kadın haklarının savunulması ve kadınların sosyal konumunu güçlendirmek gibi masum amaçlarla ortaya çıkan feminist hareket, zamanla degişmiş ve amacından uzaklaşarak erkek düşmanlıgı yapmak isteyen bir avuç çirkin kadının elinde oyuncak olmuştur. bu hastalıklı ruh halini degerlendiren duyarlı bilim adamları hastalık boyutuna gelen feminizm olayını artık bir düşünce degil bir hastalık türü olarak görmektedirler.
hatun kişinin bir erkekten daha fazla testesteron salgılaması sonucu ortaya çıkan , erkeklerin maçoluk taslama hastalığının toplumsallaşmış nevrozudur. Aradaki fark maço bir erkek ataerkil bir toplumun övgülerine layık olurken , feminist bir kadının ataerkil toplumsal görüşü baltalamaya çalıştığı görüntüsünden dolayı aşılanmasıdır. Bir de hemcinslerini zorla feminist yapmaya çalışan uyuz tipler vardır ki işte asıl onlar ruh hastasıdır. Yani kadının hak ve özgürlüklerini savunmak adına ortamı amazonlara çevirmeye yemin etmek , bir anlamda kadınların kendi maçoluk mitini yaratmakla eşdeğerdir. Faydasız bir burjuvazi hamlesi olarak kadınlarımızı sisteme yedeklemenin bir yöntemidir.. Kadın ve erkek birlikte kurtulacaktır. Şöyle bir söz de vardır: " Kadınsız devrim olmaz! " - Lenin
evet bir hastalıktır,kadın sürekli erkeklerden kazık yemiştir.her karşısına çıkan erkek kötü olmuştur kadın da doğal olarak hepsinin kötü olduğunu düşünmektedir ve erkek cinsinden nefret etmektedir,doğaldır,aaa sen erkek düşmanısın sen şusun sen busun diye kadının üzerinde gidilmemelidir,anlamaya çalışılmalıdır.
ancak acıklı olan; tespitin komiklğinde değil, bir kadının yaptığı herşeyi bizatihi geçmişiyle ilişkilendiren zihniyetten beslenmesindedir. "kadın geçmişinden, erkek ise tüm hayatından müteşekkildir" diye darb-ı mesel ağırlığında sözler de var misalen, alakalı. aç oku.
bir ideolojiyi böylesi gerzekçe temellendirme çalışmaları, çok önemli nüansları gözden kaçırır. hayata topyekün freudyen yaklaşmak, kişiyi pasif kılar. hele ki kadın söz konusu olduğunda, bunun iyi niyetli bir düşünme kanalı olduğunu belirtebilmek ne derece mümkün, bilemiyorum.
feminizmin çarpıtılmış halinden bahsetmiyorum tabi, şahsen feminist de değilim. ama el insaf yahu:
-hoşlandığı erkekler yüz vermemiş, o da lezbiyen doğasını keşfetmiş şekerim.
-babası hep ilgisizmiş, o da feminist saflara katılmış 1980'lerde...
-işyerinde tacize uğramış, o da mobbing karşıtı feminist derneklere üye olmuş...bik bik zik zik...
yalnızca kendi uğradığım haksızlıklar için mücadele edersem, benim değerim nedir ki?
eğer yalnızca geçmişte yaşadıklarım beni şekillendiriyorsa, insanoğlu olarak akıldan izandan üretmekten bu derece yoksun, bu derece pasif varlıklarsak eğer; yalnızca ezikliklerim ve hayal kırıklıklarım doğrultusunda davranmalıyım o zaman, okuduğum, yazdığımın, tartıştığımın ne önemi var ki?
"hasta" olarak yaftalanırım sadece. hepsi bu.
edit: gayet feministim artık, neden o zamanlar böyle yazdıysam...
Feminizm erkek düşmanlığı değil; erkekle kadını eşit haklara sahip görmektir. Feminizm erkek hatalığı değildir lakin erkek düşmanlığı kadın hastalığıdır.
feminizim her ne kadar kadınlarla ilgili bir kavram sanılsa da, aslında tamamen erkek icadı bir kavram ve ezemeyeceği kadını karalamaya çalışan bir erkek hastalığıdır.
gerçekçi olalım beyler, hiç bir erkek kendinden daha çok kazanan, daha başarılı olan, daha kolay anlayan kadının varlığını hazmedemez.
çünkü kasları daha güçlüdür ve kas gücü dünyadaki en önemli şeydir, ona göre.
anneliği üzerinden ajitasyon yapmak, ölümle tacizle yıldırmaya çalışmak, eve kapatma gayretlerinin en temelinde de bu erkek hastalığı vardır. akıl karşısında, kasları ve içgüdüleri ile yarışmaya çalışır.
Dünyanın en zengin adaminin kullandığı kas gücü, parmaktakilerden ibaret.
Ekonomik olarak toplumsal var olmanın çağımızda kas gücü ile alakasi yoktur. istisnalar haricinde kadın ve erkegin ortak yapamayacağı iş yoktur.
Bugün kadını 2. Sınıf gorenle, feminizmi hastalık olarak niteleyen aynı düşüncedir. Sebep elbette kadının güçlü konumda olmasını hazmedemeyen erkek egosudur. Buna hizmet eden de dinlerin, bilinçli olarak yanlış uygulanmasidir. Ortaçağ kiliseleri kadını insandan Saymazken, ıslam dini ulemalari da kadını erkeğin kölesi konumuna alçaltmistir. Dinler öncesi zamanda anaerkil toplumlar Fazlayken, dinlerden sonra kadın, neredeyse sadece soy devamı için bir üretim cihazı niyetine kullanılmak istenmistir. Bu Bağnazliga karşı da haliyle bir düşünce oluşmuş, buna da kadınci düşünce, feminizm denmiş. Suçlu tabi kı din olgusu değil, onu kendilerine göre yorumlayan, kullanan, başta ruhban sınıfı olmak Üzre, erkek egemen toplumlardır.
Önceden Yazdığım bir entryden;
siz bilmezsiniz, çok ama çok eski çağlarda, atalarinizin atalari kendi atalarının dassaklarında bile yokken, anaerkil namıya anılan bir toplum yaşarmış. bu toplumda kadın, değeri bilinen bir varlikmis. erkek yahut dişiyi doğuran, hayatın kaynağı, yaşamın merkezi, mutlulugun resmi imiş o zamanlar hatun kişi. erkekler ise kadının yoneticilıginden bile gocunmazmis. günlerden bir gün biri peydah olmuş, tanrı var lan, ona tapin demiş, çayırda s*kisen pembe filler bile gulmus buna. daha sonra tanrı gerçekten varolduğunu göstermek istemiş ve erkekler arasından temsilciler göndermeye başlamış. zamanla mukaddes kitaplar yazılmış, mabedler inşaa olmuş, kadının kutsallığı yerini tanrının kutsalligina birakmis erkek egemene dönüşen toplumlarda. gel zaman git zaman kadın bırak erkekle eşit sayilmayi, zaman aktikca kolelesmeye, değersizlesmeye başlamış. hatta , inanmazsin," insan değil la bunlar" denilen çağlar yaşanmış en medeni sayılan toplumlarda. ve günümüzde sadece iki bacağının arasındaki zar kadar değeri, ederi kalmış. anamız, bacimiz, yoldaşımız olan kadın sadece namusumuz olmuş. ve de malımız...
istediğinde dölleyebilecegin, istediginde ise dövüp sövebilecegin.
