tipik bir islamcı, tipik bir osmanlı çocuğu, oksijen yerine azot soluduğunu düşündüğüm ampül sever, gazeteci olmadığı kesin ama.
anti emperyalist gözüküp amerikanın çarkına hortumla su tutan klasik muhafazakar yazarlardan biridir.
çelişkilerine gelince;
amerikaya-israile at tut. lakin suriye konusunda amerikan destekli muhalefete destek ver.
islamcılıktan bahset. lakin haçlı ordusu zihniyetiyle davranan adamlarla müttefik olan hukümete ses çıkarma.
kemalist dönemin -haklı olarak- "tek adamlığını" eleştir. lakin şimdiki tek adama toz kondurma.
kemalist dönemde -haklı olarak- atatürke mevlüt yazanları eleştir. lakin akp de "başbakan ikinci peygamber gibidir" diyenlere ses etme.
osmanlıcılıktan bahset. lakin suriyede osmanlı eserlerini yıkan, türbeleri dümdüz eden, ejdat yadigarı yapıları yıkan vehhabi muhalefete ses etme.
yazmaya kalksam liste uzar gider. lakin benim dikkatimi çeken olay şu; muhafazakarlardan bazıları -bende muhafazakar çevreden geldim- yükselmek ve amerikancılıklarını kapatmak için amerikaya ve israile sürekli sallıyor. tabi bu durum insanların sempatisini topluyor. lakin sözde karşı olsalar da, özde amerikanın politikalarına uygun fikir-eylem üretiyorlar. sanırım amerikancılığı saklamanın en iyi yolu amerikaya atıp tutmak. tarihten bir örnek vereyim; osmanlının son dönemlerinde volkan gazetesi vardı. bu gazetede de derviş vahdeti diye bir adam vardı. bu adam sürekli masonalara atar tutardı. sert islami söylemlerle epeyce taraftar toplamıştı. sonradan öğrenildi ki bu adam ingilizlerden para almış. yani kendini kamufle etmenin en iyi yolunu bulmuş. bu her dem işe yarar bir taktiktir. o yüzden amerikaya falan çok sallayan adamlara artık şüpheyle bakıyorum.
zamanında atatürkçülüğü rant yapıp kemalist buyurganlıkla ülke yönetenlerden gına gelmişti. tam onlardan kurtulduk dedik bu seferde muhafazakarlığı koz yapıp rant sağlayanlar çıktı. her neyse,
bunca ters olay sonunda elde kalan ve sevindiğim tek şey baş örtüsünün serbest kalması oldu. ha taksim olayı olmasaydı ve oylar düşmeseydi belki gene işi erteleyeceklerdi...lakin sebebi her ne olursa olsun güzel oldu.
not: emre usluyu sevmem. fakat fatih tezcana "orta köy kasabı" twitiyle verdiği ayara bayıldım. artık ne demekse orta köy kasabı fatih tezcanın nutku tutuldu.
Camiayı karalama ve iftira organizasyonun önde gelenlerinden. Birkaç sene içinde tükenip gider diye tahmin ediyorum.yalnız bu süreçte cebini iyi doldurmuş olmalı.
açık açık "kendinden olmayanı katlet" anlayışına sahip, teröristlerle fotoğraf çektiren bir adama nasıl saygı duyalım? bu adamı sevenin de insanlığını tartışmalı bulurum.
ümmetçi gazeteci. hatta sıkı bir şeriatçı.
çoğu zaman haklı tespitleri olan biri aslında ama üslubu biraz garip.
bazı zaman doğru konuştuklarından dolayı işine gelmeyen sevmiyor kendisini, normaldir.
bu adamın suratını dahi görünce midem bulanıyor. bırakın o bağırtlak sesini duymayı. bir insan hiç mi insan gibi konuşmaz? bu adam sürekli ağzından salyalar saçıyor yahu. rok bile bunun yanında masum falan kalır. yalnız bu sadece yandaş değil, kendini adama kulluğa adamış, tam bir vur de vuralım öl de ölelim kafasında. en büyük düşman gördükleri: aleviler, başı açık kadınlar, solcular,gülen cemaati(özellikle son zamanlarda), ve akp'ye oy vermeyen diğer herkes(belki saadet partisi'ni hariç tutabiliriz).
twitter'daki duvar fotoğrafında da suriye'de çoluk çocuk kafası kesip, ölü adamların ciğerlerini yerken telefonla video çeken islami bir teröristle el sıkışırkenki fotoğrafı var. düşünün siz nasıl bir yaratık olduğunu bunun.
ünlü olmak adına türlü şaklabanlıklar yapan şahsiyettir. tamam bazı noktalarda haklısın ama gücün yanında bulunan gazeteci tarafsız değildir. acaba şu an ülke chp de olsaydı tavrı ne olacak diye merak ettiğim yazardır.
Bizler burada küçük sözlük yazarlarıyız. Yazılarımızı kendi aramızda okuyup değerlendiriyoruz. Ufak okuyucu kitlelerimiz var. Buna rağmen; bir şeyler karalarken söyleyeceklerimizi ölçüp tartıp biçip öyle söylüyoruz. Ancak biri var ki; hitap ettiği kitle oldukça geniş olmasına karşın ölçülülükten bir haber olarak yaşıyor. Ağzına geleni yazıyor, hakaretin sınırlarını zorluyor. Evet bu isim Fatih Tezcan.
Tezcan'ın ani çıkışları çoktur. Hakareti boldur, ağzına gelen ilk şeyi söyler hiç düşünmeden. Gene benzer bir eyleme imza attı. "Benden artık AKP'ye oy yok" diyen Cemil ipekçi'ye ithafen " AK Parti **nelerin oyuna muhtaç değil" diye bir çıkış yaptı twitter hesabından.
insan kendi ağzına küfürü yakıştırabilir, hakareti yakıştırabilir. Kendine görev olarak, desteklediği siyasi oluşumu yüceltmeyi, dogmalaştırmayı seçebilir. Tezcan'ın tercihleri maalesef bu yönde, kendisine ne desek boş. Ama içimi burkan, beni rahatsız eden bir tek konu var: kendi düşüncesini holiganlık düzeyinde savunan bireyler, kendilerine gazeteci diyorlar. Çok yazık. Oysa hakettikleri en son sıfattır "gazeteci".
fazla heyecanlı bir maykıl. bu parti iktidarda olmasa en fazla arkadaş ortamında iki kelime geveler, kimse kendisini adam yerine koymazdı. hoş şimdi de koyan yok da, neyse.
adamda höşgörü 0 (sıfır). hükümetin her ortaya dökülen rezaleti sonrasında kendisini bu derece parçalamaması gerektiğini, ağzıyla kuş tutsa danışman olamayacağını yazdım. adam o dakika blokladı lan. ben kendisinden "kapılar girmek içinse, eşikler beklemek için" tarzında bir felsefik yaklaşım beklerdim.
"Dün Atanmış Gülen Medyası, Seçilmiş Başbakan'a ve dava arkadaşlarına aba altından sinsi sinsi sopa gösterip, iftiralarıyla cemaatin temiz insanlarını yavaş yavaş Erdoğan ve AK Parti'den soğutmaya çalışırken, bu oyunu bozmak adına riski ve tek başıma kalmayı göze alarak çıkıp bağırdım mı?
Allah ve vicdanlı insanlar şahittir ki, evet, bunu yaptım!
Manşet manşet, ince ince Zaman'ın ne fırıldaklar döndürdüğünü, Rahmetli Said Nursi'nin işkencecisi Kemalizm'in Koç gibi sponsorlarıyla nasıl iş tuttuğunu anlattım ve gösterdim mi?
Atalet değil adalet ehli olanlar teslim eder ki, gösterdim.
Peki, bugün Zaman Gazetesi bizim başlattığımız ve yürekli insanların omuz verdiği deşifre operasyonundan sonra, kendi oyunu bozulunca, artık mecburen işi manşete dökmek zorunda kaldığında ve hatta cinnetini gizleyemeyip, Zaman Gazetesi Editörü'nün başlattığı bir saldırıyla Twitter'da Eğitime Darbe hashtag yapıp ilk 10'a soktuğunda, bağırır mıyım?
Hayır, çünkü gerek kalmadı.
Rahmetli Erbakan dershane mi kapattı?
Ona neden saldırdılar?
Mavi Marmara etüt merkezine mi girdi?
Ona neden sırt döndüler?
Onu karşılamaya gelen on binlere neden 1 kamera göndermediler?
Hakan Fidan dershanelere ne yaptı da Başbakan hasta yatağında kıvranırken onu alelacele tutuklamaya kalktılar?
Daha neler var da, açıklamanın da zamanı var...
Dershane bahanesinin birçok soruyla boşa çıkarıldığını gören Gülenizm, cepheden saldırıya geçtiğinde, nispeten sakiniz.
Çünkü biz tellal değil, münadiyiz.
Bizim işimiz bağırmak değil, fitneyi haykırıp hayra çağırmak.
Biz x şahıs ne derse doğrudur diyerek kula kul olanlardan veya iktidara sorgusuz yandaş duranlardan değil, islam'a neferiz.
Dün Emperyalizm'in Türkiye'ye ve Erdoğan'a karşı 2 fitne kozu:
Kemalizm ve Gülenizm dedik.
Bugünse bütün Türkiye, sırf AK Parti'nin Dev Eğitim Reformu kendi para ve nüfuz tuzağını bozuyor diye, zor zamanda Kemalizm'le birlikte Tayyip Erdoğan'a saldıranları, ibret ve hayretle izlerken;
biz biraz işimizi cesurca yapmanın gönül rahatlığı, biraz da bunların arka planda daha neler neler çevirdiklerinin farkındalığı, biraz da vakar ve tevazuyla olup biteni izliyoruz, insanların daha net anlamasını ümit ediyoruz.
Ha bu arada; daha düne kadar AK Parti toplantılarında sanki partinin veya halkın iyiliğini istiyor ve derin birşey söylüyormuş gibi yaparak arkamızdan 'Fatih Tezcan Zararlı Oluyor' kulisi yapan ahmakların ve ahlaksızların, bu ibretli günden sonra ne hale düşeceğini de, tıpkı bir kısmını sızdıranların gizli fitne menülerini merak ettiğimiz gibi, yine merakla bekliyoruz.
Allah, Fitne Grubu ve sızmalarından büyüktür, güçlüdür!
Halk, kimlerin hangi hasımlarıyla neden iş tuttuğunu da,
kimlerin nereden yönetilip ne entrikalar peşinde koşturulduğunu da görür.