''the indian and the wheatfield'' isimli öyküsünden alıntıladığım aşağıdaki satırların, hakkında bu kadar az entry girilmesine şaşırdığım yazarı. çevirmenlerin en iyisi olmasının yanında çok iyi bir yazardır, keşke daha çok yazsa.
...a vast field of blond wheat under a never-ceasing breeze.forget agriculture and geography, ''breeze'' is the most merciful form of a continuous state of being here. the blond field heaves and waves under it. most of the time there is rain. rain that doesn't relieve, but only burdens, brings only more green, more and more green so much so that it pains the eye to look at it when it is the high season of green.
the wheatfield must get tired of having to bear so much green and turn it into gold, a pale gold; all he has for company is the undependable blue sky and the still more fickle patches of white cloud wandering above, all he knows of change are birds and the warmth of little brown creatures, furry and agile, going in and out of his body in their comical hurry, therefore-
--maybe...
edit: bu entry'i girmeden önce bu başlık altında 2 entry vardı, nereye kayboldular acaba!!
bilgi üniversitesi'nde sinema dersleri veren çok özel bir şahsiyet, sinema eleştirmeni, yazar, ve türkiye'nin en büyük çevirmenidir.
perşembe günleri radikal gazetesi'ndeki köşesinde film eleştirileri yapar.
çevirilerinden bazıları;
dostlarımızın dostları- henry james
bütün masallar, bütün öyküler - oscar wilde
jacob'un odası - virginia woolf
washington meydanı - henry james
ada ya da arzu - vladimir nabokov
varolmanın dayanılmaz hafifliği - milan kundera
lolita - vladimir nabokov
büyük uyku - raymond chandler
kurbağa güncesi - günter grass
yolları çatallanan bahçe - jorge lois borges
bir gün batımının ayrıntıları - vladimir nabokov
samuraylar arasında aşk - ihara saikaku
insanlar, hayvanlar ve yırtıcı hayvanlar - saki
aynı zamanda bir roman, bir deneme ve iki öykü kitabı yazmıştır;
esrarengiz bay kartaloğlu
yerüstünden notlar
hiç niyetim yoktu
bir şey oldu
Avatar filmiyle ilgili okuduğum en etkileyici yorum tabii ki yine fatih özgüven'den geldi.
' Üç boyut- plastik gözlük olayını basit bir panayır hevesinden ileriye taşıyan bu filmin içerdiği bir iki önemli fikre hakkını verelim. bir, her ne zaman olursa olsun insan olmaya dönülen, bilemediniz ' daha kamil bir insan ' olmaya varılan benzer filmlerin tersine, bu filmde insandan başka bir şeye dönüşmeyi kabullenmenin, hatta arzulamanın tevazuu var.
ikincisi, ki daha dokunaklı bir mevzuu. Ayaklarını geri isteyen insanoğluna kendi tanrısının sorusu; ' ayaklarına yeniden kavuşmayı insanoğlu olarak hak etmiyorsan başka alemlerde başka bir canlı olmaya hazır ve razı mısın ? '
' hazırım ve razıyım, tanrım ' .
avatar' da benim gerçekten tüylerimi ürperten, insanla tanrısı arasındaki bu gizli konuşmadır. '