böyle bir sorunsal ancak sorunlu zihinlerde olabilir.
çünkü hakikati bulmak yolunda ilk emri kainatı oku (ikra) olan bir dinin inananı, inançlarını aklı ile beslemesi gerektiğini bilir.
dolayısıyla düşünür.
düşündükçe felsefe yapar.
felsefe yaptıkça kendi gerçeğini ve kainatın gerçeğini bulur.
buldukça inançları güçlenir.
güçlendikçe inançları biraz daha aklı ve kalbi gerçekliğini kazanır.
felsefe yapmak yola çıkmaktır.
aramaktır.
yaradan inanışı insanın en gizemli ve en uzun yolculuklarından birinin sonucudur.
dolayısıyla aramadan bulamaz, bulamadan da tam manası ile iman edemezsiniz.
bunun içindir ki din felsefesi, felsefenin en temel dallarından biri olmuş ve devamlı meyve vermiştir.
insan sorguladıkça da meyvelerini toplamaya devam edeceğiz.
felsefe,anlamı arama, asıl nedeni varoluşu (ya da olamayışı), farkında olmayı ve daha birçok önemli kavramı ifade ederken bir insanın felsefe yapmasının ateistlikle alakalı bir yanının olduğunu düşünmüyorum.
insanların inançları ateistlik, teistlik, agnostisizm gibi sınıflandırmalara tabi tutmak yanlıştır. sonuçta inanç yaşam içinde sürekli değişkenlik gösterir kişi farkında olmasa bile. insan ne ateist olmalı, ne teist, ne müslüman, ne hristiyan, bence sürekli sorgulamalı öğrenmeli sentezlemeli... bir gruba üye olma alışkanlığımızı (ait olma psikolojisi) inançlarımıza da uygularsak insan yaratıcılığının ölümü olur bu.
ibrahimi dinlerin kutsal kitaplarında birçok emirin başında 'şüphesiz' sözü geçtiğinden dolayı düşünmek dine aykırı olabilir sorgulamadan inanmak gerekir