türkiyede fakirlik diye bir durum yok. esas fakir demek kübada yaşamak demek. küba halkı evinde sebze meyve yetiştirmiş bir halktır. keçeli kalemle resim yapılmazki. tükenmez kalemle resim yaptığımı biliyorum.
türkiyeye ambargo koysalar bak bakalım fakirlik ozaman anlaşılır. bazı kişiler kapitalizmi sevmiyor ama aradan 15 yıl sonra rahat bir araba alabiliyorsun. mesela renauld 12 arabayı 1500 tl alabiliyorsun. zamanında bir ev parasına satılan bir arabaydı.
Sofradaki kırıntıları parmağını diliyle ıslatararak alıp yemek.
Tabaktaki yemek bulaşığını ekmekle sıyırmak.
Paket yemekle gelen ve kullanılmayan, kürdan,tuz,ketçap, ıslak mendil poşetlerini saklamak.
Dolapta önceden açılmış kola varken tadını beğenmese de yenisini açmadan önce eskiyi bitirmek.
Eski iç çamaşır ve çorapları görünme ihtimali olmayan günlerde giyerek, artık parçalanana kadar kullanmak.
Kurşun kalemleri tutulamaz hale gelinceye kadar açmaya devam etmek.Bitmiş Tükenmez kalemleri dahi belki başka bir kalem bozulur onun içini buna takarım düşüncesi ile saklamak.
Bitmiş çakmakları doldurmak için çakmak gazı bulundurmak. Ve hatta taşları bittiğinde çakmaktaşı takmak.
iki duraklık mesafe için dolmuşa binmemek.
Dolaptaki parça parça kalan yemeklikleri birleştirip bir yemek icat etmek.
Duş alırken sabunlanma sırasında suyu kapatmak. Buna diş fırçalarken de dikkat etmek.
Dışarda yemek yiyecekken fiyat ve marjinal fayda hesabını lezzet amacından üstün tutmak.
Vs Vs Vs gider gider.
Hayatımda hiç gerçek fakirliği yaşamadım. Ancak belki geleneksel belki de dini nedenlerle aşırı tutumlu bir birey olarak yetiştim.
Tutumluluk güzel ama hayatımızı ve zamanımızı küçük hesaplardan üstün tutmak sanırım daha öncelikli olmalı!