faust

entry131 galeri40 video2
    55.
  1. bu isimde bir film görülürse, ki tam adı faust: love of the damned olmakta, arkaya bakılmadan kaçılması gerekir. sanki hevesli bir üniversite öğrencisi aklına zaman zaman gelen her repliği "aa bu da güzel, ne kadar felsefik" demiş de şöyle batman gibi görünsün ama ghostrider olsun diyerek film çekmiş gibi. bunu dandik efektlerle ve kopuk seneryoyla birleştirince hoop faust.
    0 ...
  2. 54.
  3. 3 kez okudum, okuması için verdiğim şahıs getirirse bir kez daha okurum. okunması elzemdir, güzeldir, her okuyan arkadaşım başka yorumlarla geri verdiği için her seferinde tekrar okumak gerekmiştir.
    0 ...
  4. 53.
  5. ortalarına doğru gerçekten yoran ve resmen ilerlemenin imkansız olduğu kitap. ama özellikle mephisto ve faust arasındaki diyaloglar gerçekten olağanüstüdür, tekrar tekrar okunasıdır.
    1 ...
  6. 52.
  7. mutfakta, yuvasında bir fare vardı.
    yalnızca yağ ve tereyağıyla geçinirdi.
    doktor luter gibi bir göbeği vardı.
    aşçı kadın ona zehir verdi.
    o zaman dünyası zindan oldu.
    sanki içinde aşk vardı.

    fare deliğe girer çıkardı.
    ve bütün tabakları yalardı.
    böylece yemeğe doyardı.
    buna öfkelenmek yararsızdı.
    kaç kez korkudan sıçramıştı.
    biçare hayvan artık bundan usanmıştı.
    sanki içinde aşk vardı.

    korkudan gündüzün ortasında mutfağa girerdi.
    bir gün, sonunda içine ateş düştü.
    müthiş feryatları bastı.
    zehir veren kadın bu hale gülüyordu.
    fare delikten son ıslığını çaldı.
    sanki içinde aşk vardı.

    ..............

    bu güzel şiiri barındıran goethe eseri.

    düzenleme:imla
    2 ...
  8. 51.
  9. vi veri veniversum vivus vici : gerçeğin gücüyle yaşadığım sürece kainatı bile fethedebilirim.
    0 ...
  10. 50.
  11. bir goethe trajedisi. girişi ile adamı manyak yapar, düşünmeye sevk eder.
    1 ...
  12. 49.
  13. Gerçeğin gücüyle yaşadığım sürece kainatı bile fethedebilirim.
    0 ...
  14. 48.
  15. okuyan kişiyi iç hesaplaşmalara iten tehlikeli kitap. aslında baş yapıt...
    0 ...
  16. 47.
  17. aldığım fakat okumadığım kitap.
    0 ...
  18. 46.
  19. soyadı yumruk anlamına gelen zat.

    merak ediyorum türk edebiyatı'nda da goethe abi gibi biri çıkıp da "doktor uçan tekme" diye bir edebi şaheser yaratabilecek mi. satanist uçan tekme. vay vay...
    1 ...
  20. 45.
  21. 60 yılda yazıldığı söylenen kitap. e 60 yılda yazılan kitabı kısa sürede okumak hatta bir kere de okuyup anlamak kitaba haksızlık olur sanırım. yazılması gibi okunması da uzun ve sancılı süreçten geçmek zorunda gibi hissediyorum. belki defalarca okumak gerek.
    (bkz: bitiremiyorum)
    3 ...
  22. 44.
  23. Mefistofeles'in unutamadığım sözünü barındıran kitap.
    Geçmiş, neymiş yani?
    Ha olmuş, ha olmamış.
    Olmuş gibi dönüp durmuş.
    Sonsuz boşluk en iyisi bence..

    birde bu vardı.

    Madem yok olacak bütün yaratılmış.
    neden bu bitmez tükenmez yaratılış.
    1 ...
  24. 43.
  25. Faust,Robinson cruseo ve Gregor samsa; hayatın manifestosunu oluşturan birlik.
    1 ...
  26. 42.
  27. siyah - beyaz ve sessiz korku filmlerinin ilklerinden. yaklaşık 5 senedir inmeye çabalayan; önümüzdeki 5 yıllık kalkınma planına bir türlü dahil edemediğim film.
    0 ...
  28. 41.
  29. tam okuduğum sahneyi andıran bir havada, tam da okuduğum bölümün bestelenmiş hali olan mozart'ın requiem'i kulaklığımda çalmaya başlayınca titreyip kendime geldiğim şahane eser.

    Dies irae! dies illa
    Solvet saeclum in favilla
    Teste David cum Sibylla!

    Quantus tremor est futurus,
    quando judex est venturus,
    cuncta stricte discussurus!
    1 ...
  30. 40.
  31. ilk kez lise yıllarında okuduğum ama anlamadığım kitap. sonra üniversitede bir kez daha denedim orada da olmadı. askerdeyken okuyayım dedim orada da almadı kafam. artık 40 yaşımdan önce okumam!
    orhan pamuk okumak bile bu kadar eziyet vermedi bu bünyeye!
    2 ...
  32. 39.
  33. binlerce kez goethe geldim bir faust yazamadım. (bkz: met üst)
    5 ...
  34. 38.
  35. 37.
  36. stendhal in bu kitap için ; 'ancak bir alman bir köylü kızını elde edebilmek için ruhunu şeytana satar' dediği rivayet edilir.
    4 ...
  37. 36.
  38. iyiki okuduğum dediğim ve hakkında 18 adet test sorusu çıkardığım kitap. şeytanla anlaşma yapan doktorun hikayesi. etkisi üzerimde uzun süre kalacak galiba. iyi varsın goethe...
    1 ...
  39. 35.
  40. * Bu trajediye karsın, Ben, doğa ve evrenle bütünlüğünden, evrensel uyumdan aldığı
    güçle, özünü gerçeklestirmek, insan olarak açılıp boyutlanmak düsünce ve
    çabasındadır. Bu çaba, aynı zamanda bir kavrayısın da ifadesidir: Uyum, bir
    olusum sürecidir doğada ve evrende. Her sey olusur ve geçip gider, biter. Her
    sey sevgi ve tükenistir. Olusumdan tükenise, her sey değisim ve dönüsüm süreci
    içindedir. Her sey, bütünün parçalarıdır, ama her sey hem kendi içinde, hem
    kendi dısında çeliskiler, kutuplar arasında bir gerilim ağı içindedir. Her sey
    sonsuz bir isleyise dahildir.
    Faust'un kabından tasarak, insan anlağının yönsemindeki olusumu, ancak sevgiyle
    gerçeklesebilir. Mephistopheles, cinsel sevinin çekimiyle sevgi ilkesini tek
    boyuta indirgemek, dolayısıyla insan ruhunu ve anlağını, tek boyuta, güdüsel
    değisimsizliğe teslim ve tutsak etmek için, seytancıl çabasını yürütür. Oysa,
    Gretchen ile Faust, birbirlerine ilk bakısta bir sevgi bağıyla bağlanmıslardır,
    birbirlerini sevgiyle yüceltip, karsılıklı gerçeklestirme, ruhlarını en görkemli
    çiçek gibi açtırma olanağına sahiptirler. Yasam, bu iliskide bütünüyle sevgiye
    dönüsme yeteneğindedir. Ancak, yasam sevgi gibi en yüce duyguya bile sığmaz.
    Sevgi arıdır, yasam karmasık, çeliskili ve çok kutupludur. Sevginin seviye
    dönüsmesinin mayası iblisten, Mephistopheles'ten gelir. Böylece sevgi de, ruh
    dinginliği, iç huzuru, mutluluk yerine; suç, günah, huzursuzluk ve mutsuzluk
    olarak dönüsür.
    Burada, çağdas, aydınlıkçı, deneyci, eylemci insanın, kabı dısına çıkarak içine
    düstüğü çeliskiler de somutlanmaktadır. Bununla, yirmi birinci yüzyıla girerken,
    bütün gelisme ve ilerlemelerine karsın, bütün elde ettiklerine, ulastıklarına
    karsın, varlığının dibinde bungunluk (depresyon) tortusu gittikçe kalınlasan,
    gittikçe daha yoğun biçimde yüzeye çıkan, dısa vuran insanı da haber
    vermektedir. Aslında, ilk varolusundan, en son yok olusuna dek insanın eylem,
    deney, duyumsama, duygu, öğrenme, bilgi, yanılma ve çeliski vb. eylem ve
    boylamlarından bir tin ve ten öznesi ve nesnesi, tin ve ten varlığı olarak
    yansıtılısıdır Faust.
    Böyle bir varlığın, huzurlu bir olusa ulasması, kendini yadsımasıdır,
    tükenisidir, yok olusudur, yani ölümdür. Oysa, ölüm bile bir erinç değil,
    durgunluk ve durağanlık değil, bir dönüsüm, yeni bir olusumun baslangıcıdır. Bu
    yüzden, insan ruhu, anlağı ve benliğiyle, usu ve duygusuyla bir sınırda duramaz,
    bir sınırı da tanımak istemez. Ama bütün bu devini ve tanımazlıkta, onu
    olusturan kutuplar, karsıt güçler birlikte islevdedir, islemektedir.
    Yirminci yüzyılın büyük analitik psikoloji bilimcisi C.G. Jung, psikolojik
    çözümlemeyle su saptamayı yapacaktır: "Kötü de aynı iyi gibi tartılmalıdır; zira
    iyi ile kötü aslında edimin ideal uzantılarından ve soyutlamalarından baska bir
    sey değildir, ikisi de yasamın aydın-koygun görünümüne aittir." Jung, sonuçta
    içinden kötünün doğmayacağı iyi ve içinden iyinin doğmayacağı kötü yoktur
    diyerek, suç olmadan erdemsel bilincin olmayacağını, ayrımların kavranmadığı
    durumda da hiçbir bilincin olmayacağını belirtir. Bunun da birey olmanın
    vazgeçilmez kosulu olduğunu saptar. (C.G. Jung, Einleitung in die
    Religionspsychologische Problematik der Alchemie, S.47.) Faust, iste böylesine
    bir bireysellesme sürecidir aynı zamanda.
    Karsıt güçler yüzünden, olusum ve dönüsüm yerine, cadı içitleriyle gençliği,
    değisimsizliği arayıs mutsuzluğuna da düser. Oysa gençlik, dönüsüm ve değisimle
    hep yeniden varolustadır. Bunu benimsemek, içinde doğayı ve evreni barındıran
    yaratığın kendindenliğini, alçakgönüllü olusunu, gözütokluğunu da içerir.
    Böylece, taskınlıkla, doyumsuzlukla olusun kendinden alçakgönüllülüğü arasındaki
    çeliski, insan yasamının süreğen bir çeliskisi olarak görünür.
    Goethe, bütün nüshaları bir arada görüldüğünde, özetlemeye çalıstığımız bu
    insanı, iliskileri ve çeliskileri, evrenselliği ve sınırsızlığı içinde bir büyük
    dramatik siir olarak Faust basyapıtında yapılandırır. Dük Karl August'a
    Roma'dan, italya gezisinden yazdığı 12 Aralık 1786 tarihli mektubunda Goethe,
    Faust Fragmanlarını bastırma kararıyla, kendini de ölmüs saydığını, bu yapıtı
    tamamlamak için sürdürebilme mutluluğuna ererse, yeniden yasama dönmüs olacağını
    bildirir. Yasamının sonuna dek Faust üzerinde çalısarak yasar. Faust II ile
    Goethe için basyapıt bütünlenmistir, zaten bunu tamamladıktan kısa bir süre
    sonra da ölmüstür. Ama onun insanlığa verdiği bu büyük yazın armağanı, her
    birey, her kusak ve her çağ tarafından yeniden, yeniden yaratılmaktadır. Ernst
    Beutler'in sözleriyle, "Goethe ana Faustunu insanlığa süresiz bir kalıt olarak
    yazdı. Faust'a basladığı zaman, yazdıkları, kendini ifadedir. Siiri tamamlayan
    yaslı yazarsa, bakısını kendi 'Ben'inden öbür insanlara çevirmeyi artık çoktan
    öğrenmistir. Öğretmen olarak, bilge olarak onların arasında durmaktadır.
    Sorumluluk duymaktadır. Yapıtı, sorumluluk yükleyici, görevlendiricidir ve böyle
    algılanmayı bekler."
    *
    Daha önce yapılan çeviriler gibi, ilk kez yapılan bu çeviri de, duyulan bir
    sorumluluğun ürünüdür. Ama çevirmende huzursuzluk bırakan bir üründür.
    Çeviri, zaten bir serüvendir. Serüvense, tehlikelere açıktır. Faust gibi
    dramatik büyük, görkemli, mükemmel bir siirin çevirisiyse, salt bir cürettir.
    Ama bilim çağının kabına sığmaz, sınıra gelmez insanı Faust gibi, bu cürete
    kalkısan çevirmen de, her satırın, her dizenin çevirisinin ayrı ve yeniden bir
    deney olduğunun bilincindedir. Bütün doğa bilimleri, deneysel bilimlerdir ve
    hepsinde bin deneyden, bin yanılgıdan sonra, belki bir basarılı deney sonuca
    varır.
    Bu çeviride de basarılı görünen dize ve satırların yanında, pek çok da
    yinelenmesi, belki daha onlarca, yüzlerce kez yinelenmesi gereken deneyler
    vardır. Bütünüyle böyle bir deneye girismemi kolaylastıran husus ise, kimya
    yüksek mühendisliği öğrenimimden çok, Goethe tarafından fragman olarak
    nitelendirilen bir nüshayı çevirmeye kalkısmak olmustur. Metin bir fragmansa, bu
    çeviri de haydi haydi bir fragmandır, yani bitmemistir. Ama aslından okuma
    olanağı olmayan Cumhuriyet okurlarına evrensel yazar Goethe'nin basyapıtı
    üzerine yine de bir fikir vermesini diliyorum."
    4 ...
  41. 34.
  42. Yüksel Pazarkaya'nın yazdığı önsöz:

    "Dante Alighieri'nin "Tanrısal Komedya"sı (La Divina Commedia), Cervantes'in "Don
    Quijote"u, Shakespeare'in "Macbeth"i dünya yazınında nerede duruyorsa,
    Goethe'nin "Faust"u da aynı yerdedir. Gelmis geçmis basyapıtlardan, dünya
    yazınının en yüce doruklarından biri.
    Goethe'nin yasamının sonuna dek uğrastığı Faust, onun çok kapsamlı yazın
    yaratımının da basyapıtı olmustur. Goethe'nin yasamıyla en çok bu yapıt
    özdeslesmis, yasamıyla birlikte bu basyapıt da büyümüs, olgunlasmıs, Goethe'nin
    kimlik ve benliğiyle bütünlesmistir.
    Bir ömür süren bu yazın uğrasının ürünü: Urfaust (1772-1775), Faust I (1797-
    1801; 1806), Faust II (1800; 1824-1831) olarak bilinir. Bu yapıtlar Türkçeye de
    çevrilmistir. Bu yapıtlar üzerindeki çalısma süreçlerinin bir de ara dönemleri
    vardır. Urfaust ile Faust I arasında basılmıs bir Faust daha var: Faust - Bir
    Fragman (1788-1789). Büyük ölçüde Urfaust'u içerir, Faust I tasarımının imlerini
    tasır. Okunduğu zaman görülür ki, fragman nitelemesine karsın, baslı basına bir
    bütündür. Rahatlıkla sahneye getirilebilir, değisik bir Faust metnidir. Goethe,
    bu nüshayı ilk kez 1790 yılında Leipzig'de bağımsız olarak yayınlandı. Bu metnin
    Türkçe çevirisine raslamadığım için, Goethe'nin 250. doğum yıldönümünde
    Cumhuriyet'in okurlarına armağanı olarak, ben de bu nüshanın çevirisine
    kalkıstım. Kalkıstım sözüne döneceğim.
    Faust adıyla ilk kez 1506 yılında karsılasılıyor. Yasadığı bilinen Faust üzerine
    ilk halk kitabıysa, 1587 yılında Frankfurt'ta basılıyor: Historia von D. Johann
    Fausten. Daha sonra sayısız çesitli baskıları yapılıyor. Goethe, çocukken eline
    geçirdiği böyle bir halk isi baskıyı okuyarak, Faust ile tanısıyor. Aynı
    yıllarda, kukla oyunu olarak 16. yüzyıldan beri gösterilen `Christopher
    Marlowe`'nin oyunuyla da tanısıyor. Kabına sığmayan insan izleğiyle Faust,
    Marlowe'dan Klaus Mann'a yüzyıllar boyu pek çok yazara konu olmustur.
    1772 Ocağı'nda Goethe'nin, çocuğunu öldüren Susanne Margaretha Brandt'ın
    asılısına tanık olduğu sanılıyor. Bu genç kadın, seytanın kendi içine yerlestiği
    inancındaydı. Goethe, bu olay üzerine, Urfaust'un ilk sahnelerini yazar. 1775
    yılında Weimar'a getirdiği Urfaust'un günümüze kalan ilk elyazma nüshasıysa 1787
    yılından.
    Altmıs yıl süren uğrasa ve çesitli nüshalara karsın, hepsi bir bütünlük
    sergileyen Faust'un odağındaki izlek, insanın içinde iyi bir öz olduğuna inanan
    Faust ile Mephistopheles arasında buna iliskin olarak girisilen bahistir.
    Seytancıl Mephistopheles, yoldan rahatlıkla çıkarılabilir bir insan imgesini
    savunur. Faust, insanın iyi olduğu savasımını verirken, seytan da, Tanrı'dan onu
    bastan çıkarmak üzere aldığı izinle, insan üzerindeki ters etkisini kullanır.
    insanın doğasında her iki kutup da vardır, iki kutbun bütünü ve bilesimidir.
    Ancak, yadsıyan ve mahveden seytanın kolaylıkla yönlendireceği kutup, insanın
    tembel ve rahat yanıdır; yüzeye, sığlığa bakarak kanan, yüzeysel parlaklığa
    kanan yanıdır. Faust, bu yüzden, tıpkı kutsal kitapların öyküleri gibi, evrensel
    bir insan ve insanlık trajedisidir. Zira, iyiye yönelmek ister, ancak göz göre
    göre hep seytana uyar, uçuruma yuvarlanır. Baskalarını da böylelikle mutsuz
    edip, uçuruma yuvarlar. Faust yerine bu trajediye insan adı da konulabilirdi.
    Aslında, Mephistopheles de insanın içindeki bu iki kutuptan; yadsıyan, olumsuz
    kutbun kisilesmesidir.
    Goethe, bu kisilestirmeyi aydınlanma sürecinin insan anlayısı çerçevesinde
    gerçeklestirerek, evrensel bir çağdas kurguya varır. Rönesans'la ortaya çıkmaya
    baslayan aydınlanmanın insanı, usa ve bilime inanmıs, kör inancı yadsıyan, dünya
    islerine yönelik olarak, düsünceyi eleyen, skolastik, dinsel, en son ve tek
    doğrucu çözümler olmayacağını benimseyen insandır.
    Kapanıp kaldığı yerden dünyaya ve doğaya çıkmak, doğal yaratının kaynaklarını
    bulmak, yaratarak yasama ve dünyaya katılmak ister. Kendi sınırlarını asmak,
    uçsuz bucaksız olanaklara ve yaratı kaynaklarına ulasmak ister.
    içi yaratıcı güçle kaynar, sonsuzluğu özleyen bu gücü eyleme dönüstürmek için,
    çağırdığı doğa ruhu, iblisten baskası değildir. Mephistopheles, Faust'un dinmek
    bilmeyen taskın istem ve özlemini doyurmak savındadır.
    Goethe için, birey, evrenin kendisidir. Evrenin çekirdeği, dolayısıyla doğal ve
    anlaksal bütün gücü insanın içindedir, insan ben'idir. Bu yüzden, insan doğayla
    ve evrenle bir bütündür. Ama evrenin bu çekirdeği, içinden ve dısından seytanın
    tehdidi altındadır, trajedisi de bu tehditten, bu tehdidi göre göre, uçuruma
    yürümesinden doğar.
    3 ...
  43. 33.
  44. iyiyle kötü, bilimle büyü arasındakidir.
    2 ...
  45. 32.
  46. 1994 yapımı bir çek/fransız ortak yapımı, yönetmenliğini Jan Svankmajer'in yaptığı film. Dün gece cnbc-e'de var idi. izledim, tırstım.
    1 ...
  47. 31.
  48. bilimin edebiyattan üstün gelmeye başladığı ortaçağ sonlarında edebiyatçıların bu durumu hazmedememelerinen başlattığı bilim adamlarını canavar gösterme geleneğinin sonraki yıllarda karşımıza çıkan halidir. dr. frankestein bunların en bilinenidir. ruhunu şeytana bir pelerin karşılığında satan dr faust ise bunlardan biridir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük