üreten etkenlere sahip olan kapitalistlerin, üretimde çalışan ve tüketen insanların maliyet ve kalite-ücret sorgulaması yapmaması için üretilen sav.
üstelik bu sav, yine hakim güç olan kapitalist güçlerin satın aldığı akademisyenlerce, bizzat düşünen veya düşünmeye çalışan ve aklında ki soru işaretlerini gidermeye çalışan beyinlere biraz hiçlik duygusu vererek pasifize etme-tereddüt duygusu aşılama için yapılmakta dır.
insanları sorgulama yapmaması ve neden-niçin olgusunun nafile bir çaba olarak algılanması sağlanmış tır.
örn: kuş-domuz vb influenza virüsü için koparılan fırtına, dünya da sağlık kuruluşları-bakanlıkları tarafından yapılan açıklama, milyarlarca dolarlık satın almalar,
ve dünya sağlık örgütünce; yüzyılın tıp skandalı açıklaması.
yada tüm semavi din baronları tarafından düşünme-sorgulama sebebleri açısından felsefeyi ateizm ile eşleştirmeleri.
insanları tüketime yönlendirmek, taksitlendirme yaparak ekonomik bağımlılığını yaratmak, reklam= şartlandırma etkinliğinde finans ve yönlendirme mekaniklerinin zaman-maliyet kaybını azaltmak,
siyaseti finans etme ile mutlak iktidarda söz sahibi olmanın yolunu daha ucuza ve sürekliliğe koymak vs.
katılmadığım saçma sapan bir görüştür. felsefe, iman etmemiş insan aklının en büyük emeğidir. iman etmiş insan aklının emeğine ise "tefekkür" veya "hikemiyat" derler. felsefenin geride bıraktıkları, tefekkür veya hikemiyat için de çok kıymetlidir; onlarla hesaplaşarak, onlar arasından imana yol gösterir.
ama "felsefe afyondur" demek, felsefeye sırtını dönmektir; devekuşu gibi başını kuma saplamaktır. böyle insanlar cahil sürüler olarak kalmaya mahkumdur. hele bu sözü din adına söylüyorsa. imam-ı gazali ne der:
- felsefecilerin sözlerinde iki türlü afet vardır; bir, o sözleri düşünmeden kabul edenler için, iki, o sözleri felsefeciler söylüyor diye reddedenler için. ikinci afet, birincisinden büyüktür.
şimdi kimse maval okumasın: felsefe öğrenmek, dindarlar için de bir görevdir!
tam tersi uyutulmuş, uyuşturulmuş, kendini kaybetmiş ruhları önce farkındalıkla sonra da gerçeklerle yüzleştirir ve felsefe ile az çok ilgilenen insanın hayata ve her şeye bakışı öyle farklılaşır ki nefes almanın sorumluluğu ile yaşamın güzelliklerinin dansını sonsuz bir tangoya dönüştürür. tomurcuk derdinde olmayan odunlar için ise durum hep aynıdır, mış gibi, içi boş, dışı janjanlı bir hayat ve aynada bile kendi yüzüne bakamama.
felsefe bir insana kendini ifadede "kusuyorum" dedirtiyorsa afyoni tarafını açık etmiş demektir. saçma tasvirler, betimlemelerle vücuda gelen ad hominem, chewbacca defans asla cevap olarak kabul edilmediğinden felsefede; yemezler, kaybol. der egzistansiyalizm misal. öl, kaybol, asıl, karanlıkla buluş, orada kal. seçimler, seçimler. genel seçimler değil; insanların yaptıkları tercihler. islam buna irade-i cuzziye der. birileri de benzer şeyler söylemiş felsefik lezzette. ok vermiş. tercihler seni olacağın kişiye vardırır, sonuçları sen seçersin demiş. demiş ya, tutmuş övmüş nobel vermişler. reddetmiş ödülü de parayı da. bir süre sonra paraya sıkışmış. nobel kuruluna gidip "ödülü değil de parayı alabilir miyim?" demiş. bu kez onlar reddetmişler. reddedilmek üzerine ikna metodolojisi kuramını geliştirmiş. hala işler bu kuram. edebildim mi?
felsefe insanları yaradılışa yanı varoluşa götüren bir yoldur. ne olursa olsun bütün felsefi akımların amacı insanların nereden geldikleri sorusununun cevabını bulmaktır. ve bu neticeye ulaştıktan sonra uygarlığı daha müreffeh bir hayat standardına taşımaktır.
ofyon dediğimiz şey ise ülkemizde boş vakıtlerde kahve köşelerinde oturup dumana boğulmak "ne olacak bu memleketin hali" deyip ah vah etmekle ömür geçirmektir.
kelam ilmi felsefe değildir. islam bir felsefe değildir. islam inananları yaratıcının gönderdiği kitab ı mübin ile yaşar ve ölür.
ben şimdi, yeni öğreniyorum şunları bazı arkadaşlar sayesinde: demek o yüzden bazı felsefeciler kelam ilminin müfessirlerinden biri olan gazali'yi "gazali açıklayıcımdır" diyerek işaret etmiştir. ve kelam ilmi demek bu yüzden avrupa'yı 600 yıl etkisi altına almıştır. endülüs kütüphanelerini de bilmez kimileri. louvre müzesi'ni bilir ama. bir boka yaramayan cehaletleri deşifre eden cümleler burada. buyrun beleş. bilen de ötüyor bilmeyen de. işte felsefenin en tiksindirici yanı da budur: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak sayesinde kişi karşı tarafı bu bilgisiz fikirden doğan söylemleri kabule zorlar. ego bastırır süperego seslenir: "uslu dur!" felsefe: "araştır" der, araştıran hamlıktan ışık hızı ile yanmaya yol alır. rüşt ispat edilir oysa önce, sonra kemale erilir. artisliğim de bundandır.
felsefe bu tür önermelerin bile tartışılabilmesine olanak verirken, dinler ve dinleşmiş, dogmalaşmış düşünce sistemleri, kendilerinin afyon olduğunu öne sürenlere saldırılmasını, onların yok edilmesini emredebilmektedir. fark budur.
bir açıdan da afyoni tavrı "sus lan pis cahil lümpen" demesidir. kant da, erasmus da iş laura'ya gelince raydan çıkmıştır. romantizm sadece duygusallık demek değildir, başka bir anlamı da var. felsefeciler romantiklerdir. hem o türlü romantik, hem bu türlü romantik. akıl, bilim, sınama ruhun ölçülendirilmesi konusunda şaşkaloz bir eda ile terk i diyar eder mevzunun sınırlarını. ve felsefeci determinist ya da indeterminist gözyaşlarına gark olur. oysa akıl ve mantık yolculuğunun müdavimine yakışmaz bu tavır. retorik metinlere gelince: nietzsche'yi anmamak mümkün değil: "sığ suyu bulandırıp bakın burası derin diyenler; hainler, ibneler" -ilave kısmı bennden olsun.- ve dikkat çekmeye uzanırsak: insanların dikkatlerini çekip de ne yapayım. klasik örnek: binlerce yanyana sıfır var, başlarına bir doğal ya da asal sayı gerekli. kuyruk mu? kimin, hangi izmin, hangi şiarların kuyruğu?
uydurma tespitlerle ortaya çıkan yanlış cümle. felsefe bilginin peşinden koşmaktır. bak ben böyle tanımladım. oysa felsefe nedir? sorusu bile bugün hala tartışılıyor, herkes farklı yorumlarda bulunuyor, hatta birileri insanların afyonudur gibi saçma bir cümle bile kurabiliyor. Örneğin ideailizmin kurucusu sayılan platon'a göre bilgi soyut olduğu için bilgiye ulaşmaya çalışacak kişide ancak soyut bilginin peşinden koşacak kişi olabilir. Dolayısıyla maddeci bir bilginin peşinden koşan kişi platon'a göre filozof değildir.* aynı şekilde Maddeci bakış açısından da tam tersi geçerlidir. felsefe sürekli araştırmaya dayanır ve tam tersine insanları soru sormaya yönelterek uyuşmaktan kurtarır. "islam felsefenin tüm kollarından daha mantıklı." diyor yazarımız ama aslında dinin de felsefenin teolojik kolu olduğunu bilmiyor. varlığımı sorgulamadan kabul et diyen bir din mi kitlelerin afyonudur, yoksa gerçekliğe ve nedenselliğe dayalı sorgulamaya açık felsefe mi?
sacmalamanin daniskasidir. ayrica felsefe'yi bilmemenin dayanilmaz acisidir. kaldi ki en iyi felsefe'ciler arasinda yer alan karl marx gönderme yapmak için yapılmış budalalıktır.
Lakin bugün matematik, fizik, kimya, biyoloji önceleri felsefe'nin konusudur! daha sonra bir formüle ediliş ve keşfediliş oldukça felsefe konusu olmaktan çıkar ve bu bilimin konusu olur. Hal böyle iken felsefe'ye insanları uyuşturan bir afyon demek abest kaçmaktadır.