türkiye'nin nato'ya girmesini sağlayan kadronun değerli bir mensubu olan, 27 mayıs darbecilerinin düzmece mahkemesi tarafından şehit edilen dışişleri bakanımızdır.
Yıl 1963... Londra'ya büyükelçi olarak atanan Zeki Kuneralp bir sefaret yemeğinde eski ingiltere Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd ile karşılaştı. Lloyd, Kıbrıs görüşmeleri sırasında tanıştığı Büyükelçi Kuneralp'i bir köşeye çekip şaşırtıcı bir soru sordu : "Zorlu'yu niçin öldürdünüz? Cesur adamdı, memleketi için iyi çalışırdı. Onu niçin öldürdünüz?"
Zeki Kuneralp bu soruya bir yanıt veremedi ve zorunlu olarak suskun kaldı. Ancak bütün gece Lloyd'un sorduğu soruyu kendi kendine sordu : "Zorlu'yu niçin öldürdük?"
Fatin Rüştü'nün yaşamı incelendiğinde büyük bir dramla karşılaşılır. Varlıklı bir ailenin en küçük çocuğu olarak 1910 yılında doğan Fatin, daha çocuk yaşta çeşitli hastalıklara tutulan dört ağabeyini yitirdi. Hüzünlü geçen çocukluğu nedeniyle içine kapanık, az konuşan bir kişiliğe büründü. Annesi, kalan tek çocuğu olarak onun üzerine titriyordu. Galatasaray'ı bitiren Fatin, Paris'te siyasal bilgiler, daha sonra da Cenevre'de hukuk eğitimi gördü.
1932 yılında Dışişleri Bakanlığı'nda Siyasi işler Dairesi'nin Birinci Şubesi'nde kâtip olarak göreve başladı. Varlıklı bir aileden gelen uzun boylu, şık giyinen, yakışıklı bir genç diplomat olarak Ankara'da dikkatleri üzerine topluyordu. Almanya Büyükelçiliği'nde verilen bir davette Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın eşi Makbule Aras, ilgisini çeken bu genç ve yakışıklı diplomat ile ayaküstü konuştu. Bakanın eşi, çok beğendiği bu genç diplomatın kim olduğunu soruşturdu. Makbule Hanım, edindiği bilgilerin çok olumlu olması nedeniyle kızı Emel ile bu genç diplomatı evlendirmeyi aklına koydu. Bunun için yakın arkadaşlarından yardım istedi. Daha doğrusu kızı Emel'i bu genç diplomatla evlenmeye razı etmelerini rica etti.
Fatin'in yakın arkadaşları Makbule Aras Hanım'ın kendisini çok beğendiğini ve kızı ile evlendirmeyi düşündüğünü söyledi. Fatin söylenenlere bir tepki vermedi ve gülümsemekle yetindi. Bu haberi öğrenen Fatin'in annesi Güzide Hanım, çok sevindi ve hemen Ankara'ya giderek olaya el koydu. Oğluna Bakanın kızıyla evlenmesinin kaçırılmaz bir fırsat olduğunu söyleyerek onu Emel ile evlenmeye razı etti..
Ancak bu evlilik için çok önemli bir engel çıktı. Tevfik Rüştü Aras'ın kızı Emel Aras bu evliliğe "Hayır" dedi. Annesi ve yakın arkadaşları Emel'i bir türlü ikna edemediler. Emel, "Ben güzel bir insan değilim. O çok yakışıklı, iddialı bir genç. Fatin benimle bakanın kızı olduğum için evlenmeye razı olmuştur," diye direndi. Ancak yapılan baskılar sonucunda evlenmeye razı oldu..
Emel razı oldu ama bu kez babası Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey "Ben durumu Atatürk'e arz etmeden ve kendisinin rızasını almadan kızımı evlendiremem" diyerek olumlu yanıt vermedi.. Tevfik Rüştü, Dışişleri Bakanı olduğu için hemen hemen her gece Atatürk'ün sofrasında bulunuyordu. Durumu Atatürk'e arz etti ve kendisinin iznini istedi. Atatürk, Fatin'i daha önce gördüğünü ve bu genç diplomatı beğendiğini belirterek evlenme izni verdi, gençleri kendisinin evlendireceğini de ekledi.
29 Ekim 1933 gecesi Cumhuriyet'in 10. yılıydı. Gündüz törenlerinden sonra gece de Ankara Palas'ta büyük bir resepsiyon verildi. Resepsiyonun sonlarına doğru Atatürk ayağa kalkarak sürpriz bir açıklama yaptı : "Cumhuriyetimizin 10. yılını kutlarken size Dışişleri Bakanımız Tevfik Rüştü Bey'in kızı Emel Hanım ile Dışişleri Bakanlığı'nın genç meslek memuru Fatin Rüştü Bey'in nişanlandıklarını açıklıyorum."
Atatürk yanına çağırdığı iki gencin alyanslarını parmaklarına taktı, mutluluklar diledi. Bu nişan Ankara'da büyük yankı yaptı. Fatin Rüştü'nün önünde parlak bir gelecek açılmış oldu. Genç ve yetenekli diplomatın, önüne çıkan bu fırsatları iyi değerlendireceğine onu tanıyan herkes inanmaktaydı. Ertesi yıl Atatürk, Tevfik Rüştü'ye verdiği sözü tutarak 30 Ağustos gecesi Dolmabahçe Sarayı'nda Emel ile Fatin'i kendi elleriyle evlendirdi ve Zorlu çiftinin onuruna büyük bir davet verdi.
Fatin Rüştü önündeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirerek hemen her aldığı görevde başarı sağladı ve kısa zamanda Dışişleri Bakanlığı'nın en parlak diplomatları arasına girdi. 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti döneminde de meslekteki yükselişi hiç hız kesmeden sürdü ve Türkiye Daimi Temsilcisi unvanı ile NATO'ya atandı.. Genç diplomatın NATO'daki başarılı çalışmaları Başbakan Adnan Menderes'in de gözünden kaçmamıştı. 1954 yılı başlarında Zorlu'yu makamına çağırdı. Zorlu, Menderes'in kendisini milletvekili yapmak istediğini anlamıştı ve çalışma arkadaşlarının bu konudaki görüşlerini almak istedi : "Adnan Bey beni çağırdı. Galiba mayıs seçimlerine katılmamı, siyasi hayata atılmamı isteyecek. Ben kendisinden böyle bir istekte bulunmadım. Israr ederse reddetmem zor. Ancak bazı tereddütlerim var."
Arkadaşlarının hemen hepsi aynı görüşte birleşti : "Kabul etmeyin, daha 44 yaşındasınız. Mesleğin zirvesine ulaşmışsınız. Emekliliğinize daha çok var. Meslekte daha büyük başarılara adaysınız."
Fatin'in tahmini doğru çıktı ve Menderes'in büyük ısrarı üzerine Başbakan'ın politikaya girme önerisini kabul etmek zorunda kaldı ve böylece kendi acı sonunu da seçmiş oldu.. 1954 seçimlerinde DP listesinden Çanakkale Milletvekili seçildi. Fatin, hazin bir sona doğru büyük bir adım atmış oldu..
Menderes'in ısrarının nedeni aslında Fatin Rüştü'yü Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü'nün yerine atamak istemesiydi. Ancak Köprülü partinin kurucularındandı ve parti içinde siyasi gücü vardı. Menderes, kafasındaki değişimi gerçekleştiremedi ve Fatin Rüştü'yü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak atadı ; iktisadi işleri ve Kıbrıs sorununu ona verdi..
(TUFAN TÜRENÇ, "Aynadaki Yüzler, Yakın Tarihten ibret Öyküleri", Remzi Kitabevi, 2019).
hasan polatkan ve adnan menderes ile birlikte asılan yiğittir. 40 günlük bir bebekken sürgüne gönderildiği ve adnan menderes ile uzaktan akraba olduğu bilinmez. ayrıca sırf başarısız diye asılmayı hakketti diyorsanız inönü'nün, tansu çiller'in, recep peker'in ... soykırıma uğraması gerekirdi.
''Haber Metin Toker'in Akis dergisinde patladı. Bir diplomatımızın eşi Vesemet Hanım, Yassıada'da idam elecek olan Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun sevgilisiydi. Metres sözcüğünü kullanmıyordu Akis.
Dışişleri bakanımız sık sık Paris'e görevli gidiyor ve Vesamet Hanım'la buluşuyordu. Üstelik büyükelçilik neredeyse Vesamet Hanım'ın emrindeydi. Fatin Rüştü Bey'le Vesamet Hanım büyük aşk yaşıyorlardı. Ben de, Ankara Palas'taki bu manzaraya Akis'in yayınından birkaç ay önce tanık olmuştum.
Fatin Rüştü, Atatürk döneminin dışişleri bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın kızı Emel Hanım'la evliydi. Çok zarif, muhterem bir hanımefendiydi. Vesamet Hanım gibi hareketli, canlı işveli bir kadın değildi. Demek Fatin Bey canlı, hareketli kadınları seviyordu!
Siyasiler Vesamet Hanım olayını diline dolamıştı. Ama Adnan Bey'in Fatin Rüştü'yü ikaz edecek hali mi vardı? O da elli yaş krizi içindeydi. Genç, güzel bir kadına, Ayhan Aydan'a aşık olmuştu...''
adı geçmese de hakkında bolca bilgi bulunan bir romana bu başlık altında dikkat çekmek gerekir, sadedir, akıcıdır, tavsiye edilir. (bkz: başucumda müzik)
sabetayist falan olduğu hakkında söylentiler olan bakan. onu bilmem de, dediklerine göre, darbe sırasında, imralı ve yassıada işkenceleri sırasında en babayiğit tavrı sergileyen kimseymiş. bir keresinde şöyle çıkışmış, darbecilere:
- siz benim yarı yaşımdasınız. elimi kolumu bağlayıp, beni dövmenin şerefli bir şey olduğunu mu sanıyorsunuz? eğer öyle sanıyorsanız, sizi bu şerefle başbaşa bırakırım!
öyle ya, erek adam, yekeyek gelir... neyse, bunları celal bayar ve samet ağaoğlu'ndan dinleyen necip fazıl, şöyle der:
- öldüren, evet ama dayak attıran ihtilal görülmemiştir!
buradaki "dayak" ifadesini başka rivayetlerle açalım:
- aklınıza gelebilecek, her türlü iğrençlik, taciz, aşağılama!
anneciğim, emelciğim, sevinciğim ve ağabeyciğim, şimdi cenab-ı hakk'ın huzuruna çıkıyorum. sakinim. huzur içindeyim. benim için üzülmeyin. sizlerinde sakin ve huzur içinde yaşamanız beni daima müsterih edecektir. bir ve beraber olun. allah'ın takdiratı böyle imiş. hizmet ettim ve şerefimi daima muhafaza ettim. anne, siz sevdiklerimi muhafaza edin ve allah'ın inayetiyle onların huzurunu temin edin. hepinizi allah'a emanet eder, tekrar üzülmemenizi ve hayatta berdevam olarak beni huzur içinde bırakmanızı rica ederim. allah memleketi korusun.
aynı görüşleri paylaşmıyorum kendisiyle,
ama çok üstün kişilikli biridir.
mekteb-i sultani mezunudur.
vatanseverdir, boş yere asılmıştır.
allah rahmet eylesin.
türkiye iş bankası kültür yayinlarindan çıkmış olan kürşad başar'ın başucumda müzik isimli romanında, vesamet kutlu ile olan yasak aşkı işlenen devlet adamı. 27 mayıs askeri darbesinde adnan menderes ve hasan polatkan'la birlikte idam edilmiştir.
fatin rüşdü zorlu (d. 20 nisan 1910, istanbul, osmanlı imparatorluğu ö. 16 eylül 1961, imralı adası, türkiye cumhuriyeti)
fatin rüşdü zorlu'nun dedesi rus ibrahim paşa osmanlı'ya sığınınca yusufelili zor derebeyi ali paşa'nın kızıyla evlendirildi. zorlu soy isminin kaynağı buradan gelmektedir. istanbulda doğdu. demokrat parti iktidarında başbakan olan adnan menderes ile bir noktada bacanak sayılabilirler. çünkü ikisinin de kayın valideleri kardeştir! demokrat parti (dp) iktidarı (1950-1960) döneminde başbakan yardımcılığı, devlet bakanlığı ve dışişleri bakanlığı yaptı, 27 mayıs darbesini gerçekleştiren milli birlik komitesi tarafından atanan yargıçlardan oluşan "yüksek adalet divanı" tarafından idama mahkûm edildi.
galatasaray lisesini, paris üniversitesi siyasal bilimler fakültesini ve cenevre üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi. 1933 yılında atatürk'ün de hazır bulunduğu nikâhla dönemin dışişleri bakanı tevfik rüştü aras'ın kızı emel hanım'la evlendi ve 1936 yılında kızı sevin doğdu. 1936 montrö konferansına katıldı. paris ve kuybişef maslahatgüzarlığı, merkez şifre müdürlüğü yaptı. 1932den başlayarak dışişleri bakanlığına bağlı çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1951de ekonomik işbirliği teşkilatı genel sekreteri oldu. 1952de büyükelçiliğe yükselerek kuzey atlantik antlaşması teşkilatında (nato) türkiye daimi temsilciliğine getirildi. 1959 yılında adnan menderes'le beraber, bilderberg toplantısına katıldı.
siyasal yaşama atıldığı 1954te, ardından 1957de demokrat partiden çanakkale milletvekili seçildi. adnan menderes hükümetlerinde başbakan yardımcılığı, (mayıs 1954 - kasım 1955), devlet bakanlığı (temmuz 1957 kasım 1957) ve dışişleri bakanlığında (kasım 1957 mayıs 1960) bulundu. 1957 yılında kıbrıs türkleri'ni eoka terörüne karşı korumak için türk mukavemet teşkilatı'nın kurulmasını sağladı. dışişlerinde güttüğü politika natoya bağlılığa dayanmakla birlikte, türkiye'nin ekonomik büyümesi için amerikadan azami miktarda mali kaynak sağlamaya yönelikti. 1974'de bülent ecevit'in başbakanlığı döneminde tsk tarafından gerçekleştirilen kıbrıs barış harekâtı'nın hukuki dayanağı, fatin rüştü zorlu'nun 11.02.1959'da isviçre'de yunanistan ve ingiltere ile birlikte imzaladığı zürih antlaşması'ndaki garantörlük hükmüdür.
zorlu, londra ve zürih antlaşmalarını gündeme getiren, kıbrıs mukavemet örgütünün oluşturulmasında rol alan bir adamdı. fatin rüştü zorludan sonradır ki bir yandan londra ve zürih antlaşmalarının temel taşlarının döşenmesi için çalışmalar başlamış, öte yandan, adada bir türk mukavemet teşkilatının kurulması için adımlar atılmıştı.
fatin rüştü zorlu, ağustos ayının son günü ingilterenin girişimiyle türk ve yunan hükümetlerinin de katıldığı londra konferansında kıbrısta ingilterenin yanı sıra, türkiyenin de söz hakkı olduğunu ısrarla savunmuştur.
konferansın ev sahipliğini yapan ingiliz dışişleri bakanı mac millan kıbrısın ingilterenin bir iç sorunu olduğu görüşünde ısrar ederken, zorlu adanın kaderinin sadece türkiye ile ingiltere arasında tayin edilebileceğini savunmuştu
zorlu, aynı gün bir yunan gazetesine verdiği demeçte komşuya bir kavşaktan ayrılan iki yoldan birisini seçmelerini belirterek ya kıbrıstan ya da türk dostluğundan vazgeçmelisiniz dedi. türk dışişleri bakanlığı koltuğunda ilk kez bir şahin oturuyordu.
fatin rüştü zorlu, uluslararası dengeleri de altüst edecek bir biçimde bu pasif politikaya son veriyor, türkiyenin ağırlığını koymasına vesile oluyordu. ve bu amaçla gizli bir yapılanma olan türk mukavemet teşkilatını kurduracaktı.
görüldüğü gibi, kıbrıs türktür davasının en temel dinamiğini oluşturan volkan, namı diğer türk mukavemet teşkilatının kurulması ve harekete geçirilmesinde en büyük paya sahip olan fatin rüştü zorludur ve bu milli duruşunun cezasını (!) da canıyla ödetmişlerdir. anlaşılan o ki emperyalizm intikamını feci bir şekilde almıştır.
edit: belli oluyordur ama gene de söyleyeyim.
(bkz: copy paste)