sizleri kısa bir süre de olsa farelere empati kurmaya davet ediyorum sevgili yazar kardeşlerim.
hayatınız boyunca bozulmuş ve kokmuş kuru fasülye yiyen evsiz biri olduğunuzu düşünün.
yine bir gün açlıktan ağzınız kokarken ve sokakta umutsuzca volta atarken hiç beklemediğiniz bir yerde karşınıza özenle süslenen bir masada nar gibi kızarmış pirzola çıkıyor. ne hoş değil mi?
tabii ki ağzınız kulaklarınızda depar atarak o masaya yaklaşıyorsunuz.
tam o enfes pirzolaya bir hışımda uzanıyorsunuz ki; işte tam o an zıbam diye asfalta yapıştığınızı farkediyorsunuz. sizin su diye güvenerek üzerinizden geçmeye çalıştığınız şey aslında bir yapıştırıcıymış..
bundan daha büyük bir işkence olabilir mi ey insanoğlu? hayallerinizi süsleyen o enfes yemek yarım adım yakınınızda, ve siz ancak hareketsizce ona bakmakla yetiniyorsunuz. ağız , yüz , bıyık.. hepsi asfalta yapışmış ve çevrenizden geçen akranlarınız , arkadaşlarınız size ibretle bakıyor. sizin bu duruma düştüğünüzü gören aile fertleriniz de birer birer yanınıza geliyor ve aynı kötü sonla karşılaşıyorlar. arkanıza yapışan ve korkuyla size bakan eşiniz , solunuzda açlıktan ölmek üzere olan kuzeniniz , sağ çaprazınızda size karşı hayal kırıklığı duyan evladınız.. ve tüm bu kabus yetmezmiş gibi burnunuzda türkü söyleyen o enfes yemeğin kokusu. işte o hunharca katledilen ailelerden sadece bir örnek; https://galeri.uludagsozluk.com/r/163464/+