toplumsal bir gerçeklik vardır, azınlık her zaman ezilir ve bütün suçlar onun üzerinden giderilir.
o yüzden azınlık olmayacaksın, ya güçlü olacak ya da gücün yanında yer alacaksın. yoksa ezilirsin üstüne mağdur olduğun kadar suçlu da olursun.
tarihi güçlüler yazar ve şu an bile bir sürü kişinin beyninde taşıdığı fikir ve bunun doğruluğuna olan inancı bir zamanların dökülen kanı ve zaferidir. güç bu, güce karşı daha güçlü olmak gerekir yoksa sana yapılan haksızlık karşında yine suçlu olmaktan öteye gidemezsin.
belki adil değil bu durum ama gerçek, bütün devletler veya bütün dinlerin tarihleri kendilerini aklama üzerine kurulu kısmi safsata ve bir öz savunmadır.
kişileri de böyle eğitiyorlar, sonra o fikirlerle azınlık olan gurup çatışıyor ama bir sonuç çıkmıyor. çünkü o tarihi o yazmamış ve o dini o kurmamış durum burada bitiyor. herkes kendine göre haklı oluyor, herkes öğretilmiş olan neyse papağan gibi onu tekrarlıyor.
sonra işte millet, bana hoşgörülü değil ona hoşgörülü değil diye haklı olarak itiraz ediyor. ama öz önemli, sen suçu zaten en başında birilerinin seni ezmesine fırsat vererek işlemişsin.