felsefecilerin bir baltaya sap olamamasıdır.çünkü felsefe düşünce kalabalığından başka birşey olmamakla beraber otu boku sorgulayan bir zaman kaybıdır.
bu adamlar ülke yönetse batırır.savaş yönetse ölür.fotoğrafını çeker ben yokum der.iş bulamaz bulsada memmun olmaz uyuşuk mayışık dışlanmış adamlardan oluşur.
arada bir karl marks gibi adamlar ortaya çıkar onlarda dünyaya zarar verir filozofluğa ters düşer.
Felsefecinin cehaletinin farkında olmasından dolayı gelişen bir hadisedir. Filozof düşünür ancak bulduğu ancak kendi bilgisinin ne kadar yetersiz olduğudur ancak. Ee bu halde ne hakla karar verecektir ki?
Kesin konuşanlar, doğrusunu ben bilirimciler ise düşünceden yoksun cahillerdir ancak.
Hal böyle olunca düşünceden yoksun insanlar düşünenleri ancak böyle suçlar.
felsefe aslında insanın beynindeki soruların hepsinin dışa dönük biçimidir. bunları söyleyebilenler dile getirebilenler ve bunlar hakkında kafa yoranlarda flazoflardır. en ünlü bilim insanları en mükemmel mücitleri yapanlarda aslında birer flozofturlar. çünkü merak ederler sorgularlar bir amaca ulaşma dürtüsü peşlerini asla bırakmaz ve ulaştıkları amaçlar onları asla tatmin etmez bu nedenden ötürü her zaman iyininde en iyisini bulmaya çalışırlar. eğer dünyada flozoflar olmasaydı, dünya yerinde sayardı. çevremizde gelişip büyümekte olan hiçbirşey ilerleme kaydetmezdi. belki hiç merak edilmeseydi ateş bile bulunmazdı...
doğru olan önerme. lisedeki felsefe hocamı hatırlayınca bir kez daha hak verdim. kadın hiç bir yere gelememişti evlenememişti bile, işte bi öğretmen olmuştu.
düşünmenin tüm mekan ve zamanlar da dışlanması yeni bir fikrin deli saçması olarak algılanması felsefeciler için bir yere gelememek anlamına gelmektedir. Felsefeci düşünür, fikrini yazılı bir biçim de bırakabilmiş ise onu anlayacak bir kişi elbet çıkacaktır. Bir çok felsefeci ve düşünür gibi sonradan anlaşılacak ve değerli kılınacaktır bu fikirler.
iyi bir gözlemci tarafından varılmış yargıdır. o kadar doğrudur ki hemen örnek veriyorum. bakınız socrates adam felsefeci kalkmış gitmiş o zamanın üviversitesinde koskoca hoca olmuş hala etrafta cıbıl cıbıl terliklerle püfür püfür entarilerle geziyor.
bir baltaya bile sap olmaya layık olamayacaklar tarafından iddia edilen durum.felsefecilerin bir makama gelememesi onların değil bu ülkeyi yöneten amcık beyinlilerin sorunudur.nitekim; sen görmüyorsun diye bu alem yok değildir.bu güne kadar mühendislerin,iktisatçıların,hukukçuların ve askerlerin yönettiği ülkeye bak ! bak mına koyim bak! bana bu kadar sikik bir ülke daha söyleyebilir misin ? bu kadar sistemsiz,bu kadar yarını düşünmeyen,bu kadar üretmeyen,bu kadar aciz, bu kadar özenti,bu kadar çürümüş,bu kadar arada kalmış bir ülke daha var mı ? bunların sorumluları kimler ? çok sevgili pozitif bilim üstadları.
felsefenin ne olduğunu bilmeden felsefe hakkında yorum yapmak bile küçümsediğin felsefenin içinde vardır.aslında herkes felsefe yapar da bu evren,din,bilim,siyaset vs. gibi zor konular olunca ona felsefe denir.
bu ülkeyi felsefeciler yönetse eminimki bir çok siyasi sorun çözülmüş olurdu.çözülmese bile çağın çok ötesinde sorunlarımız olurdu.tüm ihtimalleri hesap ederek yönetilen bir ülke olurdu.
felsefe sadece ''hangi sandalye ? '' olayından ibaret değildir.insanlara düşünmeyi,her ihtimali hesaplamayı,kabuğun içindeki özü aramayı öğretir.
insanoğlu düşündüğü her fikir,makine,alet vs. ne varsa ya yapmıştır ya da yapmak üzeredir.insanın aklına düşen bir şey yüzde elli ihtimalle gerçekleşmiştir.felsefe insanın aklına hep bir şeyler düşürür.felsefe bilimin ışığıdır.felsefeciler düşünür,hayal eder,sınırları zorlar bilim adamları ise bu yolda ilerler.bilim adamı bile yeni bir şey icad edecekse,keşfedecekse,çözüm bulacaksa önce düşünür.yani felsefe yapar.felsefe yapmadan bir hayat zaten mümkün değildir.
felsefe her şeyi düşünmektir.eksik ve yanlış ne varsa onu düzeltmek için yol gösterir.henüz bilinmeyen varsa ona ışık tutar.felsefe sonuç odaklı değildir o sadece yolunu gösterir,yeni ufuklar açar.bilim internetse felsefe elektiriktir.bilim bugatti veyron'sa felsefe yoldur.bilim uçaksa felsefe havadır.
aslında felsefeciye göre düşündükçe ve sorguladıkça üzerinde yaşanılan gezegenin, uçsuz bucaksız kozmosta küçük bir nokta olduğu anlaşıldığında, yine o nokta üzerinde yaşayan insanların yarattığı statülerin, mevkilerin ve o -bir yerlere gelmek- deyiminin anlamını ve önemini yitirmesiyle meydana gelir. biraz da gökyüzündeki yıldızları düşünüp dünyayı küçümsemek gibi.
insan adı verilen canlı türünün yarattığı statü ve mevkilere körükörüne inanıp, bunlara ulaşmaya çalışmanın anlamsızlığı nedeniyle vuku bulduğunu düşünmekteyim.
çünkü hiç bir sekilde birşeylere inaniyorlarsa bundan asla vazgeçmezler başkalarına yaranmak için eğilip bükülmezler ve her ortamda çok rahat şekilde görüşlerini açıkça ifade ederler ve bu yüzden bir yerlere gelemezler.
yaşarlarken fazlasıyla aşağılanıp küçük görülürler. genellikle öldükten sonra biryerlere gelirler. Ve gelen heykelleri olur, isimleri olur, aforizmaları olur.
sadece düşüncede var olmalarından dolayıdır belkide, ayrıca bi yere gelememeleri demekte yanlış öldükten sonra çok güzel yerlere gelmişlerdir haksızlık etmeyelim. sakın ama sakın hayattayken değerlerini bilmeyelim zaten. her neyse bizim insanımızın olduğu yerlerde bi yerlere geleblmek için fiilen birşeyler ortaya koymak gerekir düşünmek yetmez..