orada bir köy var uzakta. gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.
herkes bilir bu şarkıyı. ilk o öğretilir. göremediğimiz yaşamların da olduğunu ve o yaşamların bizim hayatımıza direkt etki ettiğini anlatır. ya da ben öyle anlamak istiyorum.
yaşadığı plaza hayatını tüm türkiye'de yaşanıyor sanan ve diğer yaşayanları sallamayanlara zaten söyleyecek bir şey yok. onlar kendi yalanları ile yaşamaya devam etsinler. ama bu hayatları yaşayıp ve bunun üzerinden yaratımları olanlara laf attıkları zaman fazla ileri gitmiş oluyorlar. insanın nerede duracağını bilmesi lazım.
sen kendi hayatını anlat yabancı dostlarına. ben kendi hayatımı. sen beni sakın ha sakın savunma. istemiyorum böyle bir şeyi zaten. ben kendimi savunurum, sen bozma o güzel canını.
jackie chan buraya gelip osuruktan bir film çekerken alkışlarız da almanya'da yaşayan bir türk gelip burada film çekince bok atarız. bir de ben anlamıyorum nedir bu kadar milleti kıllandıran. ben de aynı filmi izledim siz de. ama şurada yazılanları okuyanlar geceyarısı ekspresi 2 çekilmiş sanacaklar.
filmdeki gösteri sahnesi birebir bir gösteriden çekildi. yani kurmaca bir şey yok. daha sonra onun devamı olarak nurgül yaşilçay'ın kaçış sahnesi kurgulandı. tinercileri hiç görmediyseniz magazin programlarında ünlü tayfaya sarkarken görmüşsünüzdür. tinerci cinayeti okumadıysanız gazete okuma alışkanlığınız eksiktir. gözaltına alınmadıysanız alınanı görmüşsünüzdür. ben bizzat alındım mesela. burada da abartma yok yani. kimse sizin kolunuza girmez, hayvan sürükler gibi davranırlar. aynen filmdeki gibi.
şimdi nedir burada abartı olan? nedir burada bu ülkeyi kötüleyen? ya da sadece bu olaylar sadece bize mi özgü sanıyorsunuz? o zaman başka filmler seyredin. mesela gerçek ingiltere'yi anlamak için ken loach filmleri seyredin, gerçek iran için abbas kiroustami mesela. o zaman oraların da bildiğinizden çok farklı yerler olduğunu anlarsınız emin olun.
yaşamın kıyısında bir dolu film adı altında yutturulan saçmalığın yanında duran değerli bir elmastır benim gözümde. ve bu filmin yaratıcısı da tüm o çapulculardan daha vatanseverdir gözümde.
ciddi ve gerçekçi bir anlayıştır. burada yaşamasa da iyi tanımıştır vatanını ve insanını. zaten başımıza ne geldiyse, yüzleşemediğimiz ve asla kabullenemediğimiz rezilliklerimiz yüzünden geldi.
artık kabul etmemiz ve üzerine gitmemiz gereken gerçeklerimizi, antika huylarımızı afişe edenleri karalamaktansa kendimize çekidüzen vermeliyiz sanırım.
üstelik niye alınıyoruz ki, biz buyuz.
not: yurdum insanı istiyor ki her insan, her gelen yabancı gibi rakı güzel şiş kebap güzeel, topkapii güzeel desin, binlerce küsür dolarlık halıları satın alıp, türk erkekleri çok yakışıklı, çok modern desin öyle gitsin.
hayatı boyunca taksim'in aşağısında bulunan tomtom mahallesine inmemiş istanbul gencinden daha iyi bilir fatih akın istanbul'u. hakikaten mabadınız yiyorsa belli bir saatten sonra inin oraya. bakın bakalım neler oluyor?
fatih akın istanbul'u istanbul gibi gösterir en başta. istanbul ne bir rüyalar şehridir ne de bir suç cenneti. istanbul bir metropoldür ve bir metropolde ne yaşanıyorsa istanbul'da da onlar yaşanmaktadır. fatih akın'da bunu olduğu gibi gösterenlerden. yani istanbul'un bir metropol olduğunun farkında ve bunu gösteriyor filmlerinde.
bu adamın işi bildiği tek sahneden belli aslında. evde gözaltına alınan kızlar dışarı çıkarken adlarını ve yaşlarını söylüyorlar bağırarak. gözaltında kayıp olmamak için yapılır bu. bunu belki bazılarınız bilmiyor ama bu memlekette gözaltına alınan herkes bunu bilir.
bu şehri alice'in harikalar diyarı sananlara diyeceğim şey kendilerini kollamaları. zira yok öyle bir şey. bu arada organize işler filminde istanbul'u suç cenneti olarak gösteren yılmaz erdoğan'a neden ağzını açmayıp burada fatih akın'a bok atanlar onu da anlatın bir zahmet. sonuçta ikisi de saçma ama yine de açıklayın.
ha bir de heat filminde new york'u çok kötü gösterdin diye michael mann'a laf sokan var mıydı acaba?
fatih akın'ın gerçekten yapıcı bir türkiye anlayışı olmasaydı acaba öyle filmler yapabilir miydi? türk kültürünü ne kadar yakından tanıdığını bir çok filminde ortaya koymuştur zaten. ama bizim özelliğimiz bu hayatta hep pohpohlanmaya ve hayata hep iyi tarafından bakmaya alışkın olduğumuz için en ufak bir sorun yer alınca filmlerde fatih akın ya da bir başkası yanlış biliyor, yanlış gösteriyor, tanımıyor oluyor.
hint asıllı bir ingiliz vatandaşının, hindistan'a olan bakış açısıyla aynıdır. batıya giden bir gemiden doğuya bakmak ile eşdeğerdir. cemil meriç üstadın kulakları çınlasın: (bkz: osmanli imparatorlugu/#2543549)
tamamen yapıcı yönde gerçekçi ve iyi niyetlidir.. yaklaşık 70 senedir dünyada pek iplenmememizin ve bu yolda bir arpa boyu yol alamamamızın en büyük sebeplerinden biri sorunlara gerçekçi yaklaşımlar sergilemememizdir.. ama olurmu lan adet yerini bulmalı yinede..
böyle yaklaşmazsık olurmu olm bi bokada.. aaaa vatan elden gidiyo valla olmaz.. allah umarım bu üzerimize yapışmış herkes ve herşey bize düşman lanetini por çöz gibi söker atar üzerimizden bir gün.. amin.. gerçi toplumsal histeriler korkarım ki toplumun bünyesinden biraz zor atılıyor. ama ben ümitvarım herşeye rağmen bu üstümüzdeki ilkokul "örtmenim bu bana vuruyo yaa hühühüüü" zihniyetini terk edeceğimizden..
