yedeksubay olarak katıldığı 1. dünya savaşı sırasında suriye'de, talat ve enver ile birlikte osmanlı’yı batıran üçüncü kişi sayılan cemal paşa'nın özel katipliğini yaptı.
ilgilisine not: Cemal paşa, gazeteci hasan cemal’in dedesidir.
suriye ve filistin'deki savaş anılarını "ateş ve güneş" kitabında topladı.
Yine Anılarından oluşan ve kudüs ağırlıklı Zeytindağı, dünya savaşı’nda osmanlı’nın nasıl perişan olduğunu, en güzel anlatan yapıtlardan biridir.
O yapıtında anlattığı, osmanlı ordusunun trenlerle arap yarımadasından dönüşünde bir istasyonda gördüğü, oğlunu arayan ana bölümü vardır ki, yürek parçalar.
Hele ki ananın, "ahmet'imi gören var mı?" sorusuna düşündüğü karşılık, koca bir savaşı ve dehşetini tek cümleyle anlatır.
Atay’ın yazılarındaki dil, yalın ve açık olmasına karşın, bırakın sıkıcı olmayı, inanılmaz bir çekicilik taşımaktadır.
" haber vereyim ki atatürk ne yaptığını, nasıl yapacağını, kimlere ne yaptıracağını, kimleri nasıl ve nerede kullanacağını bilen pek hesaplı bir adamdı. yapmış oldukları üzerinde istediğiniz tenkitlerde bulunabilirsiniz. fakat kendi varmak istediğine ulaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, dostluklarının, yakınlıklarının, sözde sırdaşlıklarının üstünde bilhassa " kendi kendine vefalı " bir lider olduğu su götürmez bir gerçektir. "
çankaya ve zeytindağı kitapları kesinlikle okunması gereken bir yazardır.
Mustafa kemal sevici, ağır kemalist olan değersiz namzedin tekidir.. en büyük başarısı II. Abdulhamide attığı binlerce iftiraya başkalarını inandırmasıdır.
Atatürk'ün en yakınındaki isimlerden biri. Mesela Falih Rıfkı evlenme kararı aldığında Atatürk başlarda buna çok da onay vermese de daha sonra memnuniyetle karşılamış. Çankaya'da iş olduğunda arabayla Falih Rıfkı'yı alırlarmış. Ama bir gün şoför yerine Atatürk kendisi gidince eve haber yolluyor. Falih Rıfkı'nın eşine Atatürk'ün Falih Rıfkı'yı çağırdığını hizmetçi gelir söyler. O da gelenin şoför olduğunu düşünerek beklemesini söyler. Eşi kapıya çıktığında ise Atatürk'ün kendisinin bizzat beklediğini görür ve bundan mahçup olur.
(bkz: eşlerine göre ediplerimiz)
Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendir. izmir’in kurtuluşundan sonra ATATÜRK'ün dostluğunu kazanan Falih Rıfkı Bey, özellikle Atatürk’ü yakından tanıtan anılarıyla ünlendi. (1894 – 1971, istanbul)
"Ömür otuz yıllık bir yokuş, yirmi yıl süren bir düzlük, sonrası dikliği gittikçe artan bir iniş!"
dönem yazarları arasında tartışmasız atatürke en yakın isimlerden, yakın tarihe ışık tutan değerli eserlerin sahibi.
anı türünde eserlerine çok rastlardım ilkokul ortaokul kitaplarında.
Çocukken abisinin kitaplarını karıştırırken padişahın resmini bulan, bunu okula götürüp arkadaşlarına gösterirken hocasına yakalanıp dakikalarca falakaya yatırılan, ayakları şiş vaziyette eve gidip birde babasından dayak yiyen kişi.
O zamanlar padişah resmine bakmak yasakmış. Hatta hanedan kayığı Boğazdan geçerken padişah yanlılarının "çevirin başınızı gafiller" diye halka zulüm yaptığı yıllarda çocukluk geçirmiş.
cemal paşa'ya hulûl etmişti falih rıfkı, daha gencecikken. elbette <<ne aptalsın, ne çirkinsin>> diyerek değil. <<sen ne büyük adamsın>> demenin türlü yolları var... Bir sürü tonu var, hulûl etme klavyesinde!
Emperyalistmiş Amerika. Emperyalizm demek, lügate göre, bir devletin bazı millet ve devletleri kendi siyasi veya ekonomik bağımlılığı altına alması demektir. Birinci bakımdan iki emperyalist var dünyada: Biri Rusya, öbürü Çin!
Türk milliyetçileri, eğer Atatürkçü iseniz, Amerikan hürriyetçiliğini ve insaniyetçiliğini Atatürk gibi seviniz. Bütün dünyayı boyunduruğu altına sokmak isteyen kızıl emperyalizm, karşısında tek engel gördüğü için Amerikanlık düşmanıdır ve onu yaymaya çalışıyor!