istanbul'un merkezi diyebileceğimiz bir bölge olmasına rağmen yabancı işgali altındadır. buna acil çözüm lazım.
hepsi de pasaklı, hayırsız tipler. topluma hayrı dokunmayan işgalci, beleşçi insanlar. bunları acilen sınır kampına yollamak lazım.
belediye binasının yer aldığı, tarihiyle istanbulun incisi olması gereken yerde buna nasıl müsaade ediliyor anlamıyorum.
Oturduğum semttir. Varoşluk ve şeriatçilik konusuna gelince Fatih'in hangi bölgesinden söz ettiğinize bağlı olarak değişir. Çünkü Fatih ilçesinin her bölgesi ayrı bir kesime hitap eder. Sarayburnu, sultanahmet, eminönü, laleli, şehzadebaşı bölümleri turistlere hitap eder. Çapa ve kocamustafapaşa taraflarında daha çok gençler ve öğrenciler vardır. Millet caddesi ile fevzipaşa caddesi arası normal aile kesimine hitap eder. Güneyden kuzeye doğru muhafazakarlığın arttığını gözlemlemişimdir. Haseki taraflarında bolca travestiler ve eskortlar bulunur. Fevzipaşa caddesi'nin üst tarafı daha çok muhafazakar olan kesimdir. Çarşamba taraflarına doğru şeriatçilik artar. Çarşamba bölgesi ismail ağa cematinin olduğu yerdir. Fatih'in kuytu köşelerinde kalmış balat olsun sulukule tarafları olsun o bölgelerde fakirlik görülür. Her ne kadar 3 tarafı denizlerle çevrili cennet gibi bir yere sahip olan bir yarımada hatta istanbul'un istanbul olduğu yer bile olsa maddi olarak değil ama yaşayış olarak varoşluk olduğu aşikardır. Keşke fatih ilçesini komple kentsel dönüşüme alabilsek.
istanbul'un merkezidir kesinlikle. dolayısıyla Türkiye'nin de turizm açısından görünen yüzüdür. her turizm videosunda Fatih'ten kesitler var. böyle bir ilçenin belediyesini yönetmenin de büyük sorumluluğu var. ancak, görüyoruz ki fatih belediyesi gayet iyi çalışıyor. bu sorumluluğun altından kolayca kalkıyor.
1 yıl 11 gündür falan istanbullu (!)* olanların hakkında yorum yapmamasını rica ettiğim ilçe/semt. doğma büyüme küçükçekmeceli olarak üniversiteye başlayınca fatih'le tanıştım. serin bir yaz akşamı dostlarla duvar dibinde bir çay ocağına oturmak, fatih camii'ne bakan sandalyeyi kapıp, minarelerin ve kubbenin etrafında uçuşan kuşları izlerken çaya sigaraya düşmek, dostlarla muhabbetin belini kırmak bu dünyada en sevdiğim vakit öldürme yolu.
her mahallesi, her sokağı, her evi ayrı bir tarih. kimse kusura bakmasın, istanbulun içinden fatih'i çıkardığında istanbul nyc'nin, saçma sapan amerikan şehirlerinin kötü bir imitasyonu olmaktan ileri gidemiyor. istanbulu istanbul yapan fatih'tir.
*: sevgili arkadaşım, 1 yıl 11 gün istanbul'da yaşayarak nasıl istanbullu oldun anlayabilmiş değilim, saygı duydum. ama sakın gelme fatih'e, yoksa o sakallı abiler palalarını çeker doğrar seni, çarşaflı ablalar çarşaflarının altına sakladıkları kalaşnikoflarla tararlar seni. sen en iyisi istanbul'u da terk et, hareket kabiliyetleri çok yüksek çünkü bu irticacıların. otobüsle şehitliğe çıkıp oradan metrobüse atlasalar yarım saate beylikdüzündeler. sen en iyisi düzce'den mi, eskişehir'den mi, bursa'dan mı hangi ufak anadolu şehrinden geldiysen oraya geri dön.
artık içinde kendinizi turist gibi hissedebileceğiniz istanbul ilçesi.
tramvay yolu üzerinde çemberlitaş'tan bağcılar tarafına doğru yürüyordum geçen ve ciddi söylüyorum o yol üzerinde yürüyen tek türk bendim lan. insanlar konuşuyor ve ne konuştukları hakkında gram fikrim yok, birileri karşıma çıkıp bir şeyler satmaya uğraşıyor anlamıyorum. sarışınım ben kaşım kirpiğim sarı yabancı sanıyorlar mağazaların önünden geçerken sürekli welcome, hi diye önümü kesiyorlar korkuyorum. herkes birbirini sikmeye uğraşıyor sanki burada, benim anladığım bu. yol soracağım mesela, pardon şuraya nasıl gidebilirim, diyorum. sorry i don't know turkish, diyor herkes. yol soracak insan bulamıyorum. bu ne lan.
edit: beğenmiyorsan siktir git, diyecekler yakında ondan korkuyorum.