ülkesinde ki farklılıkları kendi yaşamı,kendi ideolojisi için tehdit olarak gören, bu yüzden kendi muhteşem sanatçılığından(!) ülkesini mahrum bırakacağını söyleyerek biz sanatseverleri tehdit eden yurt dışana kaçan bir insanı sevmek için tek neden bulamamaktan ötürü sevmemektir hatta iğrenmektir.
"fazıl say'ın farklılıklara tahammülü yok, o yüzden sevmiyoruz. zaten yaptığı sanat da bi halta benzemiyor, farklı bi şey, ben sevmem öyle farklı şeyleri" demiş, bu açıklamanın sahiplerinden bir veya birkaçı.
matbaa'yı şeytan icadı diye kullandırmayan zihniyetin sevmesini zaten ummadığım müzisyen. son zamanlarda ülkesinde hoşuna gitmeyen olayları yüksek sesle söyleyebilen bir sanatçı.
yüksek sesle söylediği şeylerden rahatsız olmalarının gayet normal olması neden şaşırtır insanları bilinmez. zaten hoşlanacağınız şeyleri söyleseydi çaldığı enstrümana bakmaksızın severdiniz değil mi pazarcılar? o sizin gibi allahını kitabını vatanını satmıyor diye sevmiyorsanız buyrun sevmeyin. çaldığı enstürmandan, sanattan anlamıyorsunuz diye üzülmeyin, dünya üzerinde ki hiç bir çift tırnaklının bunu anlamasını da beklemiyoruz. haaa siz pazarlamayı bırakın. herkes işine gücüne baksın. gerisi sadece hoşlanma hoşlanmama olarak kalsın.
fazıl say' ın yurtiçinde ve dışında başarılı olduğu ve türkiye' yi olumlu temsil ettiği gerçeğini değiştirmeyecek hissiyat. bazılarının işine gelmeyen fikirlerini beyan etmesi sevilmemesine neden oluyorsa ona da itirazı olmaz büyük ihtimal.
sanatın ne olduğunu bilmeyen, bildiği tek sanat(!) dinlediği şarkıcılar olan, fazıl say'ın türkiye'yi dünya'da en çok tanıtan sanatçı olduğu ve dünya çapında ne denli üstün bir değer sayıldığı konularından bihaber olan aklıevvellerin, "biz kıymalı börek sevmiyoruz" tadında söyledikleri, kendi aralarında eğleşmekten başka bir işe yaramayan cümle.
Siz biliyor musunuz; fazıl say, 5 gün üst üste bir şehirde kalmıyor, biliyor musunuz, her yıl ortalama 250 konser veriyor dünya'nın değişik ülke ve şehirlerinde? Aldığı ödüllerin ve çıkardığı cd lerin (ki çok kısa sürede tükeniyor yurtdışında) sayısız olmasıyla beraber, müthiş piyanistliğinin yanında yine müthiş bir besteci olduğunu biliyor musunuz? bunlar fazıl say'ın sanatçılığının yaratıcılık ve yorumculuk yönlerini ortaya çıkaran özellikler.
Ülke için yaptıkları ise sanatçılığının diğer yönünü ortaya koyuyor. Fazıl say, o kadar işinin arasında, türkiye'deki neredeyse her ilde birçok okulda, özellikle ilkokullarda resitaller veriyor, söyleşiler yapıyor öğrencilerle. Hiçbir maddi beklentisi yok. tek istediği, evrensel müziğin öneminin küçük yaşta kavranması, çocukların düşünsel ve ruhsal gelişiminde müziğin ve diğer sanat dallarının ne kadar önemli olduğu bilincini aktarabilmek.
Bunun yanında toplumsal olaylara duyarsız kalmıyor. sivas katliamını anlatan "metin altıok" ağıtı bunun en büyük göstergesi. Ülkenin değerlerini unutmuyor, unutturmamaya çalışıyor. "nazım" oratoryosu ve aşık veysel konulu eserleri, bunun en büyük kanıtı. ülkesini çok sevdiği ve geleceğini tehlikeli gördüğü için de sitemini dile getiriyor. bütün yönleriyle gerçek sanatın ve sanatçının ne olduğunu görebilenler görüyor, göremeyenler de rober hatemo dinlemeye devam ediyor.
(bkz: meyve veren ağaç taşlanır)
adam türkiyeyi yurt dışında gayet medeni bir şekilde temsil ediyor, ama bunu yapan her başarılı kişiye yapılan kendisine de yapılıyor.
teflon sanatcılardan usandık, sanatcı eger aydınsa sosyal problemler karşısında milletinin yanında hatta önünde yer alır, fazıl say gibi kanımca (hakettigi ünvanları saymaya gerek yok) popülist zurnaların, bir takım odaklara malzeme vermek ve kendisini popüler yapıp gündemde yer edinmek için yaptıgı girişimlerdir, şimdi burada bir takım faşist tandanslı ulusalcı tiplemeler diyecekler ki fazıl say ın ne reklama ihtiyacı olabilir, işin durumu öyle degil, burada söyledigi sözler, siyonist medya tarafından dünyaya türkiye de muhafazakarlar baskı yapıyor iktidar eliyle diye lanse ediliyor, aydın dogan vergi cezasını yiyince aynı odaklarla dünyaya zırlamadı mı?
akp muhalifi isen hedeftesin, akp karşıtı isen boku yersin, akp'yi eleştirirsen faşist saldırılara karşı oklar üstüne gelir ifadelerini kanıtlayan ezik bir sitemdir.
dünyanın önde gelen üstatlarından * birini zaten yobaz kafalardan sevmesini beklemek hata olur.
sadece yobazlar tarafından değil, yobaz olmayanlar tarafından* da desteklenen bir önermedir. evet dostum ben bedri baykam atatürkçüsü değilim, atilla ilhan atatürkçüsüyüm. böyleyken de kalkıp kendi halkını aşağılayan bir adamı sevmemi bekleyemezsin. zaten monşerlerden başka seveni olmayan adam da halkın sanatçısı olamaz. tepinse de ezik tribi atsa da bu böyledir. bence en iyisi kendisi gidip paris'de yaşasın. hem o kurtulur hem biz.
paris sizin olsun istanbul bize yeter demiş atalarımız.
gerçek bir aydın ise eger, istanbul a çökerim diyen zihniyet hakkında hiç bir açıklamasını duydunuz mu, ergenekon silahlı terör örgütünün davasında sanıklar ile birlikte oturan chp hakkında bir tek kelime kınayıcı cümlesini duydunuz mu, hayır duyamassınız o kendince cuntaya karşı hiç bir konuda açıklama yapmaz, türk milletine ait degerleri savunmadıgı için kendisini sevmiyoruz.
"önce yazmayı öğren de sonra fazıl say hakkında yorum yap ulan!" diyesim geliyor be. he ayrıca "ulan ülkesini senden benden çok daha fazla seven bir adama, ayrıca da ülkesine ihanet eden bir adam bile olsa - ki yok öyle bir şey - ülkesini dünyada en iyi temsil eden sanatçıların başında gelen bir adama, bir virtüöze ne hakla böyle konuşuyorsun!" diyesim de geliyor sözlük. türkiye karanlık çağdan geçiyor demenin neresi hakaret? eğer böyle düşünüyorsa bu bir hakaret değil bir fikirdir. bu nedenle yurt dışında kalıyorsa da bu bir ayıp değil bir tercih meselesidir. bir de bir şey gördüm demin. sokakta 10 kişiyi durduracakmışız ve 9u fazıl say'ı tanımayacakmış. eğer öyle bir ülkeyse burası söyleyin de ben de çekip gideyim. "sokaktaki adam"ı da kendiniz kadar cahil cühela sanmayın. varsayalım bir kişi bile tanımıyor türkiye'de fazıl say'ı.. yurt dışındaki ünü en önemli sanatçılarından biri yapmaya yeter kendisini. unutmadaan gelelim diğer bir teşhise.. neymiş efendim halk adına bir kuruşluk desteği yokmuş. ulan kimi gördün sen 10 milyona konser veren bu düzeyde bir piyanist. hele anadoluya gidince yaptığı konserlerin bilet fiyatlarından haberin yok sanırım. bir sanatçının, gerçek bir sanatçının yapabileceği daha güzel bir destek var mı? serdar ortaç'a , hakan peker'e falan benzemez bu adam. müzikle cevap verir ama anlamazsın. oratoryolarından da anlaşılır ülkesine , müziğe ne kadar değer verdiği. ama önce senin harıl harıl cevabını araman gereken bir soru var arkadaşım: "fazıl say kimdir?"
o değilde, idil biret konser verdiğinde millet namaz kılıyordu protesto amaçlı diye alternatif bir yorum getirilebilecek bir durumdur. bilmiyorum burdan ne çıkarsak?
"son zamanlarda ülkesinde hoşuna gitmeyen olayları yüksek sesle söyleyebilen bir sanatçı. nasıl böyle birini sevmezsiniz" diyor birileri...
hoşuna gitmeyen olaylar, başka insanların yaşam tarzını beğenmemekse bu bir faşizmdir. kendi gibi olmayanı sevmeyen, onlara tahammül edemeyen bir insanı tüm dünya anket yapsa çoğunluk sevmez. çünkü antidemokratiktir. kendinize yapılmasını istemediğinizi başkasına yapamazsınız. yani başkası üzerinde hak iddia edemezsiniz. hoşuna gitmeyen olaylar ne? ülkeyi dindar bir partinin yönetmesi mi? bu laiklik değil, ideolojik laiklik. yani laikliği faşizm için evirip çevirerek başka anlamda kullanmak.
faşizmden bi haber cahillerin, yobazların faşistlikle suçladığı kişi.
allah akıl fikir versin. demek birilerini eleştirmek ve birşeyleri beğenmemek faşistlikmiş.
sonunda bunlarıda gördük.
güzel bir söz vardır. ne gelirse cahillikten ve eğitimsizlikten gelir diye.
evet bu epeyce doğru imiş. eğitim şart diyoruz ve fazıl say'ı sevmeyenlere batan piyona telleri ile başbaşa bırakıyoruz.
fazıl say ın reklamında rol aldıgı bir sanat festivali varmış, keşke daha matah bir figüranla yola çıksaydı bu genç müzisyenler festivali, zira millet olarak kendisinden hoşlanmıyoruz, kendisini say mıyoruz sev miyoruz.