fatma karabıyık barbarosoğlu

entry21 galeri0
    21.
  1. yeni şafakta yazan vicdan sahibi hükümet yalakası olmayan tek yazardır bana göre. bugün aynı gazete yazdığı abdülkadir selvinin terörle yaşamaya alışmak zorundayız sözüne karşılık Terörle yaşamayı öğrenmeyeceğiz! Yıkılmamayı öğreneceğiz! diye güzel bir yazı yazmıştır. kendisi aynı zamanda sosyologdur sosyal medya tepkilerine değinmiş okumaya değer bir yazı.

    http://www.yenisafak.com/...amayi-ogrenecegiz-2027499
    1 ...
  2. 20.
  3. 19.
  4. 18.
  5. yeni şafak'ta 14 kasımda yazdığı yazısını bir süre yokum diyerek bitirmiş ve müsaade istediğini söylemiştir. dönmesini dört gözle bekliyoruz.

    http://yenisafak.com.tr/y...nsimiz-geldi-hanimm/34964
    0 ...
  6. 17.
  7. Soru: Hepimiz moda denen şovun bir parçasıyız, kamusal alanın mübarekleri-modacılar-bize kimlik oluşturuyorlar. Nasıl bir kimlik bu?

    Fatma Barbarosoğlu: Elbiseler insanlar için değil artık. Daha doğrusu tüketim kültüründe hiçbir ürün insan için değil. insanlar ürünler için. insanlar ürünleri tüketebildikleri oranda kaale alınıyorlar. Ye kürküm ye. Modacıların hazırladıkları kimlikler de maske
    kimlikler. Maskeli balonun kimlikleri. Bu kimliklerin benimsenmesi için uzun felsefi söylemler eşliğinde tanıtıyorlar kıyafetleri. Çingene modası diye bildiğimiz fırfırlı etekleri, "ayaklarının üzerinde durabilen kadının eteği" olarak sahneye koyuyorlar. Sırf fırfırlı etek giydi diye ayağının üzerinde durabilen kadın olur mu? Modacıların gücü burada işte. "Sanki" üzerinden insanları istedikleri noktaya çekebiliyorlar. Onun için ahir ömründeki yaşlı kadın da henüz hayata adım atmış genç kız da modacıların "gibi, sanki" üzerinden sundukları maskeleri, kimlik niyetine taşımaya başlıyor. Tesettürlü kadının açmazı burada işte. Taşıdığı ile olmak istediği arasındaki mesafenin kapanmayacak şekilde açılması.
    0 ...
  8. 16.
  9. son on beş dakika adlı romanı okumaya değmektedir. neredeyse her sayfasına yerleştirdiği tek cümlelik nokta atışı tespitleriyle hem ne kadar sağlam bir sosyolog hem de ne kadar derin bir gözlemci olduğunu kanıtlamaktadır. ismindeki karabıyık kısmını ise bir süre önce bırakmıştır.
    0 ...
  10. 15.
  11. 28 ocak 2011'den beri tam isminden "karabıyık" kısmını çıkarmış ve "fatma barbarosoğlu" olmuştur.

    bununla ilgili yazısı şudur:

    http://yenisafak.com.tr/Y...&y=FatmaKBarbarosoglu

    nev-i şahsına münhasır bir sosyologdur. tespitleri, söyledikleri, değindikleri çok çok değerli noktalardır. kitapları ise deryadır desek abartmış olmayız. şöyle de bir sözü vardır ki zamana değer:

    "Post modern zamanların en etkili eleştirisi ilgilenmemektir."
    1 ...
  12. 14.
  13. yeğeni yan kanepede. facede okey oynamakla meşgul. hısmından ziyade okuma konusunda dağlar uzak.
    0 ...
  14. 13.
  15. 12.
  16. 11.
  17. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu bir sosyoloji doktoru, 41 yaşında. 1996dan beri Yeni Şafak Gazetesinde köşe yazarken edinmiş ilk okuyucularını. Öykülerinde kadının ya da erkeğin ontolojik yalnızlığını, zihniyet dönüşümünü anlatıyor. Okurlarının hayata karşı bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için, yaşadığı gibi yazıyor. En çok satan kitabının adı imaj ve Takva.Cemaat okurundan birey okura geçildiğinin altını çiziyor. Karabıyık'a göre, hidayet romanlarına 2000lerde ilginin azalmasının nedeni o romanların kızlar hidayete erince son ermesi. Halbuki Hidayete eren kızların yaşadığı sert bir hayat var dışarıda.ayrıca, islami kesimde ilk defa bir kadın yazarın kaleminden içinde kadın olmayan romanı yayımlandı: Hiçbir yer!
    1 ...
  18. 10.
  19. hayattaki küçük detaylardan hikayeler çıkarabilen bir yazar.
    1 ...
  20. 9.
  21. "Cumhuriyet'in dindar kadınları" adlı son kitabı profil yayınlarından yayınlanmıştır. tavsiye olunasıdır.
    1 ...
  22. 8.
  23. kutlu doğum haftası kutlamalarıyla ilgili harika bir eleştiri yazısı yazmış. okumak, okutmak gerek;

    --- alıntı ---

    Kutlu Doğum haftaları/ Rüzgar ve mümin

    Küçük kız "Peygamber Efendimiz'in doğum günü için bir resim yaptım" dedi. Peygamber Efendimiz.

    Resim.

    Doğum günü.

    iki kadın birbirine baktı. "Kutlu Doğum haftalarının armağanı" dedi kızın annesi.

    Misafir başını salladı: "Bilmiyorum ki ne kadar doğru? Kutlu Doğum haftaları Mevlit kandillerinin önüne geçiyor. Kandillerde ibadet edilirdi. Kutlu Doğum haftaları, gösteri kültürünün parçası haline geliyor. Kutlu Doğum programı çok eğlenceli geçti dedi bir komşum. Eğlence!!! Sanki her geçen gün... Neyse... Belki kabahat bende. Olan biteni, ne aklım alıyor ne kalbim"

    Kızın annesi sustu.Bir şey söyleyecekken sustu.

    "Ne kadar zor zamanlardayız" dedi küçük kızın odasına gittiğini fark edince.

    "Öyle!" dedi misafir olan. "Çok değil 20 -25 yıl önce Kandil'i bile bidat deyip kutlamıyorduk."

    "Yok" dedi ev sahibi. "Ben hep kutladım. Kandilleri hiç bidat kabul etmedim."

    "Lokma döküp dağıttım da demeyeceksin herhalde."

    "Hayır yanılıyorsun. Lokma döküp dağıttığım çok oldu."

    "Tuhaf gelmiyor mu sana?"

    "Niye tuhaf gelsin ki! Geleneğimizde kuru kuru tebrikleşme yok. Daima veren el olmak özendiriliyor."

    "Haklısın" dedi misafir. "Hatta geçen gün kardeşimle konuşurken bu veren el olmanın boyutlarının Anadolu düğünlerinde nerelere vardığını hatırladık."

    "Ne gibi?"

    "Yıllar önce istanbul'a gelince bizimkiler çok şaşırıyor. istanbul'da düğün sahibine hediye götürülüyor. Halbuki bizim oralarda düğün sahibi hısım ve akrabalarına davetiye niyetine hediye gönderir."

    "Biliyorum. Bizde de öyle. Ama bu durum düğün sahibi için çok külfetli. Bir de verilen hediyeyi kimse beğenmez. Onunki daha iyi muhabbeti girer devreye. Medeniyetin dili en çok almak ve vermekte düğümleniyor değil mi? Tüketim ekonomisi insanları hep almaya özendiriyor.Promosyonlar, hediye çekleri."

    "..."

    "Hiç unutmuyorum, rahmetli dedem bankaya para yatırmıştı. Sıkı sıkı tembih etmiş aman faizini benim ana parama karıştırmayın diye. Banka kendisine bir kumbara vermiş. O kumbarayı elinde ateş topu gibi gezdirmiş, ne yapacağını bilememişti. Bu bana paramın faizi olarak mı verildi diye."

    içerden bir ses geldi. Doğum günü şarkısı. iki kadın dikkat kesildi.

    Küçük kızın "iyi ki doğdun Peygamberim" cümlesi dağları dereleri toplayıp getirdi odanın içine. Bir müddet birbirlerinin yüzüne bakmadılar. Hayır söyleyelim hayır bulalım tesellisine mi sığınmıştı ikisi birden.

    Neden sonra ev sahibi bir mektup çıkarttı. Ortak dostlarının mektubunu.

    Latif ve zarif.

    Zarif ve duyarlı.

    Duyarlı ve âşık arkadaşlarının mektubunu.

    Ev sahibi; mektubu, sahibinin sesini taklit ederek okudu. Kalbin yarasına şifa niyetine :

    "Bu gün neredeyse gün boyunca Efendimiz (sav)'in bir sözünü tekrarladı durdu zihnim ve kalbim; "Mü'min'in misali yeşil ekin demeti gibidir; rüzgâr onu eğiltir, kimi kere yere yıkar, kimi kere doğrultur. Eceli gelinceye kadar böyle devam eder..." Bu mübarek sözü bana hatırlatan kelime ise "rüzgâr" oldu. O bahsedilen rüzgâr... içimde hep hüzün var."

    "Niye okudun?" dedi misafir gözyaşlarını silerken.

    "Bilmem" dedi ev sahibi. "Kapıldığımız bir rüzgar var. Bir o tarafa bir bu tarafa. Durduğumuz yerde kalsak kar sayacağımız günlere mi geldik?! Efendimiz "iki günü birbirine denk olan bizden değildir" buyuruyor ya. Ne bileyim sanki hepimiz iki günü birbirine denk olmayı sadece mal mülk biriktirmek zannediyoruz. Dündeki kendini geçebilen var mı? Sabrıma sabır, şükrüme şükür kattım diyebilen var mı? Geçmiş ibadetlerimi düşünüyorum da ne kadar aşksızmış diyebilen var mı?"

    "Yani dünden daha iyi bir yerde miyiz?"

    --- alıntı ---
    http://yenisafak.com.tr/Y...&y=FatmaKBarbarosoglu
    2 ...
  24. 7.
  25. dün gece siyaset meydanın da cumhuriyet kadınları derneği başkanı şenal sarıhan hanfendiyle ikili buluşmasında kendisini ve tüm kadınları( zenci beyaz ayrımı yapmadan) insanları kalbi olan ve olmayan olarak değerlendirdiğini söyleyerek son derece mükemmel ifade etmiş, şenal hanımı deyim yerindeyse duvara toslatmış sosyologtur. şenal hanıma karşı tek bir saygısızlık etmemesine karşı aynı saygıyı görememiş buna rağmen mütevaziliğini ve sabrını koruyarak sadece muhattap olarak ali kırca nın sorularını almış gerçekten takdir toplamıştır.ama ne yazık ki karşısın da sadece katı kuralları olan sürekli aynı nokta da dönen algıları kapalı hala 1923 te yaşayan oradan bir adım dahi öne çıkamamış bir fosil beyin olduğu için nafile çaba göstermiş ağzını yormuştur.yüreği güzel bu insana evrende ki bütün kadınlar adına teşekkürü borç bilirim.
    3 ...
  26. 6.
  27. 13 haziran 2008 tarihli yazisiyla dusunduren, dusundukce uzen ve kahreden yazardir. yaziyi aynen kopyaliyorum herkes okusun diye.

    Sanki her şey

    Gökyüzünün o derin mavisinin, öteleri çağıran davetini;

    Gözler işitmesin, kulaklar duymasın diye.

    Sanki her şey

    Bir incir çekirdeğini doldurmaz meseleler eşliğinde insanlar birbirine düşsün diye.

    Birbirine düşsün de, sağ göz sol göz ile "görüntü" üzerinden savaşa girmişken; birileri dünyayı daha rahat talan etsin diye.

    Sanki her şey

    Atalarımız da ne kadar aptalmış!

    Ne kadar boş vakitleri varmış!

    Ne kadar tembelmiş!

    Yargısını tarihe düşürmek için.

    Sanki her şey

    Masallara yeni bir versiyon katmak için

    Bütün bu yasaklar.

    Duyup da şaşırdığımız;

    Sonra şaşkınlığı atınca kızdığımız o eski devirlerin "ikilikleri" gibi bir ikiliği bizden sonrakilere armağan etmek için.

    Hani bir zamanlar sarayda ıspanakçılar ve lahanacılar savaşı vardı ya.

    Bir zamanlar maviler ve kırmızılar vardı ya.

    Bir zamanlar Rasim Özdenören'in o muhteşem anlatımıyla "yumurtayı hangi ucundan kıracağını" tartışanlar vardı ya.

    Yine öyle olsun diye .

    Sanki her şey.

    Öyle olsun ve biz saçma bir yerde eyleşelim diye.

    Eyleşirken bütün enerjimizi incir çekirdekeklerinin içine sığdırmaya çalışalım da geriye bir şey kalmasın diye.

    Sanki her şey. Sanki her şey. Sanki her şey.

    Bir tarafımız kan kırmızı bir tarafımız bahar dalı .

    Başkalarının korku tarlalarını sürüp,umut tohumları atalım diye…

    Yine de en güzel şiirleri yazacağız.

    En güzel hikayeleri, romanları.

    En güzel besteleri .

    En güzel hatları.

    En güzel ebruları, en güzel minyatürleri.

    En güzel tasarımları.

    Yapacağız.

    Sanat en çok da baskından doğuyorsa…

    Sanatın en mahir ebesi baskı ise.

    Yerler ve gökler şahit.

    Tüm zamanlar ve mekanlar şahit.

    Kimseler böylesine yoktan bir baskıya maruz kalmadı.

    Onca baskıya rağmen!

    Küsmeden ve yorulmadan.

    Durmadan çalışarak.

    Hiç tatil yapmadan.Bir yorgunluğu başka bir işte dinlendirerek.Çalışacağız.

    * * *

    ÖSS'ye giren ve giremeyen tüm öğrencilere,

    Ama özellikle o sabah başını açmak zorunda kalacaklara,

    Başını açamayıp evine döneceklere.

    Başını açmayı hiç düşünmediği için sınav için müracat bile etmeyenlere.

    Bu yazıyı sizin için yazdım.

    Her harfine önce göz yaşı ektim sonra dua.

    Bugün için bir teselli,

    Bir umut olsun diye yarına.

    Herkes bizi bırakmışken

    Bizi tutan Bir'e hamd ederek ve var gücümle bağırarak yazdım bu yazıyı.

    Herkes terk etse de. Bizi tutan O!

    Sahibimiz Allah.

    Sahibimiz Allah.
    2 ...
  28. 5.
  29. an itibariyla bir kere daha ntv de konuşan sosyolog/yazar. yine çok keskin ve diğerlerine göre daha mantıklı. programın yedek sunuculuğunu yapan oğuz haksever e güzel bir fırça kaymıştır...
    6 ...
  30. 4.
  31. hangi dünya düşüncesinden olursa olsun, okuduğum onlarca köşe yazarının içinde yüzde yüz inandığını yazan, samimiyetinden zerre kadar şüphe duymadığım, çok akıllı ve açık düşünceli kişidir. günümüz müslümanlarının ve dindarlarının düştüğü ikilemleri öyle iyi analiz eder ve dile getirir ki okuduğunuzda ahmet hakan'daki gibi zorlama durmaz, ahmet hakan'ı suçlayan dindarlar (ben kendime dindar demem ama ahmet hakan'ı suçlamadığımı belirtebilirim) fatma hanım'ı okuduklarında hiçbir şey diyemezler, sadece sus pus kalıp afallamak kalır onlara.

    http://www.yenisafak.com....&y=FatmaKBarbarosoglu yazısı ise herkese gereken mesajları vermiştir sanırım, özellikle de başörtülüleri mi yoksa başörtülülerin hayatını mı savunduğunu bilemeyenlere.
    4 ...
  32. 3.
  33. yeni safak gazetesindeki yazılarının arşivine aşağıdaki link vasıtası ile ulaşılabilen; yaşından oldukça küçük gösteren * sosyolog, yazar.

    (bkz: http://www.yenisafak.com....&y=FatmaKBarbarosoglu)
    3 ...
  34. 2.
  35. an itibari ile ntv'de şerif mardin gibi bir hoca'nın da katıldığı programda konuşan sosyolog.
    2007 genel seçim sonuçları için küçük hikaye büyük hikayeye galip geldi demiştir.
    büyük hikaye kavramını ülkenin bölünmesi, kıbrıs'ın satılması ve benzeri hadiseler olarak ; küçük hikayeyi akp'nin halka yönelik refah ve mutlulukla alakalı çalışmaları şeklinde nitelemiştir.
    5 ...
  36. 1.
  37. şu anda ntv'de konuşan sosyolog. gerçekten çok güzel tespitler yapmıştır kendisi... sabaha kadar konuşsa dinlemekten sıkılmayacak derecede iyi konuşmacıdır.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük