Bir önerme. Felsefeyi düşünmek, anlamak bir yana, hayatınızda uygulamak için bile belli bir maddiyat gerekmektedir. Aksi takdirde; yani benim durumumda, cebimdeki 2,5 lira ve yarın sabah 6'da kalkıp asgari ücret kazandığım işime gidecek olmam durumundan bahsediyorum, size mutsuzluk, tatminsizlik ve hayal kırıklığından başka bir şey getirmeyecektir.
''Eyleme dönüşmeyen arzu, ruh bozukluğuna yol açar.''
Hiç bir mülke malik olmayı kabul etmeyen ve su içtiği tas için "bak maliki olduğun bir tas var" denilince tası atıp suyu eliyle içen diyojen'in yolundayız biz.
Düşünmek bedava hiçbir felsefi öğreti de maddiyat gerektirmez. gerçek mutluluğun öyle parayla, itibarla, maddeyle gelmeyeceğini de biliyoruz kendimizi kandırmayalım. bahsi geçen adamların ekmek kaygısı da yok ki felsefe yapıyorlar zira birçok filozofun aileden zengin olduğunu biliyoruz.
Melih cevdet’in defne ormanı şiirini anımsayın. “Köle sahipleri ekmek kaygısı çekmedikleri için felsefe yapıyorlardı” diye başlıyor.
fakat kölelikten filozofluğa erişmiş bir epiktetos da tanıdık.
Ofansif duruşunun yanında pek de yanlış olmayan önermedir.
Lise felsefe hocam hep bunun üzerine vurgu yapardı. BakınıZ; Eflatun, sokrates, aristo gibi adamların hem kişisel maddi durumları hem de devlet bazında refahları çok çok yüksek durumda olduğu için genellikle gün içinde yapacak hiçbir işleri yoktu. Bu rahat ve boş yaşama hali bu insanların düşünmeye vakit ayırmasına sebep oldu.
Tam da Bu sebeptendir ki sürekli başka şeyler düşünmeye zorlanan halklarda felsefe gelişmez. Üzgünüm ki bu durum bizde de böyle gerçekleşiyor.
felsefe zenginlerin ürettiği fakirlerin tükettiği bir bilim değildir. felsefe dertli ve aynı zamanda zeki insanların bu iki özelliği harmanlayarak merak kılavuzunu doğru şekilde yönlendirmeleridir.
Ünide bi hocamız felsefe dersinde şey demişti ; Felsefe boş zamanda yapılabilecek bi eylemdir, çalışmaya ihtiyacı olmayanın boş vakti vardır, bi insanın çalışmaya ihtiyacı yoksa zengindir, o yüzden zenginlerim işidir.