Bu soru başka şekillere evriltilerek pek tabii sorulabilir. Fakat en tümel manada "felsefenin zihinsel yetkinleşme için bir araç mı olduğu, yoksa felsefenin yetkin bir zihinle mi icra edilebileceği " sorusudur.
Bu soruya çeşitli yaklaşımlar ile çeşitli mahiyette sorularla vermek mümkündür. iki genel türlü sorunun da haklılık payı mevcuttur fakat bu haklılık kronolojik olarak birisinin yok olmasından sonra bozulmuştur.
Zira felsefe ilk anlamıyla bilgi peşinde olmaktır, dolayısıyla filozof bilgiyi arayan kişidir. Öyle ki bu felsefenin bür yetkinlik işi değil, yetkinlik aracı olduğunu gösterir. Lakin bu tanım ve anlam sistematik felsefeyle yerini yetkinleşme yolundaki zihinlerden "yetkin zihinler"e bırakmıştır.
Haklı olarak doğa filozoflarından sonra, bilhassa platon ve aristoteles ile felsefe sistematik ve derin bir hale gelmiştir. Bu sistem ve derinliği kavrayıp, içselleştirebilmek için keza olgun ve yetkin bir zihin gerekmektedir.
Dolayısıyla yalnızca alternatif bir halde hobi amaçlı okuma ve sorgulamalara dayanan felsefe yetkinleştiren felsefe ama felsefe için felsefe ise bizatihi yetkin zihnin icra ettiği iştir.