seçil erzanın evinden aşk mektupları çıkmış. terimin adı burada da görünmüş.
her zaman söylerim, kurnaz bir kadın orta doğulu erkekleri parmağının ucunda oynatır. ülkemizde amsalak erkek çok fazla var. bu toplum otobüse, damacanaya tecavüzleri görmedik mi?
malumunuz uzun yazınca insanlar okuyamıyor, zekaları, akılları, eğitimleri anlatılmak istenen olguyu kavrayamadığı için konuda bütünlük göremiyor ve ilgi alanı kaybolup sıkılıyor.
neyse, devam edelim.
m. w. willebrandt dediğimiz başsavcı yardımcısını öne çıkaran tüm bu yukarıda saydığımız becerileri vizyonu liyakatı bilgisi değil de sıradan önemsiz bir davaydı.
bu dava al capone davasıydı.
evet, prohibition portia için bu önemsiz bir davaydı. çünkü; first lady of law için devletin en büyük yok etme gücü vergilendirme gücüydü.
al capone 2-3 eyalette şu an ki değerlerle 2 milyar dolara yakın parayı kaçak içki, kaçak kumar- bahis, fuhuş, haraç, gasp vb işlerle elde etmiş, bu parayı da otel şirket işletme vb alanlarına aktarıp şuan ki değerlerle onlarca milyar dolarlık bir servete perde arkasından hükmeden bir imparatordu. tüm bu suçlara bir de cinayet sabotaj tehdit yaralama vb suçlar olmasına rağmen para ve akıl ile tüm suçlamalardan kurtuluyor yasal boşluklardan faydalanıyordu. amerika'da satın almadığı korkutmadığı yıldırmadığı yarıç juri avukatlar yok gibiydi.
ilginçtir, şu an ulusal ve uluslar arası hukukta ceza-suç tanımında geçen kara para aklamak" deyiminin çıkış kaynağı al capone olur. ona bir yerde teşekkür etmeliyiz. ilk olarak yasa dışı kazançlarını finans sistemine sokmak, yasal yollardan elde edilen kazanç gibi sisteme sokmak (placement) göstermek için al capone çamaşırhaneler kurmuş ve bu çamaşırhanelerden elde edilen kazanç olarak yasa dışı paralarını göstermeye başlamıştır.
bunun için al capone'un çamaşırhanelerden gelen gelen paralar gibi gösterip sisteme ufak ufak sokma bu taktiğine (suspicious activity monitoring) parayı yıkama “money laundering” kara parayı aklama denmiştir.
al capone çevresinde satın aldığı yargıçlar sayesinde "yasa dışı paraya vergi cezası olmaz" yaklaşımı, olsa bile adeta fender bender yaklaşımı (ingilizce argo da hafif hasarlı araç kazası) ödeyeceği maliyet zihninde adeta freebie olarak yer etmişti.
başsavcı yardımcısı m. w. willebrandt tüm suçlamalardan kurtulan al capone için hapis yolunu açan soruşturmayı vergi kaçakçılığı, kayıt dışı para üzerinden açtı. 5 bin küsur dolarlık kayıt dışı paranın izini sürerek al capone tarafından idare edilen bu günün onlarla milyar dolarlık ekonomik gücünü kara parasını (kayıt dışı parasına) mal varlığına el koyup al capone alcatraz hapishanesine yollandı.
al capone ve mabel walker willebrandt kara para kavramını hukuka tanımlattı. kayıt dışı her para kara paradır ve haklı yasal yollarla kazanmış olsanız bile sistem dışına çıkarıp sistem dışında kullandığınızda (örn: rüşvet verdiğinizde, sistem dışında yüksek kazançlar için kullandığınızda) yasal vergilendirilmiş kazancınız bile artık kara para olur. kayıt dışı kara para ile yapacağınız her işlem kayıt dışı kara para money laundering olarak ele alınır ve paranız mal varlığınıza el konulur.
Katılımcıların vergi usül kanununa muhalefet ve tefecilikten yargılanmaları gerekirken gözden kaçanlar çok ciddidir.
Denizbank denen bankanın içinde bir de derin denizbank denen bir paralel bankanın oluştuğu ve banka üst düzey yönetiminden himaye belki de gizli teşvik gördüğü şüphesi var. Şimdiye kadar alınan ifadelerden bu para trafiğinin en az yedi senedir devam ettiği ve işlemlerin büyük bölümünün banka şubesi içinde gerçekleştiği tespit edilmiş. Bankanın bu kadar zaman içinde bu işlemlerden haberdar olmaması sizce mümkün mü. Ne sebeble bu kadar zaman beklenmiş hiç bir denetleme yapılmamış. Benim nazarımda denizbanķ'ın olayın patlamasıyla yaptığı çaba delilleri karartıp bankayı olaydan sıyırma çabasıdır. Derinlemesine bir soruşturma denizbank'a çok büyük prestij ve müşteri kaybı olacaktır.
seçil erzan denen eski müdüre bana nedense sistemin kurucusu değil de reklam ve promosyon yüzü gibi geliyor.
Sıkı durun şimdi size esas can alıcı soruyu soruyorum. Sizce denizbank bu stagflasyon ortamında ülkemizde bu tür yasa dışı işlere bulaştırılan tek banka mıdır.
ben böyle kötü dönem yaşamadım ,beyni olmayan bir halta yaramayan insanlar ülkeyi rezil ettiler ,bir markette aynı marka ürün 3,5 lira diğerinde 6,75,birinde 25,5 diğerinde 39,5 marka-ürün-gramaj aynı .
devletin marketi kredi tarım soyguna katılmış ,migros'tan pahalı mal satıyor.
fason yaptırdığı zeytınyağı ,migros'ta satılan komili'den pahalı..
firmalarla anlaşan müdür ve satın almacıların mal varlığını araştıracak savcı vergi dairesi yok.
bakın zabıta memuru 550 bin dolar yatırdım diyor,nasıl kazandı ???
sonra batı kötü ,batıda siyasetçi kolasını devlet kredi kartı ile alsa götünü keserler ,açın kuyun.
din ve köylü ahlakı böyledir ,burjuva yapmaz burjuva sömürür ama siteminin yıkılmasına asla izin vermez.
20 yıl önce götünde don olmayan insanlar sefahat içinde.
prohibition portia diye anılan birini hiç duydunuz mu?
bu kişi amerika'da mabel walker willebrandt isimli 1921-1929 yılları arasında görev yapmış başsavcı yardımcısı (united states assistant attorney general) olan kadındır. çoğu kişi willebrandt için first lady of law (hukukun önde gelen, en önemli kadını) yakıştırmasını yapsa da alkol yasağı (wolstead act) uygulanmasını denetlemek konusunda başarısı nedeniyle o hep prohibition portia (yasakçı portia) olarak anıldı.
oysa m. w. willebrandt kadınların mahkeme salonlarında hukuk alanında yer almasına ve erkeklerle aynı derecede başarılı olacaklarını göstermiş ve hukuk sisteminde kadına yer açmıştır.
sadece mahkeme salonları değil, hapishanelerde ki rüşvet yolsuzluğu da bitirmiştir. parası olanın tatil kamp yeri rahatlığında bir ceza çekmesinin önüne geçmiştir. tüm mahkumlar aynı şartlara aynı hukuka uymalarını sağlayıp hapishanelerin aslında bir ıslah yeri, insanları cezalandırma değil de topluma geri kazandırma yeri olması için eşsiz projelere imza atmıştır.
aynı zamanda kadınlar için ayrı bir cezaevi kurulmasını gerçekleştirmiştir. ceza evlerinin bir iş meslek okulu haline gelip emekle para kazanmayı insanlara sorumlulukları bir arada yaşama kültürünü aşılayan yerler haline gelmesi için önayak olmuştur. çağının ötesinde cezaevi değil de ıslah evi kavramını belirleyen adımlar atması, suç içinde büyüyen genç ve çocukların ıslahı projelerini hayata geçirmiştir. hukukçudan çok sosyolog toplum bilimci yönleri vardı.
tüm bunlara rağmen prohibition portia olarak anılmasına "hukuk, tutkulardan arınmış mantıktır" yaklaşımı oldu ama hukuku sadece bir cezalandırıcı araç olarak değil de ıslah etme ve adaleti tecelli etme aracı olarak gördü.
şimdi "fatih terim fonu ile ne alakası var lan" demeyin, cehaletinizi belli etmeyin de anlatacağım.
to be continued...
yaşananlara ve dava-soruşturma seyrine bakarak konunun basit bir dolandırıcılık, usulsüzlük, finans davası vs olmadığı aşikar diyebiliriz. aslında son yaşanılan sosyal medya fenomenleri-dilan polat davası vs ile aynı paralel içerikte olan durum.
kara para: Haksız, kanunlara uygun olmayan kazanç tanımı olarak hukukta yer alır. Daha doğrusu yasadışı yollarla elde edilen kazanç, sistem dışına çıkarılmış, ssistem dışında kullanılan paradır.
kara para tanımı içinde olan kayıt dışına-sistem dışına (maliye, finansman, vergi) çıkarılmış paralarla yapılan her işlem kara para aklamak olarak olarak değerlendirilir.
Para aklama: suç geliri veya yasa dışı kazançların ya da maliye vergi finansman sistemi dışına çıkarılmış para-kazançların yasal bir kaynak gibi gösterilmesi veya bu gelirlerin kaynağını, yerini, sahibini gizlemek amacıyla yapılan işlemleri ifade eder. Kara para aklama olarak da bilinen bu süreç, suçluların önceden işledikleri suçları (örn: yalan beyanda bulunmak, gelir kazanç gizlemek, vergi kaçakçılığı vb) gizlemek ve suç gelirlerini yasal bir hale getirmek için kullanılan bir dizi işlemi içerir.
maliye vergi finansman sistemi dışına çıkardığınız her para kara kapsamında ele alınır. bu paralarla gelir-kazanç amaçlı her tasarrufunuz öncül suç ve suç geliri olarak tanımlanır.
daha basit bir örnekleme yapmak gerekirse...
satışından elde edeceğiniz kazanç hesap edilerek size bir otomobil bagajında teslim edilen uyuşturucu veya silah için verdiğiniz bir çanta dolusu para ile, yasadışı göç olarak adlandırılan sistem için bu işten para kazanmak için insan ticaretinde kullanılacak bir kamyon veya tekne alınması için verilen bir çanta dolusu para ile, mevzuatlara oranlara uymayan yüksek gelir amacıyla yasal sistem (maliye finansman vergi) dışına çıkıp kurumlara değil de kişilere çantalarla milyon dolar vermeniz aynı derecede mali suç fiilidir.
tüm dünya'da ulusal hukuk ve uluslar arası sözleşmelere göre bu eylem-davranışta bulunanların sistem dışına çıkarılmış para kara ile elde etmediği serveti olsa bile mal varlıklarına, bu eylemde kullandığı para ve mallara (altın gümüş elmas araba ev tekne hamiline kayıtlı çek tahvil vb) el konulur.
örn: bu kara para yani kayıt dışı para ile mücadelede başı çeken ülkeler içinde yer alan amerika'da "seni iş yerime ortak yapıyorum, sana kar payı vereceğim, gelirden şu kadar para alacaksın" diyerek ister bir fon-finans kurumu, ister bir iş yeri-şirket olarak veya bireysel olarak biri tarafından size gelir vaadi yapılmış olsun; çanta torba içinde sistem dışında yasal araçlar kullanılmadan birine 1 dolar veya 1 milyar dolar verin. bu kişi size vadetmiş olduğu parayı vermesin, bu kişi hakkında şikayetçi olun ve "beni dolandırdı, vaat yaptığı parayı ödemeyi yapmıyor" deyin şikayetçi olun.
bunun için siz mağdur, size vaat etmiş olduğu parayı vermeyen dolandırıcı diye dava açılamaz. hadi diyelim ki açıldı, açılsa bile hakim size "yasalarla, mahkemeyle, juri ile yargıç ile dalga mı geçiyorsun?" diye size ceza yazar. ya da bunun akli melekeleri yerinde mi diye bir psikologdan görüş ister.
hukuk karşısında nasıl bir durumda olursunuz biliyor musunuz?
harlem de size teslim edilmek için söz verilen 1 kilo kokain-uyuşturucunun parası alındığı halde size teslim edilmediği ya da kokain diye pudra şekeri satıldı diye dolandırıldım diye şikayetçi olmaya benzer.
uzun lafın kısası bu durumlarda masum-mağdur yoktur ve herkes sanıktır.
inanın bana ulusal hukukta ve uluslar arası sözleşmelerde bu durumda size öyle şeyler yaşatırlar ki; keşke maliye bakanlığı binasını terör saldırısı yapıp binayı havaya uçursaydım, daha az ceza alır daha az çile çekerdim dedirtirler.
dolandırıcılığın boyutu gazetelerde miktar 25 milyon dolar diyorlar, bir yerde ise 43 milyon dolardan bahsediliyor ama tahminim, tokatlanan para bu açıklanan rakamlardan çok çok daha fazla. ne kadar oldu tam hatırlamıyorum, işte yaklaşık 6-7 ay önce bu dava ilk gündeme geldiğinde paraların bavullarla havaalanına taşındığı haber yapılmıştı. şimdi neden kimse bundan bahsetmiyor? paraları teslim alanlar, taşıyanlar, nakil edenler kim? ve neden yurtdışına gitti para? madem öyle para nerde? öyle ya, hesapları boşaltırsın, sonra paravan aracı hesaplara aktarır sonra parayı zimmetine geçirirsin. seçil erzanın hesabında para yoksa eğer o halde para nereye gitti? para nerde para? parayı takip edemiyorsan olayı çözemezsin. paranın isviçreye kaçırıldığından bahsediliyor. insan kaçıran, parayı hayli hayli kaçırır. hayret, hiç kimse fetöden bahsetmemiş? niyekine? ota boka fetö damgası vuranlar nerede? al işte bak sana, esas fetö burda. şüphelerim fetö üzerinde yoğunlaşıyor.
evet, bence para fetöye uçtu. seçil erzan ise hırsının kurbanı. ama seçil erzanı da kullandılar bence. o milleti kandırdı tokatladı, birileri de onu tokatladı. birileri talimat verdi, talimatlara uydu. arkandayız dediler. ihaleyi üzerine yıktılar. muhtemelen tehdit şantaj ve kasette var bu işin içinde. terim kurnaz, paçayı kurtardı. parasını da kurtarmıştır o. işin içinde kriptolar var ve bunların uzantıları. zira soruşturma derinleşirse bağlantılar meydana çıkar. erzanın eski sevgilisi ve bankacılıktan atılan eski bir şube müdürünün ismi geçiyor müşteki ifadelerinde. banka içinden birileri de destek vermiş ve işin içinde olabilir. dikkat ederseniz sistemi kullanmamışlar. fon adı altında toplanan paralar bankaya hiç girmemiş. hesaplara yatmamış. fondan bankanın haberi yok gibi duruyor olay. çünkü hesaplar üzerinden bir nakil ve transfer yok. kayıt altında olsa iş meydana çıkacak. herşey gayri resmi ve transfer illegal yollarla yapılmış. paralar ya erzana odasında yada başka mekanlarda teslim edilmiş. çoğu mudiye ıslak imzalı kaşeli sahte dekontları müdire elden kendi düzenlemiş vermiş. sonrasında ise bir şekilde para kaçırılmış. uçurulmuş. karmakarışık. birilerini paralarını misliyle almış, nasıl oluyorsa artık, büyük bir kısmı ise tokatlanmış. olay basit bir dolandırıcılık değil bence. bir organize var..
ülkede öyle bir ortam var ki çalıp çırpmadan göz gözü görmüyor. bu çok küçük bir kesimin arasında çok büyük paralar dönüyor. ve bize en olmayacak şekilde çok abzürd tuhaf bir şekilde yansıyor ama ülkenin çivisi çıkmış ve bu paralar böyle döndüğü için bizim aklımız almıyor. oysa bambaşka birileri bu paraların kaç katını öyle kısa sürelerde bir yerle künk döşemiş oluk oluk soyuyor. burada resmin küçük bir tarafı ortaya çıktı. ve biz olan biteni algılayamıyoruz. yıllardır takımları menejerler kulup yöneticileri futbolu denetleyenler soyup soyup duruyorlar bunlar olurken birileri görmüyormu en tepedeki birilerine de komisyonunu veriyorlar. ülkede saçma sapan ahmak bir futbol yapısı var ülke kaynakları çeşit çeşit kanallardan soyulup duruyor. birileri hala bir anlam buluyor bir bildikleri var diyorlar amk beyinsiz ahmakları.
insanın 13 milyon dövizi olup hırslanması neden?
7 göbek sülalene yeter o para neyin peşindesin acaba?
Bankacı hatun bu parları yurt dışına çıkardıysa zor gelir o para...
Hatun 3-5 yıla yatıp çıkarsa o paralarla dünyanın her yerinde rahat yaşar...
bu olayda bizim görmediğimiz bilmediğimiz algılayamadığımız şeyler var. birileri çok başka birilerinin devasa paraları lüplettiğini tek lokmada yuttuğunu onların çok yakınında olduğu için görüyor. bizim düşünemeyeceğmiz anlayamayacağımız paralar birileri tarafında durmadan ülkede bir yerler soyuluyor çalınıyor çırpılıyor cebe indiriliyor. bunların rüzgarı bu yakınındaki kişilere dokunuyor ama bize halka çok uzak. ve bu eşşek yüküyle paralara o kadar alışmışlarki başka birileri de kasap kedisi gibi bunlara özendiği yalandığı için kolayca böyle tuzaklara yakalanıyor. ülkede ortamda küçük bir azınlığın etrafında dönen devamlı soygun talan ve eşşek yüküyle azgın para akışı var.
en önce -ilk araştırılması gereken bu fon yada piramit olayının adı gerçekten ilk günden beri ''fatih terim fonumu''
dikkat edin ilk günden diyorum.
BANA BiR HABER GELSE FON YADA PiRAMiT KURMUŞLAR adını da kokoreççi hüsam koymuşmuş diye polise bile gitmem savcılıkta soluğu alır oda yetmez eilm de delil varsa hemen dava açarım.
ama galatasaray imparatoru hiç ses çıkartmamış kadın bankacı paraları toplamış -dağıtmış faiz vermiş. yada kar payı ticaret karı diye dağıtmış.
arda denilen zat sabahın karanlığında kameralar eşliğinde namaza giden biri keza emre terim ağar'ın kankası ağır milliyetçi.
adı geçen kişilerin hemen hepsi ya kavga ya saldırı yad ateşli silah gibi olaylarda anılan kişiler...
banka müdürü kendi evinde arama kararı sonrası öncesi de vardır 3-4 gün sonra gözaltına alınıyor.
işin diğer tarafı var arda -emre büyük olasılıkla galatasaraylı imparator hemen en yüksek makama koşuyorlar.
hatırlıyorum da ,bayernli galiba bir futbolcu pahalı saatinin beyanı olmadığı için almanya'da anında derdest edilmiş ,kulübünden de ceza yemişti.
kimse demiyor ki eyyyyy arda utanmıyor musun yasadışı faiz ve kar olayına girmeye vergi kaçırmaya.
diğerlerine de ,galatasaraylı imparator yine mahkeme duvarı suratı ile havalı havalı dolaşıyor vergi dairesinden ses yok.
ne kadar melanet varsa galataray'dan çıkıyor ,niye merak eden yok.
banka müdüresinin el konulan bir parası yok,mal varlığı da aynı,..
polise ben bazı durumlarda laf demem ,çünkü türkiye'de polisin hiç bir yetkisi yok.
ülke boka batmış ,maaş 7500 bir teneke yağ 2000 lira ,halk inek misali tren seyrediyor.
eskiden sosyalistler çıkardı bağırır çağırır halka bir şeyler ulaşırdı onu da bitirdiler.
buyurun memleket bahar candan gibilere kaldı .
şunu yazayım halkın %90-92'i memnun aynen evren anayasasına onay oranı ,40 senedir aynı.
dedikodu çıksın muhabbetini yapalım diye olay bekliyor %90-92..
üstüne vinç ile kanatlı dron indirilen pert gemiyi dünyanın en iyi uçak gemisi sanan milletten bir şey beklenirse olacağı bu.
bu hikayenin özü sülün osmandır.
bence; dolandırıcılar, daha büyük para kazanmak için, başkası tarafından dolandırılmış. bu hikayede herkes her şeyin farkında. bir kere bunlar anasının gözü insanlar. futbolcular çoğunlukla toplumun en alt kademesinden gelen tipler. dahası, izleyici kitlesinin eğitim-kültür seviyesinin ne olduğunu bilinen bir gerçek. bu kişilerin paralarını kolayca alamazsın. bunları kolayca dolandıramazsın.
kendinize şu soruyu sorun. milyon dolarları bu kadar kolay şekilde, başkasına emanet ederek, sokaklarda birilerine teslim eder misiniz? faiz gelirlere her tarafta açıkça belliyken, bir bankanın size bu kadar yüksek faiz vermesini mantıklı buluyor musunuz? bankalar parayı yönlendiren kurumlar. sizce bu kadar açığa çıkmış bir iş gizli kalabilir mi?
tanıdığınız ya da tanımadığınız birisi, bir anda cebinden çıkarıp size para verse "hayırdır" demez misiniz? tüm dünya gerizekalı bir tek ben miyim akıllı demez misiniz?
geçiniz bu ayakları. hepsi bu işin içinde...