üniversite hazırlık sınıflarında herkes şempanzenin kırmızı götü gibi ingilizce konuşurken, puştun birinin kalkıp da çok basitmiş gibi, ağnızı eğip bükerek, sanki az sonra hocaya "hey adamım senin derdin ne ha?" diyecekmişçesine ingilizce konuşmasını anımsatıyor bana.
'keske olmasaydı' belgeseline konu olabilecek tarihi utanç saniyeleri.
ayrıca toplantıya katılan basın mensuplarından bir kaç tanesinin 'oradaydım: Fatih Terim'in ingilizce Basın Açıklaması' programının gelecekteki bir bölümü için çağrılması gündeme gelebilir.
izmir ekonomi üniversitesi öğretim görevlisi olan julia saraçlı kişisinden 1 ay boyunca efes otelde ders almış kendisi efendim.kadın kendisi söyledi bana ve bir ayda hiçbir şey öğrenemediğinide ekledi. ***
eleştiren çoğu insandan daha iyi olduğuna emin olduğum, herşeye sıfırdan başlamış, hayatında milyarlık özel okullarda okumamış biri için gayet güzel olduğunu düşündüğüm ingilizcedir.
o basın toplantısında meşhur türk futbolu sözü olan " önümüze bakacağız" ı ingilizceye çevirseydi heralde " we will look our front " diyecekti de ne dediğini anlayamayan zavallı yabancı basın mensuplarını da " i will give you lesson, i don't take lesson " diye azarlardı, hatta hızını alamaz " under my thing november pasha " bile derdi.