Latince ve Antik Yunanca gibi ölmüş dilleri öğrenmek ya da dersini geçmeye çalışmak demektir.
Ankara DTCF'de üç adet ana bilim dalı vardır(galiba bütün ünilerde öyle):
Felsefe Tarihi
Sistematik Felsefe ve Mantık
Bilim Tarihi
Felsefe Tarihi üzerinden gitmek istersen antik yunanca ve latince çok büyük bir artı.
Kötü giden sınavdan, son derece üniversiteye yerleşme arzusuyla tutuşurken gidilecek en cazip gelen siktiri boktan bölüm. Eğitim konusundan bihaber olan ailenin ne kazandın? Sorusuyla verilen felsefe cevabiyla onlara gelen sevincin boyutuyla içinizde oluşacak acı doğru oratilidir. verilen maddi destek yükünün altına girmek de işin cabası. Her ne kadar geç te olsa yaptığım hatadan dönmek için şansım olsa da ne yazık ki okuduğum ikinci bölümde ülke şartlarında yüzümün akıyla çıkamadım.
Felsefe bölümünden; fen/edebiyat sadece fakültesinin binası yapılırken çalışan isçiler, mühendisler ve bölümdeki eğitim görevlileri ekmek yer. Öğrenciler ise mezun olduktan sonraki acı durumu sonuna kadar bölümde genişleyen ufkuyla kat be kat çekerler.
gereksizdir. abi türkiye gibi bir memlekette felsefe okusan ne olur okumasan ne olur? kitap bulmaya çalışsan ya çevirisi yok ya da düzgün değil. birde felsefenin gelişmesinde kültürün etkisi çok fazladır bu kadar arada kalmış, zaman çizelgesinde önü olmayan bir ülkede ne sanatta ne felsefede ne de bilimde ilerleme olur. kimse kusura bakmasın.
Birinci sınıf öğrencisi olarak tavsiyem, felsefenin sadece edebiyata benzeyen taraflarına ya da dili hiçte zor olmayan birkaç filozofa tav olup ta gelmeyin. Örneğin Aristoteles diyip geçtiğiniz adamın aslında 50'den fazla kitabı var ve bir çoğu türkçeye çevrilmemiş bile. internette Aristoteles'in bir kaç güzel sözüne denk gelip ''ne kral adammış ha'' dediğiniz zaman olursa, açın bir de onun metafizik isimli eserini anlayarak okumaya çalışın, sonra bana görüşlerinizi yazarsınız. Ayrıca felsefe, üzerinde çalışılırken dil öğrenmemek gibi bir lükse sahip olunan bir bölüm de değildir.
kimse kusura bakmasın da kafa siken bir insan olmaktır. hayatımda bunlar kadar bayık muhabbeti olan kimse görmedim. bakın akpliler, şakirtler, süleymancılar, menzilciler vs. de bu sıralamaya dahil. düşünün artık.
lafa bir giriyorlar cümlenin sonu gelene kadar başını unutuyorsun. en boktan muhabbetten, atıyorum futbol muhabbetinden, varoluşun aslında bir yanılsama olduğuna falan geliyor bir anda konu. sonra tut tuta bilirsen.
insana çok şey katar. Felsefe bölümünü bitirmiş olduğunuzda anlayacaksınız size kattıklarını. insana başka bir ruh ve bakış açısı kazandırır. Severek gitmekte fayda var. Ben sonunu düşünmeden mesleği düşünmeden sadece sevdiğim için okumuştum. bilinç düzeyinin yukselmesinden korkmayınız. Şöylede güzel bir yanı vardır , dört farklı gelişim dönemine ayrılır:
birinci sınıf...filozof gibi adamım ben, bu bağlamda saçımı sakalımı da kesmem artık. herkes bana çok saygı duyuyor.
ikinci sınıf...filozof değilim ama felsefeciyim. saçım sakalım da güzel oldu. başkalarına da saygı duyuyorlar, ne tuhaf.
üçüncü sınıf... felsefeci değilim ama biraz felsefe biliyorum. sakalım kaşınıyor. bana duydukları şey gerçekten saygı mı?
dördüncü sınıf...bir bok değilim. saçı sakalı da kesiyorum. kimse beni siklemiyor.
Güzeldir diye umuyorum. Netice itibariyle Bütün bilimler felsefeden doğmuştur. Dünyanın felsefecilere, düşünenlere ve en önemlisi üretenlere ihtiyacı vardır. Yaşam standardınızı sadece teknoloji yükseltmez.
müfredat programını inceleyenlerin neden okunduğunu anlayacakları bölüm. (burada okunması çok güzeldir, çünkü müfredatı harika; denmek istenmemiştir. her lisans programı gibi bu da bir lisans programı denmek istenmiştir. bu yüzden okunur, çünkü ülkede felsefeciler de var).