fal

    42.
  1. Baş parmağı işaret ve orta parmak arasına yerleştirip atsak olur mu?
    3 ...
  2. 65.
  3. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2075994/+
    Erkek arkadaşımla tanışmadan 15 gün önce şöyle takım elbise ve kravatlı bir faldan sonra beni gerçekliği konusunda şüpheye düşüren öngörüsel eylemdir.
    3 ...
  4. 36.
  5. uydurma olay.hala baktıran var mı ya..
    3 ...
  6. 19.
  7. kelt mitolojisinde Kader taşı.
    2 ...
  8. 9.
  9. Önümde kapalı bir fincan var şimdi...
    Tabağına ters kapatılıp içinden eciş bücüş şekillerden medet umulan..
    Biraz eğlence biraz heyecan belki biraz da hayaller umutlar...
    Kaybedilenlerin bulunması ya da olmayanların gerçekleşmesi...
    Bak burda bir yol var uzun:) uzun yol yapacaksın sen...
    işte şurda da ayakkabı çıkmış yüksek hedeflerin var:)
    Aaaa orda da uzun boylu (misal) biri mi ne var arkası dönük tanışmamışsın ama daha zamanı var:)
    Biri var kızgın sana böyle açık tenli (nasıl görülüyorsa)
    Dur sana yurtdışı var: uçak çıkmış (ee Türkiye içi yok ya uçakla seyahat:)
    Aşık olup evleneceksin sen:) (laf işte)
    Dur şimdi yumruğunu sık bakayım...
    Senin bir kızın olacak kesin, sonra oğlun:)
    Bir kahveye bak nelere kadir ve bir el:)

    Belkilerime benzer tüm fallarım...
    2 ...
  10. 37.
  11. 35.
  12. ---ilk ve son falım---
    zaman zaman böyle sakarlıklarım olur. Mutfağın rafındaki bardağa uzanınca elim rafta dizili fincanlardan birine takıldı ve

    fincanlardardan biri yere düşüp parçalandı. Kırılan ve etrafa dağılan fincan parçacıkları beni yıllar öncesine bir çocukluk anıma

    götürdü...

    ilkokul beşinci sınıfta olmalıydım... kuşların ağaçlarda cıvıldadığı, sokaklarda bisikletli çocukların gezdiği güzel bir ilkbahar

    günüydü... annemin misafirleri de gelmişti. Bu an benim için de önemli olduğu için hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmak

    istemiyordum. Misafirler salonda yerlerini almış; önce hoşbeş edilmiş, hal hatır sorulmuş, konuşma ve gülüşmelerle sohbet

    başlamıştı. Sohbeti daha da koyulaştırmak için orta şekerli kahve cezvesi ocağın üzerine sürülmüştür. Birazdan kahveler

    içilecek, fincanlar tabağına ters çevrilecek, bir süre bekletildikten sonra fal bakılacaktır. Herkes küçük bir fincandan bahtına

    düşeni mahallemizin en güzel fal bakan teyze;sinden öğrenecektir. Heyecan içinde bekliyordum. Hayallerimi gerçekleştirecek

    olayı mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi bugünden görebilirdi, çocuksu mutluluğuma mutluluk katabilirdi. Hayatımda ilk

    kez ben de falıma bakılsın istiyordum. Bu konuda annemi de ikna etmiştim, annem de mahallemizin en güzel bakan

    teyzesini...

    kahveler içildi. Ben de annemin fincana koyduğu iki yudumluk kahveden bir yudum içmiş, diğer teyzelerden öğrendiğim gibi

    fincanı kapağın üzerine ters çevirmiştim... nihayet beklenen an gelmişti. Mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi kendine

    uzatılan fincanı eline alıp evirdi, çevirdi , karşısındaki kadının yüzüne anlamlı ve derin bir bakıştan sonra kendine özgü o büyülü

    anlatımıyla fal yorumuna başladı: ay kızzz senin için daralmış!... içini ferah tut! diyerek onu teselli edici birtakım sözler

    söyledi. Misafir kadınlar da başlarını sallayarak onun sözlerini onayladı. Aslında bu fal, bu teyzenin hiç değişmeyecek kaderi

    gibiydi sanki. içinin daraldığını anlamak için falcı olmaya hi gerek yoktu. Çünkü o her zaman kederlidir, yüzüne şöyle bir

    baksanız siz de anlardınız. Onun için daralmasın da kiminki daralsın. Beş çocuk, geçim sıkıntısı, her akşam eve gece yarısı gelen sarhoş bir koca...

    mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi diğer fincanı uzatan bir kadına: ay kızzz... kısmet görünüyor, kısmet...! dedi ve

    ekledi: üç vakte kadar mı desem , beş vakte kadar mı desem... falında müjdeli bir haber görünüyor dedi. Kadın sevindi,

    herkes kadının yanında oturan kızına bakıp anlamlı anlamlı gülümsedi, kızcağız utandı, yüzü kızardı.

    Bu falda geçen üç vakte kadar, beş vakte kadar sözüne takılmıştım. Büyülü olmasına büyülü bir sözdü ama 3-5 gün

    müydü, 3-5 ay mıdır,bir türlü çözememiştim. Bu söz kafamı kurcalıyordu. Ben 3-5 vakti bilmem , benim falım tez vakitte

    çıkmalıydı... tam sırası diye düşündüm annem mahallenin en güzel fal bakan teyzesine ikinci bir kahve yapmıştı, onu içiyordu.

    Daha fazla dayanamadım, masanın üstünde duran ve beni bekleyen fincanı kaptığım gibi heyecanla ona uzatıyordum ki... bir

    kaza oldu, yine sakarlığım tuttu. Elim kahvesini içen falcı kadının fincanına değdi. Kahve kadının bembeyaz elbisesinin üzerine

    döküldü. Falcı teyze can havliyle ayağa fırladı, annem yardımına koştu, beni de bir güzel azarladı, odadan dışarı kovdu. Ben

    suçlu bir şekilde odayı terkederken dönüp baktığımda gözlerime inanamadım... bu bir mucize olmalıydı. Çünkü mahallenin en

    güzel fal bakan teyzesinin bembeyaz gömleği üzerinde dökülen kahvede, falımda çıkmasını istediğim iyi bir karne getirirsem

    bana alınacak olan bisikletin tekerleklerini görüyor gibiydim...

    Üç vakit sonrası: yepissyeniii , gıcır gıcır mavi bisikletimle o zamana kadar hep arkalarından baktıgım çocukların arasına

    ben de katılmıştım...

    Çok vakit sonrası : (bugüne gelince) kahveyi pek sevmem ve içmem. Şimdiye kadar da hiç falıma baktırmadım , gerek de

    duymadım. Ama siz kahve içiyorsanız üzerinizde bembeyaz bir gömleğiniz varsa ve içtiğiniz kahve üzerinize dökülmüşse beni

    çağırın!! ... mahallemizin en güzel fal bakan teyzesinden aklımdan kalan sözleriyle falına bakabilirim. Ya da hiç zahmet edip

    çağırmayın yanınızda bulunan biri bu işi benden iyi yapabilir...
    2 ...
  13. 38.
  14. --spoiler--

    yakışıklı adam + çirkin kadın = ''kadın zengin''
    çirkin adam + tatlı kadın = ''adam zengin''
    yakışıklı adam + güzel kadın = ''yakında ayrılacaklar''
    çirkin adam + çirkin kadın = ''güzel bir çocukları olacak''
    çirkin adam + çirkin adam = ''arkadaş''
    yakışıklı adam + yakışıklı adam = ''gay''
    çirkin kadın + güzel kadın = ''arkadaş''
    çirkin kadın + çirkin kadın = ''lezbiyen''
    çirkin adam + yakışıklı adam = ''arkadaş''
    güzel kadın + güzel kadın = ''düşman''

    --spoiler--
    2 ...
  15. 14.
  16. şimdi kalanlar yokluğumu pay edecekler aralarında
    gittiğim şehirse yalnızlığımı
    ben yine ıpıssız kalacağım
    değişen birşey olmayacak
    bana ait ne varsa ortaya dökecekler bir bir
    ama kimse "ben"ime dokunmayacak
    amaçsızlığım orada da devam edecek
    ağlak ve umarsız hallerim
    içimden gelen hayvani dürtülerim
    mesela hep hatırlayacağım insan olmadığımı
    buradan gitmek beni insan da yapmayacak
    biraz temiz hava alacağım o kadar
    daha küçük bir kafeste,daha kalabalık yaşayacağım
    medeni görünüp aba altından sopa göstermeye devam edeceğim
    orada da vahşi gözleriyle takip edecek beni yamyamlar ordusu
    gitmek neyi değiştirecek peki
    hiç...
    sadece sürüye daha iyi katılacağım,
    daha önce farklı(laştırılan)lar sürüsünde yer arıyordum kendime
    öyle "farklılar"dı ki sıradanlığım aralarında fark yaratmış gibi
    bir kenara ittiler beni
    şimdi "sıradan"lara o kadar "sıradan" geleceğim ki
    muhtemelen yine çemberin dışında kalacağım
    suratında "sıçan adam" ifadesi olan yeni yüzler
    bir süre sonra onlara da alışacağım...
    bu ülkenin sınırları içerisinde hangi ile gidersem gideyim
    bavulum hep elimde olacak
    her an gitmeye hazır
    biraz daha iyi tanıyacağım belki ait olduğum toprakları
    ancak buraya aitliğimi anlamaktan korkuyorum
    gittiğim halde korkuyorum hala
    tüm cesaret naraları bir kenara
    değişen birşey olmayacak!
    haklı bir kaçış değil benim ki zaten
    kalıcı bir seyahat hepsi bu!
    başlık parası için alamanyaya gidip yavuklusunu unutanlar gibi
    değişen birşey olmayacak!
    gittiğim yerde de varlığımı parça pincik edecekler
    ben gittiğimle kalacağım
    bugüne kadar öğrendiğim ilim dışı şeyler
    yani edebiyat kimilerine göre kimilerine göre sokak felsefesi
    daha küçük bir şehirde insanlara kuru gürültü gelecek
    kimisi bahçesindeki domatese kızacak kurtlanmış yine diye
    kimisi "toprak" diyecek insanın özüdür gerisi laf-ı güzaf
    ve birazcık farklı cümleler kullandım diye
    hindisi kucağında kabaracak bir adam
    memleketin dahili ve harici bedhahlarına küfrettim diye kızacak
    et yiyebilip süt içebilen ama etliye sütlüye karışmayan birileri
    "bana dokunmayan yılan bin yaşasın"larla
    diğerlerini öldürecek yılanları besleyenler
    yani gitmem memleketi de kurtarmayacak
    değişen birşey olmayacak!
    yani gitmem kimsenin hayatını değiştirmeyecek
    annemin içi biraz daha rahat edecek ben yanında olunca
    ben kalabalıklara girdikçe yalnızlaşmaya devam edeceğim
    hayatı bir camın arkasından izlemeye ve yazmaya
    kabul ettim bir gün ben de onlardan olacağım
    yeşil yanmadan kendini yolun karşısına atmaya çalışan
    sonra da şoförü suçlayan acelecilerden
    sonra sürücü olduğum vakit ayağında tekerlek varmış gibi koşuşturmasını izleyeceğim insanların
    ve var gücümle basacağım klaksona küfür niyetine anlarsınız ya
    trafik polislerine ceza kesmesin diye çorba ısmarlayacağım
    insan hayatı "mercimek kadar" ucuz olacak benim için de
    yine ahkam kesmeye devam edeceğim
    herkes eğri bir ben doğru gibi
    süslü cümlelerimle boş kağıtlara makyaj yapacağım
    bütün paramı şimdilerde daha çok önem verilen güzelliğe harcarken
    yerde sürünen birilerine hiç yardımım dokunmayacak
    onlara "param yok" diyeceğim "size ekmek yok"
    "çünkü sakatsınız, yoksulsunuz,açsınız,türk değilsiniz"
    "yaşamasanız da olur"
    "zaten iyice çoğaldınız memlekette iş mi yok kardeşim"
    tuzum kuruyacak!
    "iş,ekmek, özgürlük " diye bağıranlardan olmayacağım
    sesim sadece konserlerde kısılacak
    kimseyle haksızlıklar uğruna tartışmayacağım
    ve ılık olacağım
    değişen birşey olmayacak!
    yeditepesi olmayacak gittiğim kentin
    bu yüzden
    yokuşta arabası istemsiz bir şekilde aşağı sallanmasın diye
    beni arabasının tekeri önüne koymayacak kimse
    orada ikiye bölünmüş kaya parçası gibi filesiz kalesi olacağım çocukların
    sonra iki kenarına koyacaklar beni toprak sahanın
    ve uzun zaman sonra farkedecekler yeşilliklerin tadını
    çim sahada dizleri taşlarla parçalanmadan oynayabileceklerini
    yeşil otlardan yapılmış yemekler yediklerinde
    katıldıkları sürüden sebep!
    değişen birşey olmayacak...
    orada da hiçbir gruba dahil olmayacağım
    orada da öbek öbek ayıracağım insanları
    iş arkadaşları
    çocukluk arkadaşları
    yeditepede kalan arkadaşlar
    işi düşünce arayanlar
    işi düşse de aramayanlar
    ve öylesine arkadaşlar
    görüyorsunuz ya değişen birşey olmayacak!
    ben değişime inanmaya devam edeceğim ama
    küçük beynim içinde büyük şiirlerden mısralar barındırmaya devam edecek
    ve anlamayacak birilerine şiirleri sevdirmeye çalışacağım yine
    fazla duygusal olduğumu iddia etmeye devam edecek birileri
    ille de bıçağın ucunda yaşayacağım
    tam deşen yerinde ve kendi karnımı oymaya devam edeceğim
    günün birinde herşey normal gelmeye başlayacak
    evlenip yuva kurmam ve kadınlık görevi olarak
    çocuk doğurmam gerektiğine inanacağım
    bu bana mantıklı gelecek sırf böyle süregelmiş diye
    kendim mutlu olmadan mutlu etmeye çalışacağım aslında düşlerime hiç de uymayan bir adamı
    sevebilirim de tabi ama eskisi kadar içli olmayacak
    aklıbaşında gereklilik kipinde takılı bir sevgi olacak bu
    kurgulanmış "sevmem gerekiyor" sevgisi işte şu aileye hissedilenden
    sonuçta yine sevebilirim "değişen birşey olmayacak"
    sırf pençeleri yok diye kendine iyi demeye devam eden milyonlarca insanlardan biri olacağım
    kötülük yapmayan ama yapılanlara sesini çıkarmayan
    alkışlayan, yuhalayan ama linç etmeyen
    tribünde oturacağım
    değişen birşey olmayacak!
    2 ...
  17. 11.
  18. insanlara duymak istediklerini söyleyen uyanık kişilerin yarattığı kazançlı kapı.

    (bkz: ev)
    (bkz: araba)
    (bkz: kısmet)
    (bkz: para)
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük