izmir'de kimliğine neredeyse dini olarak chp yazan insanların sayısının çok olması kadar normaldir. gayet normaldir. valla. ben iki yıl yaşadım hiçbiri ısırmadı beni.
nişantaşında mini eteklilerin, gazi mahallesinde devrimcilerin cirit atması kadar normal bir olaydır. istanbul gibi bir kozmopolitte belli mahalelerde belli semtlerde çeşitli sınıfta, statüde, inançta insanlar yoğun olarak olarak bulunmaktadır.
(bkz: göç)
(bkz: kentleşme)
(bkz: cemaatleşme)
(bkz: 12 eylül)
dilediği kıyafeti giyme özgürlüğüne sahip olan her insan gibi dilediği kıyafeti giyen ve nerde yaşamak istiyorsa orda yaşayan insanların oluşturduğu durumdur.
şuanki durum itibariyle kıyafete göre insan degerlendiren insanların agzına sakız olmuş insanlardır.asıl yazık diyecegimiz şey 21. yy da hala insanları kıyafeti yüzünden yargılayabilme zavallılığna düşmüş zihniyettir!ne giydigi önemli degil kıyafetine göre bu insan şöyledir bu insan böyledir diyebilen zihniyete çok yazıktır!
ortalıkta; geylerin , fahişelerin, transeksüellerin , travestilerin, dolaşması gibi bişeydir.ha bunlar bize dokunmuyor da birilerine pek bi dokunuyorsa bsg denmesi icap eden durumdur.
nişantaşında da mini eteklilerin cirit atmasına benzer bir durumdur. Kim ne isterse giyer kardeşim. Uzay aracı yapıp uzaya gönderdiniz de ninenizin çarşafına mı takıldı.
şayet bu ülkede bir özgürlükten söz edilecekse, kimseyi ilgilendirmeyen durumdur. sosyal tespit yapma aşkıyla yanıp tutuşan bünyelerin ısrarla ötekileştirmeye çalıştığı insanlardır bunu yapanlar, ki eleştirenlere bok yemek düşer..
kimsenin kimseye karışmaması gerektiği günümüz düzeninde başka derdi tasası kalmamışcasına at gözlüğüyle gezen insanların uydurduğu safsatadan başkası değildir...
sen seni içten içe sarıp sarmalayan,bitiren azınlıklara göster bu tepkini ey insan...
gettolasan istanbul'un yazik semtlerinden biridir. pek cok cemaatin ve dergahin orgutlenme yeridir. en bilinen ise arasinda siyasal karar alma mekanizmasinda bulunan kisilerinde mensup oldugu Iskender pasa dergahidir.
kadın haysiyetinin, insanlık onurunun, birey olma ve topluma entegrasyon kavramlarının düşmanı, kara cehaletin, özetle vahşiliğin, barbarlığın, karanlık bir yaşamın temsilcisi olan çarşaf uygulamasının fikir, düşünce, giyim-kuşam özgürlüğü içerisine sokulmaya çalışılıdığı üzüntüyle görülmüştür.
çarşaf, kadını insan olmaktan çıkartıp, ilkel bir yaşam sürmeye iten, pasifize eden, aşağılayan ve onun onuruna, haysiyetine hiç bir şey katmayıp bilakis kadın nezdinde bu kavramları ayağa düşüren islam şeriatının utanç verici bir uygulamasıdır. yeryüzündeki hiçbir medeni toplumda görülmeyecek bu uygulama özünde sadece kadına değil, toplumun diğer yarısını oluşturan erkeğinde ruhsal, akılsal, beşeri gelişimine engel olan bir haDisedir.
çünkü mustafa kemal atatürk'Ün DE belirttiği gibi; ''insan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin'' kadını ilkel bir yaşama köle edersek, toplumu ilkel bir yaşama köle etmişiz demektir.
şeriatçının başvurduğu yalanlardan en büyüğü, örtünmenin kadının bireysel tercihi ve hakkı olduğunu savunmasıdır. şüphesiz ki bu saptırılan, istismar edilen, haksız bir yaklaşımdır. çünkü burada bir negatif özgürlük durumu söz konusudur. erkeğin kişisel yetersizliği, kendine güvensizliği nedeniyle toplumdan soyutlandırılmaya çalışılan bir kadın zümresi mevcuttur. söylemeye gerek yoktur ki akıl sağlığı yerinde bir insan kendi aleyhine ve toplum aleyhine çok feci sonuçlar doğurabilecek bir kararı gönül rızasıyla almaz. eğer ki islam şeriatının ve şeriat erkeğinin kadına yönelik, şiddet içeren, tehditkar ya da en iyi ihtimalle demogoji içeren yaklaşımları olmasaydı büyük bir ihtimalle hiç bir kadın çarşaf denilen bir nesne ile kendisini kollamak zorunda hissetmeyecekti.
çarşafın ya da peçenin bir özgürlük olmadığını, olamayacağını açıklamaya çalıştık. ancak elbette ki şeriatçıdan böyle bir anlatımı kabul etmesini ve kadının toplum içerisinde etkin bir rol alabilmesinin, medeni bir yaşam sürmemiz için bir şart olduğunu ve bunun içinde önce dinden kaynaklanan zorlukların geride bırakılması gerektiğini anlayabilmesini beklemiyoruz. bizim amacımız fikirleri henüz netleşmemiş, aradaki arkadaşlar ile ve fakat daha önemlisi kendi özgürlüğünü savunmak için faaliyete geçmesini beklediğimiz türk kadınlarını uyandırabilmektir.
çarşaf ve türban özgürlüğünü savunan aşırı demokratların atadıkları isimler tarafından taksim'de gaz yiyenlerin, içten içe hadi canım gidin bir çay koyun allasen dediği olaydır. * özgürlükse herkese özgürlük diye düşünen beni bile, anti demokratik yaptırımlarıyla zıvanadan çıkartan yönetimlerin demokrasi gözlüklerinin gösterdiği tek kanat. türbanlının da eğitim hakkı olması gerekliliğini oruç tutmadığı için dayak manyağı yapılan üniversite öğrencilerinin gölgesinde tekrarlıyorum. demokrasi kavramınızı bir daha gözden geçirin yavru kuşum. hep bana rabbena olmaz değil mi ama?