"senin gibi birinin fakirleri kıskanması akıl alır şey değil" dediğinizi duyar gibiyim. keşke her şey sizin kızıl elma misali peşinden koştuğunuz zenginlik hayalinizdeki kadar kusursuz olsaydı. mükemmele yaklaştıkça mutluluktan uzaklaşmaya başladığımızı size münasip bir dille anlatabilseydim ve siz de kapasiteyi zorlayıp anlatılanları özümseyebilseydiniz. keşke...
onların o her an yıkılacakmış gibi duran harabe evlerindeki sıcak yuva saadetini kıskanıyorum. soğuk günlerde ısınmak için bile olsa hep yanyana olmalarını kıskanıyorum. mesela çulsuzluktan değil de eğlence olsun diye sefil mekanlara gittiklerini söylemelerine bayılıyorum. peter pan'dan bile hayalperest olabilmelerine gıpta ediyorum. iki poğaça bir açmaya sanki kuzu çevirme yiyecekmiş gibi bakmalarına şaşırıyorum. işte onların her şeyi içtenlikle ve şevkle arzulayabilmelerini çok ama çok kıskanıyorum.
fakirlikten yeni oyunlar icat ediyorlar, vejeteryan oluyorlar, parasızlıktan kırılırken aynı zamanda aşk yaşayabiliyorlar...ağzımı bir karış açarak tepki verebiliyorum. imkansızı başaran örnek olimpiyat şampiyonları gibi gözüküyorlar , karşımda devleşiyorlar.
sefilliğin içinde mutluluk çöldeki bir vaha gibi geliyor. belki de serap demek daha doğru olur. kendilerini mutlu etmek için uydurdukları bir model bu, bir mutluluk oyunu ama yine de onların bu mutluluğunu kıskanıyorum bazen, ne yalan söyleyeyim.