tefekkür (kainatın hikmetlerini düşünme) müslümanlara emredilmiştir. Fakat yunan filozoflarının yaptığı gibi aklı sufli arzulara teslim etmiş hakikati inkar etmeye basamak teşkil eden bir düşünce tarzı, bırak hikmeti şöyle dursun, inkâra basamak teşkil etmekten öte hiçbir işe yaramayan şeytani düşünce yapısının bahaneler üretmekte kullandığı bir araç olmaktan öteye geçemez. Ne dedi iblis: "o topraktan yaratıldı ben ise ateşten, ateş toprağa üstündür". Kibrini, mantığıyla perdelemeye kalktı. Secde emrine muhalefet ederek isyan etti. Bu isyanını da sözde düşünerek bulduğu bu bahanenin ardından ileri sürdü. Aklı mantığı düşünceyi ve fikri şerre isyana hakikati örtmeğe (küfre) alet etti. Halbuki akıl insana hayrı seçmek ve tercih etmek için verildi. Oysa aklına tapanlar peşinden koştukları nefislerine akıllarını ilah (aklen fikrettikleri düsturlara itaat ederek nefislerine tapındılar) edindiler. Cenabı hakkı hâşâ yok saydılar. Bu sebeple felsefe bir inkâr metodolojisi olarak takipçilerine bir yol açmış oldu. O yolu takip edenler de sözde ilmi, bilim adı altında bayraklaştırıp yolun tabelası ilan ettiler. Halbuki ilim müslümanların yitik malıydı. Müslümanlar Tembellikle ilmi terkederek, aklın kör ve karanlık dehlizlerinde kaybolan dinsizlerin ellerinde oyuncak, ağızlarına da sakız oldular.
Kişiyi allahtan uzaklaştıran her düşünce felsefedir.
Öncelikle konuya Ontoloji yani varlık felsefesi açısından bakmak Gerekirse benim paradigmama göre yani söz konusu sebebi öğrenmek için kişinin Öncelikle kendi varlığını ve var olduğu evrenin varlığını sorgulaması lazım Gelir. Bu açıdan bakılırsa şahsi paradigmalarım, Merkür'ün çekim gücüne yenilen insanın kişisel gelgitleri, doğanın yaşam kanunları ve Savan ikliminin kavurucu güneşi şahit olsun ki şunları söylemekten çekinmeyeceğim : iki kere ikinin milyonda bir de olsa dört ettiği şu aykırı ve acımasız evrende varoluşun ve varoluş düşüncesinin çıkış noktasının ne denli karmaşık olduğunu irdelemek şöyle dursun varlık üzerine yapılan münakaşalar bile insan beyninin söz konusu tekdüzeliğinden ve kavrama yetersizliğinden ötürü gereksizdir.
O halde özetle en doğru şekilde ifade etmek gerekirse yani şahsi paradigmalarıma, gündelik deneyimlerime göre felsefe ancak ve ancak "delirmeye" yarar.
sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez der sokrates. bir insan kendi varlığını sorgulamayı, düşünmeyi boş iş olarak görüyorsa, neden yaşadığını bir anlatsın. yaşadığımız sistemlere de yön veren felsefedir.
insanlar felsefe yaparak hayatın yönlendirmelerini sorgulamış, onun kalıcı acılarını ve geçici heveslerini anlamaya çalışmıştır. böylelikle kendi kararlarını verme, hayatı yaşanabilir kılma ve anlayabilme imkanı doğmuştur. hayatı kabullenebilmek, olayların ardına bakabilmek ve yaşanabilir kılmak için felsefe yapılmıştır.
felsefe bir yaşam biçimi olsa gerek, ya da bir tür ayna. baktığımız da kendimizi görebilmemiz gibi. felsefe insanın ta kendisidir.
Felsefe bir aristo'yu, hegel'i öğrenmek değildir....
Varoluşunu sorgularsın, ki sana bir akıl verilmiş. Sadece var oluş değil. Filozof felsefe denilince nedense tanrı tanımaz algısı oluşuyor. Hani ön yargımız yoktu bizim? Kısaca ben felsefe ne işe yarar denince, Bağnazcılık yapmak yerine herhangi bir olayın, durumun, varlığın nedenini niçinini düşünürsün ve kendini inandığın öğretiye göre yetiştirirsin diye anlıyorum.
Ufku geniş insan zaten halk ne diyecek diye düşünseydi, hiç sorgulamazdı. Ama varoluşu zaten sorgulamak oldu. Onu kendine bir araç edinip karşılığında bir şey beklemedi. Amaç edindi ve ahiretteki işine yarayıp yaramayacağı da inandığı tanrısıyla kendisi arasında.
insanı kandırmaya ve oyalamaya yarar. bilim denilen şeyin ya da kaostan kaçarken başvurulan şeylerin de bir farkı yoktur. arayanın aradığı şeyi bulamayacak olmasının ön koşuluyla vardır yaşam. yani senin araman senin bulamayacak olmana bağlanmıştır. ararken bulamayacak olduğunu kabullenirsin en başta. en başta kaçarsın çünkü kendi içindeki bilgi paradoksundan.
ilk nedeni bulmaya ve ilk nedene varıncaya kadar var olan tüm ilişkiyi bilgi yoluyla ortaya çıkartmaya yarar.
Felsefenin sorusu Nedir?, diğerleri neden ve nasıl sorusu bu sorudan sonra gelir ve deney, araştırma, gözlem gerektirir.
Diyalektige olgusal edinim kazandiramamis vesveselerin premature hegemonyasini kollabore bir metodoloji ile harmanlamaya, uyumsal bir altbilincin etimolojik kistaslarinin empirik olmayan veriler ile capraz priorisi yapildiginda karsi konulamayak bir duyumculuk vuku bulacaktir.
Bunun gibi anlamsiz cumleler kurup kendini cok dusundum zannetmeye yarar.
Sana kisa bir mektup yazacaktim ama o kadar zamanim yoktu demis usta halbuki.
. . .Şimdi seksen lira su faturasını yatırman için baban sana iki yüz tala para verir. Sen de faturayı yatırdıktan sonra paranın kalanını manitayla o kafe senin bu sinema benim bir güzel ezersin.
. . . akşam olupta baban sana fatura ile paranın üstünü sorunca makbuzu verdikten sonra babana anlattıklarının tamamı felsefedir.
. . . bu hadiseden en az hasarla çıkma şansın felsefe de ki başarına bağlıdır.
Bir 'anlam' arayışıdır. Platon'un burada bahsettiği aydınlık bana göre; anlamlandırmaktır. Felsefe yapmak için soru sorarız fakat soru sormadan önce bir anlam yüklememiz gerekir. Anlamsız şeyler hakkında soru sorduğumuzda bile ona bir anlam yüklemişizdir. Yani bir şeyi 'anlamsız' görmek de anlam yüklemektir.
Son sınıfta ideolojik değişim ve dönüşümler geçirmiş marksist materyalist hristiyanın * iki kitap karıştırarak Kantın deontolojik etik ve idealizmini anlayabilmiş olmasının tuhaf gururuyla saatlerce konuşmasına..
felsefe her şeydir aslında. birçok bilim dalının gelişmesinin nedeni de felsefeye dayanmaktadır. yani 5n 1k. ne? nasıl? nerede? ne zaman? kim? ve neden? "neden?" i sona koydum çünkü "neden?" sorusu felsefenin temel yapitasidir. ayarında felsefe insan icin güzeldir, çünkü insanı düsünmeye, okumaya, analiz etmeye sevk eder. Excessive düzeyde olanı ise kafayı yedirebilir, çünkü sonu yoktur. hatta birakin sonu olmasını, felsefe evren gibidir. her sorulan sorunun cevabı başka 10 soruyu dogurur. yani sürekli genişler. köken olarak bakacak olursak, elimizdeki verilere gore antik yunan a dayanmaktadır, peki neden antik yunan? çünkü antik yunan uygarlığı, zamanın şartlarına göre mükemmel bir medeniyet ve zenginlik oluşturmuştur. artık hayattaki her şeyi bitirince sıra dünyayı, akışı ve oluşumu sorgulamaya gelmiştir. keza ağır şartlarda hayatta kalmaya çalışan, karnını doyurma derdinde olan adam oturup da "la bu evren niye var" diye sorgulamaz. konuyu fazla dağıtmadan bitireyim, felsefe güzeldir ama ayarında ve maalesef ki karın doyurmuyor.
Yaşamaya yarar. Felsefenin ilk basamağı düşünmektir; düşünmek de yaşamanın ilk basamağıdır. Düşünmeyen bireyler yaşayamaz. Yaşadım zanneder lakin sadece soluk alıp veriyordur fazlası değil. Hatta düşünmeyen insan çevresine de zarar verir, yaşamamalıdır.
En başında Öğrenmeye,
Düşünme yapabilmeye, yorum getirebilmeye, uzakları hedefleyen gözlere sahip olabilmeye.
Yararlı ve faydasız olanın üzerine düşünebilmeye. Kutsal, kültürel diye Ayırt etmeksizin Sorgulamaya, olgu, inanç, düşünce, davranış ve kanıların kökenine inmeye, üretilmiş değerleri bağlamlarıyla birlikte anlamaya,
Karar alabilme becerisine, korkusuzca eleştirebilmeye ve daha pek çok şeye.
Düşünmek güzeldir. Yanlış bile düşünüyor olmak hiç düşünmemiş olmaktan çok daha iyidir. Iyidir. Belki de yanlışlar insanı doğruya ulaştıracak olan basamaklardır.
bir yararı var demek epey zor. hatta farkındalığınızı arttırarak sizi daha da mutsuz etme ihtimali var.
bir de şu var: nihai bir anlamın varolmadığını kabullenmiş her birey sürecin kendisinden haz almaya bakar. sanat, felsefe benim için hazdır. gelmiş bulunduğum bu dünyada beni oyalayacak oyuncaklardır.