eski dosta yapılabilecek en buyuk sitemdir. ''sen gittin ama ben hala olanlari ve dostlugumuzu, unutmadim, hala kafa kafaya gecirdigimiz gunleri ozluyorum, seni affediyorum ama artik cok gec oldugunu biliyorum'' demenin mektup-sarki yoludur. bir aralik sabahi saat 4'te dinleniyorsa hele...
leonard cohen olsam, "abi sarkini coverlayim mi" sorusuna kufurle cevap verirdim.
sozunu anlamamak normal, ama insan sevgilisine gondermeden once bi bakar, bi dusunur.
sana mavi yagmurluk alasim geldi, bu sarkidan etkilendim demez.
hem mavi yagmurluk kadina degil, arkadasina ait.
hem bu nasi bi sapikliktir bir erkek bir kadina sacindan bi tutam vermektedir.
"jane came by with a lock of your hair
she said that you gave it to her "
her zaman dinlenmeyen şarkıdır. Yapacak hiçbir şeyin yoktur o gün, geçmişi hatırlamamak için uğraşacağın hiçbir şey kalmamıştır. Bir kahve yaparsın kendine, gözlerini kapatırsın. Kulaklıklarından leonard abinin sesi gelir. belki şarkının asıl sözleriyle alakanız bile yoktur ama siz o hüzünlü melodiye kendi kendinize sözler uydurur, leonard'ın da bunu söylediğini hayal edersiniz. belli belirsiz ağlarsınız. fazla sürmez 10 dk içinde normal hayata dönersiniz.
it's four in the morning... Diye başlayacak olmasına ve bu gece ağlamaya doymuş olmama rağmen açıp dinleyeceğim parçadır. Albüm versiyonları değil de canlı performansları daha güzeldir.
hey adamım bu şarkı anılınca duracaksın ve açıp dinliyeceksin bi kez daha.
bu öyle aaa bir de famous blue raincoat diye bi şarkı deyip geçilecek türden bi şarkı değildir.
kısa bir hikayenin sonuna fon moziği bu; başlangıcı bir türlü hatırlanmayan düşler gibi... birkaç güzel saatin ardından dönüş zamanı. aslında öylesine basit ve sıradan lakin büyüleyici olan. bir tren garı. tam binip dönmeye hazırlanırken başlayan yağmur, ıslanmayan mont, bir türlü yeşermeyen yapraklar, ne yaparsanız yapın yüzü gülmeyen küskün çüçekler ve rengini kaybetmeye başlayan umut... maviden griye doğru, silikleşen bir zaman dilimi gibi. müzik çalmaya başlıyor ve cohen anlatıyor hikayeyi. tam bitime yaklaşırken hüznün bine katlanması için bir sonraki parçanın da aynısı olmasını diliyorsun ve hayat bazan şaşırtıyor insanı.
keşke gerçek olabilse istenen tüm dilekler...
bir mektuptur, şiirdir ve hatta ötesidir bu. leonard abimiz süründürmek için yazmıştır sanki; onu, bizi, kendini. bir aşkın bitişini kabulleniştir. kendi acılarına rağmen gözlerini kapatıp onu özgürlüğe salıverebilmektir. çok daha fazlasıdır belki, kayıtsız kalabilmek güçtür ve kelimeler kifayetsizdir.
l. cohen'in kendisine ait bir yağmurluktur. londra'dan satın alınan kaliteli bir yağmurluk. L. cohen saygılarımla diye bitirdiği bu mektup-şarkıyı kendine yazmıştır.
işte hayatımızda kendimizi temize çekebilmek umuduyla duymak istediklerimizi kendi kendimize söylediğimiz zamanlar vardır. o imza ise, orada durur. durur.
Bu sarkiyi dinleyince sanki hayatim cok boktan, aldatilmisim ya da sevgilim vefat etmis, nee bileyim alabildigine mutsuzmusum gibi hissediyorum. Leonard duyguyu verecem derken biraz abartmis.
Mutsuz olan insanlarin dinlememesi gereken sarki.