüsünde insanların dil, din ayrımı olmaksızın bulunabilmesini ister. bu sayede sömürü potansiyeli kısıtlanmaz.
totolojik cümle nedir? her yeri kaplayan cümle demektir. Yani a=a cümlelerinin hepsi totolojiktir.
kadınların tek istediği güvende olmaktır. çok çalışmamaktır. ve her istediğini yapabilmektir. ki tüm bunlar bir erkeğin de isteyeceği şeylerdir. Ama esas sorun bu isteklerin dünyaya değil cennete özgü olmasıdır.
feministlerin yarattığı kadın tiplemesi, müslümanların yarattığı cehennemdeki "günahkar" tiplemesine benzer. cehennemdedir. ve ne yapsa boştur. her alanda erkekler onu ezer. zaten ataerkil bir dildeyiz. konuşurken dahi kadın erkekler tarafından ezilir. yani her yaşam şekli bir ezilmedir. ve bu ezilmeden kurtuluş yoktur. tek kurtuluş cehennmeden çıkıp cennete gitmektir. yani her istenilenin yapılabildiği, hiçbir kısıtlamanın olmadığı, kaynakların bollaştığı(bu noktada bir de marxı kullanırlar) muhteşem bir ideal.
ve ne sorarsanız sorun.. her şeyin cevabı özünde şöyle başlar: "çünkü ataerkil söylem ..bıdı bıdı...". nasıl ki bir dindar yerçekiminin sebebini dahi tanrıya bağlıyorsa(ki bu onun bileceği bir şeydir, biz karışamayız), feminist de her şeyi "ataerkil söylem" e dayandırır.
ve genel itibariyle şöyle bir görünüm ortaya çıkar. Ezen bir tanrı(ataerkil söylem /erkekler) vardır. kadınlar cehennemdedir(tamamen erkeğin iktidar alanındadırlar). ve bir yerlerde(gelecekte) bir cennet vardır.
feminizm sadece kadınlar için değildir, böyle bir idealizm olamaz zaten.*anaerkil ya da ataerkil her türlü ayrımcılığa, ki, kapitalizm en ağırıdır, güçlü olanın güçsüzü ezdiği sistemlerin bütününe karşıdır. kadınlara ve onların "rahatlık istekleri"ne o kadar diş biliyorsunuz ki, çünkü kapitalizm erkeklere de çok ağır yükler bindirmiş durumda ve yükümlü kılındığınız her şeye nefret besliyorsunuz ve kadınların "ezilmeme" isteklerini kendinizin ezilmesi gibi algılıyorsunuz, sistem böyle işliyor evet, ama korunulması gereken kadınların mutluluk ütopyaları değil, sizin yükümlü kılındıklarınız ve mutsuzluğunuz,* kaygısal yaşamınız hatta; ve sizi çocukluğunuzdan itibaren işleyen, oluşturulan tiplerden biri yapan, tüketim odaklı dünyadır, ki bunu söylemekten bıktım; eleştirmek güzel elbet hatta feminizmin boyalarını dökmeye çalışmak da zevkli tabi, kadınlar zevk içinde salınmak isterler, biz istemeyiz bizz bu dünyanın çilesini çeken o bilinçli tarafız onlar fıkra konusu olunca iyi olurlar ancak vb. diye düşünmekte güzel ki, dil bile kadınları ezerken zaten.. ama en güzeli ne yapacağına karar vermektir, o zaman var olduğun anlaşılır, yani taraf olmak iyidir kabul edilebilir değerler için, yazarken bile rahatlığın cennetindeymiş gibi yazan insanlar bilmeyen hanzolardan daha kötü insanlığın evrimi adına. ve eleştirmek güzeldir, önereceğiniz başka bir yolunuz var yani daha iyi olduğunu düşündüğünüz.
bir şeyin geçersiz olduğuna hükmetmişseniz onu geçersiz kılan öneriyi açıklamalısınız, sonra çürütmeye başlayabilirsiniz.
Hakkını arayan kadın imajı çizen fakat ardında erkek düşmanlığına kadar gidebilecek psikolojik öğeler barındıran, frijit veya lezbiyen kadınlar topluluğudur. Bunların genel manada ekonomik durumları düzgündür. Büyük bir çoğunluğunun, zorla anal ilişki yaşadığı, emekli memur olduğu ve lezbiyen oldukları istatistiklerle tesbit edilmiştir. Feminizm bir anlamda faşizme karşı faşizm uygulamak kadar, "götü göte değişme" psikolojisi içeren, yapıştırma bir akımdır, Akım dır..! akım.. Ak.. Ak..Akp.. Ulan yine aklıma geldi.. töbe töbeee :S
asıl olarak kadınlar ve erkekler arasındaki hiyerarşiye karşı olmaktır. yani erkekler de feminist olup kadın haklarının savunucusu olabilir. feminizmin erkeklere karşı olmayla alakası yoktur.
nihai arzusunun, kadının sırf toplumsal alanda erkekle eşit bir konuma getirmek ve eşit haklara sahip olmasını sağlamak; kadınları toplum, her türlü kurum ve kuruluş nezdinde sözümona yüksek yerlere getirmek; kadınları erkeklerle, dolaylı ya da dolaysız, şuursuz, gereksiz, delisaçması bir yarışa/rekabete sokmak olduğu sanı-lan -izm. e, ataerkil düzen de deniyor, bu düzenin kurguladığı kadın söylemi deniyor, bu hiyerarşik yapıyı tersyüz edebilelim, dönüştürelim deniyor. kime deniyor acaba? bunu, önünde pipisini sıvazlayan kadını da, taşaklarını kaşırken tangaya bağlayan baksırını düzeltmeye çalışan erkeği de umursamıyor.
kadınların özgürlüğünü;erkeklerle eşit haklara sahip olası gerektiğini ifade eden bir düşünce akımı:
sosyolist feminizm,aydınlamacı liberal feminizm,redikal feminizm en önemli kollarıdır bu akımın