gidişiyle bütün ülkenin "tehlikenin farkına vardığı" müzisyen. öyle çok umursadık ki anlatamam. kendisinin, şahsen benim nacizane gözlerimde "askerlik yapmam ben sanatçıyım" diye türk vatandaşlığından çıkmaya dünden razı fatih akın denen zattan bir farkı yoktur. ülkeye ne vermişler merak etmekteyim aynen. ülkesini sevmeyen bir insan, ülkesinin insanını aşağı gören bir insan ne verebilirse onu : hiçbir şey. kendi çalar kendi söyler efendim, bize bir katkısı olmadı henüz. zatın ilk bestesinin ismi bile türkçemizden nasibini alamamış ne yazık ki, durduğu kabahat. yollarına yatıp bizi affet böhühü diye sürünmediğimiz için "tehlikeciler" bizi affetsin. ne macera ama, indiyana cons filminde gibi hissettim kendimi. çok korktum abi !
bizim fazıl yine yaptı yapacağını. ah seni seniiiii.
ufacıktın misafirliğe bize gelirdiniz, saçma saçma şeyler sorardın, tavşan dudağınla peltek peltek bişeyler anlatmaya çalışırdın. saçmalardın. 62 den tavşan çizip yollardım seni salona. mutlu olurdun onla.
o zaman da saçmalardın hala saçmalıyorsun.
siyasete dini karıştırırken, bilime dini karıştırırken şimdi de müziğe dini karıştırdık. dahi çocuk fazıl sayesinde..
fazıl seni ben hiç anlayamadım. ne yaptın ne ettin a yavrum. ne güzel vuruyordun klavyeye. ne güzel okşuyordun klaayeyi. keşke böyle entel olmasaydın da düğünlerde çalsaydın. işe yarasaydın.
ama ben seni biliyorum fazıııl. seni hande bu hale getirdi.sen klavyeyi okşarken, o ise piyanonun üzerine uzandı.. dudağın gibi gözünde kaydı. ne sanatın kaldı ne sanatçılığın. vurdun kendini saçmalığa.. ah fazıl ah. sorun sende değil hande de.
kadın abi, bildiğin şeytan.
bana nedense erich maria remarque'i animsatan kişi. hadi bilmeyenler için söyliyeyim erich maria remarque almanya'da nazi rejimi basa geldiği için almanya'yi terk etmişti. eh bizim türkiye'de gitgide - refik saydam ve saz ekibi sag olsun- o devleti andirmiyor değil hani. aman adam sende serbest cagrisimin bokunu cikarma yahu...
Üç yaşındayken obuacı Ali Kemal Kaya ile ritmik jimnastik ve işitme alıştırmalarına başlayan Fazıl Say, bir yıl sonra Mithat Fenmen'den aldığı piyano dersleriyle sevgiyi de içeren bir öğrenim sürecine girmiştir. Fenmen'le sekiz yıl süren bu dönem, piyano, solfej ve teorinin yanı sıra, besteciliğe özendirme çalışmalarını ve konser podyumlarına ısındırma amaçlı küçük dinletileri kapsar.Bir süre evde dinlendi.
Mithat Fenmen'in 1982 yılında vefat etmesi üzerine Ankara Devlet Konservatuarı'na giren Fazıl Say, 'Özel Statü' olarak nitelenen hızlandırılmış yoğun eğitim çerçevesinde Kamuran Gündemir ile piyano, ilhan Baran ile kompozisyon çalışmıştır. Gündemir, yorum kavrayışı gerektiren yapıtlar üzerinde üst düzey bir değerlendirme ortamı yaratarak öğrencisini yetiştirmiş, ilhan Baran ise ona kompozisyon eğitiminin temeli olan teknik donanımları kazandırmıştır. Donanımların başlıcaları armoni, kontrpuan, form bilgisi, analiz, enstrümantasyon, orkestrasyon, antik modlar, Türm Müziği makamsal ve ritmik sistemleri, caz armonisi ve stil araştırmalarıdır. ilhan Baran, ayrıca çağdaş müzik stilleri çalışması için Ertuğrul Oğuz Fırat'dan yararlanılmasını istemiş ve Fazıl Say, üç yıl Fırat'dan ders almıştır.
1987 yılında konservatuarı bitiren genç piyanist, Almanya'nın DAAD bursuyla bu ülkeye gitmiş, Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu'nda ABD'li piyanist David Levine'in öğrencisi olmuştur. Dünyanın önde gelen Schubert yorumcularından olan Levine, "Yaratıcı Yorumculuk" açısından örnek bir piyanisttir. Fazıl Say, piyanist kimliğiyle onu örnek almıştır.
1991 yılında 'Konser Piyanisti' diplomasını alan besteci, Berlin'e yerleşerek profesyonel müzik yaşamına atılmıştır. Uluslararası ilk başarısı, Avrupa Birliği'nin düzenlediği Avrupa Piyano Yarışması'nda kazandığı ödüldür (1991). Aynı yıl Berlin Senfoni Orkestrası'nın kendisine sipariş ettiği konçerto, bu orkestranın eşliğinde kemancı Götz Bernau ve bestecinin solistliğinde dünya prömiyeri olarak seslendirilmiştir. Fazıl Say'ın 1991 - 1995 yılları arasında Almanya'da verdiği konser ve resitaller üzerine basında yayınlanan yazılar, bir kitap oluşturacak sayıdadır.
1994 yılı, piyanist ve bestecimizin kariyerinde dönüm noktasıdır: Genç konser artistleri Avrupa Yarışması'nda birinci olduktan sonra, New York'da yapılan kıtalararası yarışmada dünya birinciliğini almış; Radio France Beracasa Vakfı, Paul A. Fish Vakfı, Boston Metamorphos Orkestrası, M. Clairmont Vakfı gibi kuruluşların ödülleriyle onurlandırılması, kariyerini New York'da sürdürmesini sağlamıştır.
1995 yılından günümüze uzanan süreç içinde tırmanışını sürdüren Fazıl Say, Fransa ağırlıkta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve beş kıtada etkinliklerini sürdürmekte, günümüzün önde gelen şef ve orkestralarının eşliğinde konserler vermekte, ünlü salonlarda resitaller sunmaktadır.
Besteciliği üzerine öncelikle söylenmesi gereken, yazdığı piyano yapıtlarını daha sonra orkestra yapıtlarına dönüştürmesidir. Bu nedenle konçertolarının sayısı giderek artmaktadır.
yetenekliler üzerine bir test yapılırsa belki de dünyada ilk 5'e girecek insan. fakat ne yazık kı yetenegini doğru düzgün kullanmadığı için topluma faydası azdır.
yurt dışında piyanoyu çalış tarzı teknik açıdan kötü yönde eleştirilen ama başarısına tek bir laf bile edilemeyen ve bu yüzden kıskanıldığı yer yer alenen belli edilen, ülkemizde yeni çıkan albümünü öyle ha deyince bulamayacağınız ve bu konuda kendisinin neden bi girişiminin bulunmadığını merak ettiğiniz müzik dehasıdır.