türkiye cumhuriyetinde en çok acıdığım öğretmendir. düşünsene müfredatta felsefe namına bir şey yok, öğretmen ataması 200 kişi, ve çoğu felsefe dersi boş geçiyor okullarda.
felsefe olmayan ülkede felsefe öğretmeye çalışmak.
" hocam yaeeea felsefe çok saçmaahh, bize ne bunlardan yaahhe " serzenişleriyle bolca karşılaşan ama yılmayan sabır taşıdır. " töbe töbe dinden çıkarır hocam bu felsefe adamı eheöhöhöhhuhuzuha " cümlelerini işittikçe sakin olmaya çalışandır. böylesi durumda kaldıklarında takındıkları tavırlardan çıkarabildiğim kadarıyla zordur işleri, zor...
ortaokulda vardı bizim bir tane hoca. hababam sınıfının öğretmenler odasından fırlamış gelmiş gibiydi. yaşlı, saçlarının önü dökülmüş, yanlar ve arkalar uzun beyazdı. şişedibi gözlüklü ve zayıf suratlıydı. derste neler anlatıyordu hatırlamıyorum bile.
ancak kendisi gibi sıska bir motosikleti vardı. dersten sonra ona atlar ve giderdi. yaz kış mont giyerdi. üşütük olduğunu söylerlerdi üst sınıflar. muhtemelen ruhu üşüyordu. yaz kış mont giyerdi. üşüyordu.
öğrenciye soru sorar. sonra da sordugu soruyu olumsuz şekilde ya da öğrencinin söylediğinin tam tersini söyler. büyük ihtimal öğrenci bocalar. öğretmen egosunun verdiği şişkinlikle birkaç soru daha patlatır. ama şunu unutmamalıdır. soruya soruyla cevap veren o konu hakkında birşey bilmiyor demektir .
Artık Türkiye'de ataması neredeyse olmayan bölümü bitirmiş olup üstelik kendisinin girmesi gereken derslere, sırf atama yapılmadığından, çoğu zaman geometri hocası müdür yardımcısının girdiği talihsiz insan evladıdır.