böyle bir önkabul oluşmuş toplumda. damarlarına damarlarına işlemiş. arkadaş çoluğundan çocuğununa, yaşlısından ihtiyarına her bir tc vatandaşının böyle saftirik bir algısı var maalesef. acep bu, kitap okuma ve düşünme düşmanlığı ana bilim dalı ile alakalı olabilir mi?
o değil de belki türkiye'den neden adam gibi filozof çıkmadığın belki esaslı bir ispatıdır bu algı.
tarih boyunca da görüldüğü gibi; sıradan insanların zeki insanları deli olarak nitelendirmesidir.
- hangi bölümdesin?
+ felsefe.
- şu masanın var olmadığını kanıtla!
+ kafanı yarıyorsa vardır, deneyelim mi?
*
- hangi bölüm?
+ felsefe.
- hah bak şimdi. "tanrı yoktur" de...
+ tanrı yoktur.
- hahaha, tanrı hakkında yorum yapıp onun varlığını kabul ettin.
+ (diğer yanağını dön ve ayrıl)
gibi, ontolojiye cehaletleri ile tecavüz eden insanlara en sıyrık saygılarımla... la la la...
felsefe , psikoloji ve sosyoloji okuyan insanlar için toplumda yerleşmiş fikirdir. bunlardan birini okuyorsanız toplum sizden hafif deli, en gereksiz şeylere kafa yoran ve dinsiz biri olmanızı bekleyebilir.
farz edelim ki doğru; aşırı düzeyde normal ve sıkıcı bir insan olmaktan daha iyidir.
bilim adamlarında da görülür bu durum, sanatçılarda da. sonuçta boş duran insanlar zaten normaldir, akıllarının zarar görmesini beklemek saçma olur. sen de düşün, sen de üretmeye çalış, sen de sıyır yani.
dünyayı değiştirenler her zaman hafif sıyrık , deli adamlardır ve biz onları lider olarak görürüz . devrimler , ıslahatlar onların sayesinde çıkmıştır çünkü ''sıradan'' olan değişmez değiştiremez.
yaşamı sorgulamaktan kaçan,günlük rutinlerin içinde kaybolup gitmiş insanların doğal olarak söyleyecebileceği söz.üstad ne güzel demiş:sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez.bırakın isteyen deli desin,isteyen divane.
ha söz konusu "felsefeyle yapan kişi"yse, endüstriyel üretime doğrudan katkısı olmayan her şeyi "çöp" olarak algılayan bir zihniyetin hakim olduğu bir dünyada, bu da çoğunluğun üzerinde kolayca uzlaşacağı bir önermedir.
sıyrıklık ile ne kastedildiği önemlidir. sıradan olmamak, zaten felsefeyle uğraşıyor olmanın kendisidir.kültürümüzde düşünce üretme süreçlerinin yasallaştırılması önemli bir yer teşkil ettiğinden, felsefe ie uğraşmanın, sıyrıklık ile normalleştirilmesi, değersizleştirilmesi bir başa çıkma yöntemidir. düşünmeyen bir beyin, düşünen bir beynin karşısında ancak, etiketleme ile durabilme yöntemini seçerek en kolay savunma mekanizmasını kullanmıştır.
burdaki sıyrıklık kriterinin ne olduğunu merak konusu eden başlıktır. zira kime göre neye göre? felsefe okuyan bireylerin sıyrıklıkla ithaf edilmesinin nedeni sürüden kaçıp kendi özünü hiçbirşeye bağlı olmadan ortaya koymalarıdır ki bunu sıyrıklıkla tanımlayan insanlar kendinden ve düşün hayatından bi-haber kişilerdir.
kişi felsefe okumaya karar verdiğin an veya başladığı an bir sürü sorunla başbaşa kaldığını ve bundan dolayı artık rahat olmayacağını bilir ve kendi içinde çözümler aramaya başlar ancak bunu kolay olmadığınıda bilir. bu uğurda kafa yorar düşünür. kısacası emek harcar. gelgelelim bu uğraşa başlamış kişilere dışardan bakıpta sıyrık diyen kişiler hayatında sürüden ayrılmamış, yalnız kalmamış, gerçek anlamda düşünmemiş, tüketmekten başka bir şey yapmayan aciz insanlardır ve dışarkan herşeye ahkam kesmeyi kendilerine ödev bilmişlerdir maalesef.
konu ile pek alakası olmasada- biraz olsun var ama- ''bilmek ve mutlu olmak bir arada olmayacak şeylerdir. ''
felsefe okumak elini taşın altına koymak gibidir. biz buna sürü mantığından kurtulmak diyoruz, üretebilmek.. fesfeseyle uğraşanlar toplumun düşünmeyen kesimin mallığını yüzüne vurmamasına rağmen yurdum insanı saçmasapan genellemelerden bir demet daha yapar ve kendini çok akıllı hisseder..
sorgulamayan, okumayan, bilmeyen ve bunun için üzülüp çaba sarfetmeyen insandan ben daha şaçma bi genelleme beklemezdim şahsen..
Mantık ta bir felsefe bilimidir. mantığın kullandığı analoji yoluyla incelersek;
felsefe okuyanlar, insandır.
felsefe okuyanlar, hafif sıyrık insanlardır.
felsefe okumayanlar, insandır.
felsefe okumayanlar, hafif sıyrık insanlardır.