alan sokal ve jean bricmont kitabı. fashionable nonsense: postmodern intellectuals' abuse of science. Türkçe'ye 'son moda saçmalar' olarak aktarılmış. özünde ayarcı, sarkastik bir adam olduğu amellerinden belli bu sokal, 1995 yılında bilim dünyasına oynadığı bir oyun * sonrasında 97 yılında fransa'da yayınlamış bu kitabı.
ukte * doldurmak için yapılan kısa ve sınırlı araştırma* sonunda "postmodern entellektüelin bilim tacizi" alt başlığından da anlaşılacağı üzere, sokal akademik çevrelerde postmodern çatışmalara vurucu alıntı ve örneklerle dikkat çekmiş. (ben ukteyi başlığa aktarayım, okuyup anlamış biri doldursun)
kendi mecralarındaki saygınlığı müsrif bir entelektüel jimnastiğe taşıyan lacan, kristeva, baudrillard, deleuze-guattari, irigaray vs. gibi yazarların maskesini düşürür sokal ve bricmont. ülkemizde de ziyadesiyle alıntılanan bu düşünürlerin 'entelektüel samimiyetsizliği', bilimsel kavramların ırzına geçişleri, matematik ve fiziğe dair kavramların nasıl kötüye kullanıldığı teşhir edilmiş, anlaşılmaz olmalarının nedeninin içeriğin derinliğinden değil gerçekten de anlaşılmaz olmalarından kaynaklandığı gösterilmiş. teorinin bokunu çıkaran malum düşünürlerden bir demet sunalım:
"bu haz uzayında, sınırlı, kapalı bir şey ele almak bir yer oluşturur ve bundan söz etmek topolojidir." (lacan)
"seçim aksiyomunun ve genelleştirilmiş sürey hipotezinin küme kuramının aksiyomlarıyla bağdaşabilirliği, bizi kuramla, metateoremleri gödel tarafından kusursuzlaştırılmış bir metateoriyle ilgili akıl yürütme düzeyine yerleştirir.
.....
marx'ın şimdiye kadar yeterince vurgulanmamış bir keşfi burada dile getirilebilir. her bir kişi ya da her her bir toplumsal organizma bir kümeyi temsil etsin, 'bütün kümelerin kümesi' olması gereken devlet var olamaz. küme kuramında bütün kümelerin kümesi gibi bir şey olmadığı gibi, devletin de bütün kümelerin kümesi olması yalnızca bir kurgudur." (kristeva)
"asıl olağanüstü olan, herbiri birbirini yavuzca bastıran iki hipotezin; gerçek zamanın kıyamet günüyle, sanal olanın gerçek karşısında kazandığı zaferi de içeren saf savaşın aynı zamanda, aynı uzay-zamanda gerçekleşmiş olmasıdır. bu, olay-uzayının çoğul kırınım gösteren bir aşırı-uzay'a dönüştüğüne ve savaş-uzayının kesinlikle öklid-dışı olduğuna işaret eder." (baudrillard)
"bilimle felsefe arasındaki temel fark kaosa karşı takındıkları tavırdır. kaos, içindeki düzensizlikle tanımlanmak yerine, çoğu zaman şekil bulan bütün biçimlerin yok olduğu sonsuz hızla tanımlanır. kaos, hiçlik olan bir boşluk değil; bir tutarlılık ya da referans, bir sonuç olmaksızın ve hemen kaybolmak üzere ortaya çıkan, bütün olası parçacıkları içeren ve bütün olası biçimleri vücuda getiren bir sanaldır. kaos sonsuz hızdaki doğuşlar ve yok oluşlardır." (deleuze ve guattari)
velhasıl örnekleri çoğaltmak mümkün. bu alıntılar da bağlam dışına çıkarılan kopuk metinler değil, metinlerin tamamı aşağı yukarı böyle. özellikle deleuze ve guattari'nin kapitalizm ve şizofrenide kurdukları hercümerç, zor ve sancılı bir süreç yaşamama neden olmuştu ki kendime gelmeye çalışırken sokal ve bricmont yetişti imdadıma, bir ben değilmişim böyle eza çeken yani. sağolsunlar.
bu kitapta geneli fransız olan veya julia kristeva gibi, fransız düşünce dünyasında gelişen postmodern(ist) entelektüel çevrelerin* pozitif bilimleri nasıl yüzeysel ve temelden yoksun bir şekilde kendi düşüncelerini desteklemek için kullandıkları anlatılır ve bu durum eleştirilir. lacan'ın, kristeva'nın kullandığı matematiksel ifadeler belki de onların kendileri için tuttukları notlar olarak kalsa daha iyi olabilirdi. zira, yazdıklarını okuduğumuzda gerçekten de sokal'ın dediği gibi daha basit bir şekilde anlatılabilecek şeyleri matematik formülleriyle daha karmaşık hale getirdiklerini görüyoruz. matematikle o kadar derinlemesine ilgim olmadığı için doğrulukları konusunda yorum yapamayacağım ama anlaşılma konusunda pek işe yaramadıkları kesin... sokal da bu duruma acayip gıcık olmuş ki the sokal affair'e konu olan o meşhur makaleyi yayınlamakla kalmamış, bir de böyle bir kitap çıkarmış. okuması zevkli bir kitap ve bu sözkonusu yazarların anlayamadığınız yönleri konusunda çok da sinir olmamanız gerektiğini vurgulaması açısından yararlı.