biz fakirler hastane kapısında saatlerce beklerken bizim korkumuzu almaya çalışan teyzeler vardır, bu teyzeler bilinçaltında yer edinmiştir. bizim psikologlarımız olmuştur onlar. bizi teselli ederler. ayrıca; o hastane kokusu, sıcak borulara dokunmak için birbiriyle mücadele eden hastalar, iki dakikada bir salondan geçen hemşirelerin ortamda yarattığı tarifi imkansız duygular, içeriye ağlayarak giren bebeklerin insanlarda yarattığı huzursuzluk, büyüklerden daha az korkan küçük bazı çocuklar...
zenginler ise, parayı verdiği gibi hasta odasına girerler ve işleri bitince çıkar arabasına biner giderler. onların evde oynayacağı uçan helikopterleri vardır, biz fakirlerin ise çamaşır sepetindeki mandalları...
Şehit olmak, vergi vermek, aç kalmak, sömürülmek, mesaiye kalmak, taşeronda çalışmak, hastalanmak hatta ölmek. Bakın ibrahim Tatlıses örneği, onun aldığı yarayı bir fakir almış olsa idi bu tüm sülalede bile bir domino etkisi yaratır alayı ölürdü.
ayni tabaktan, o gun evde olan azcik malzemeyle pisirilmis ve sofranin ortasi evin cilekes annesi tarafindan konulmus olan yemegi zevle ekmek banarak hep birlikte yemek.