biz faytona ne zaman bindik, en son ne zaman
şapkası sünnet gözleri cennet hocam, o zaman
biz sinemaya ne zaman gittik en son, ne zaman
elimizde yastık cebimizde fıstık hocam, o zaman
biz bu denize ne zaman girdik, en son ne zaman
martıların kanadına bindik hocam, o zaman
biz ne zaman büyüdük, en son ne zaman
çocuklara yasaklar koyduk, ne zaman ne zaman
biz ne zaman öldük, işte o zaman
adam olduk sevdalanmayı unuttuk hocam
biz hayatı ne zaman sevdik, ne zaman
çocuktuk sevdalandık hocam, o zaman.
dem cafenin subesi. sevgilini al git yeri. ilk katta cekyatımsı bişiler, ikinci katta ciddi ciddi fayton bozması koltuklar, üçüncü katta fayton koltukları daha yakın bir de kapısı var bir de üstünde minderler, yat yuvarlan katı kısacası. bir üst kata cıkmaya içimiz elvermedi ama çift kişilik yatak oldugu tahmin edilmektedir. nargilesi muhtesemdir.
prens adalarındaki **** bisikletten sonra yegane ulaşım aracıdır. adalara gezmeye gelenler için tezek kokulu turlar bu araçlarla yapılır. sanırım faytoncular şeker pembesi, fıstık yeşili gibi canlı renkli kumaşlarla kaplanmış oturma bölümüyle daha çok müşteri çekeceklerini düşünmektedirler, zira ada faytonları uzaktan pek bi janjanlı, pek bi rahat gözükmektedir *. atların ve arabaların bakımı pahalı olduğu için ** sayıları gün be gün azalmaktadır.
bir zamanlar diyarbakırın en gözde ulaşım aracı olan paytona binerde nereye gideceğinizi söylemezseniz ya da yalnızca "çek" derseniz, paytoncu direkt olarak geneleve gidermiş.
1995 yılına kadar aydın ilinde kemer mahallesi ile salı pazarı arasında toplu ulaşım aracı olarak kullanılmış 1995 yılından sonrada bilinmeyen bir sebeple yasaklanmış ve hala özlenen ulaşım aracıdır.
sultanahmet tarafında birkaç şerefsizin ekmek teknesi. bir atın büyük yeşil alanlarda koşmaya ihtiyacı varken, bu insanlar arabayı çeken atları trafiğin ortasında bütün gün müşteri için bekletirler, onlara az yemek verirler ve kendilerini kovboy zannedip yorgunluktan dökülen hayvanları boş yere kırbaçlarlar. boykota çağırmaktan başka bir çare bulamıyorum.
ezginin günlüğü'ne ait, kişinin yetişkin değimiyle çocukluktan ya da gençlikten yetişkinliğe geçtiğinde kaybettiklerine dair bir şarkı, "biz ne zaman büyüdük, en son ne zaman, çocuklara yasaklar koyduk ne zaman" derken adam olacağım derken kaybettiklerimize sıkı bir nanik yapmaktadır. oh olsundur.
O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
incecik melankolisiymiş yalnızlığının
intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
caddelerinden ölümler aşkı pera'nın
Esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla
zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda
Ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem
intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte
cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın.
her güzel şeyde olduğu gibi faytonda da bilindik bir falso vardır; bok kokusu. o kadar da nazar boncuğu olsun ama eskiden atlar bakımlıymış, temizmiş. şimdiki atlarsa zayıf, çelimsiz, bakımsız. biraz daha özen gösterilirse faytonculuk sektörü alır başını gider. iddia ediyorum. faytoncular odası duy sesimi. 2km yol için 20 tl almayı biliyosunuz