Bir kere ölümünü dört gözle bekleyen mirasçıların olmaz. Amerika da okutacağın çocuğun olmayacağından çocukların yanıbaşında olur. bir üçüncüsü de sürekli altında bir otomobil olmayacağından trafik canavarına yakalanma şansın azalır.
evden birkaç günlüğüne ayrıldığında, hırsız korkusunun olmamasıdır. hırsız, çekmeceleri, dolapları boşuna karıştırıp yorulur en fazla. belki de evi görür görmez, döner arkasını gider. alçıdan yapılmış üç kuruşluk bibloları istiyorsa, kendi bilir.
şöyle ki, ne denirse densin kaygılar az olur, ama olan kaygılarda çok büyük olur...
şurdan ele alalım, zengin adamın maddi konularda kafasına takacağı milyonlarca sorun olur, ama fakir adamın çapı küçük oldugundan karnını doyurduğu kafasını sokacak bir yer bulduğu müddetçe sorunu yoktur.
ama Allah vere de, kötü bir hastalığın pençesine düşse fakir adamın eşi çoluğu çocugu veya kendi, işte o sağlık masrafları vs. derken, fakir adamın bünyesi bu acıları kaldıramaz, ama zengin adam basar parayı, gider olur tedavisini...
yılda bir kere yenilen lokanta yemeğinin heyecan vermesi. bir gün öncesinde uykusuz kalınır ve süslenip özenip gidilir, temiz tabaklara çeşit çeşit yemek gelir. yavaş yavaş yenilir çünkü dahası yoktur. bu bile insanın mutlu olması için bir sebeptir. ama zengin insan her gün yediği içtiği şeylerden zevk almaz. hep farklısını ve fazlasını ister. bu yüzden doyumsuzdur. fakir insanın yapacağı göreceği daha çok şey varken zengin insanın olanakları sınırlıdır. işte bu fakirin zenginleştiği, zenginin yoksullaştığı detaylardan biridir.