Fakirler demek neden sorusuna verilecek olan cevabı zorlaştırır.
Fakirler değil, borclular isyan etmez. Cünkü borcu olan insan bunu ödeyebilmek için köle gibi çalışır. Bir fakirin isyan edebilmesi için, borclarını ödeyemeyecek duruma gelmesi yani kaybedecek bir şeyinin kalmaması gerekir.
Ancak sistem insanları öyle güzel borclandırmaktadır ki, ne isyan edebilirsin ne de tam bağımsız özgür olabilirsin.
Atatürk ülkeyi gençlere emanet etmiştir, cünkü gencin ne borcu olur ne de eşi cocuğu, gencler kaybedecek şeyi en az olan gruptur toplumdaki. Bundan yola cıkarak da isyankar olabilecek kişiler hakkında fikirler edinebilirsiniz.
Mesela neden devlet herkese burs vermek yerine, katkı kredisi vermektedir? Hiç düşündünüz mü? Daha hayata atılmadan bu gençler neden borclandırılıyor? işte bunlar hep bir sebepten dolayı; isyanı olmayan kavgası olmayan bir toplum yaratabilmek için bunlar gerekli...
asıl fakirler isyan eder.
günümüz isyanları; protestolar, kaçını bir zenginin başlattığını görüyorsunuz ki, olay büyür zenginler sonra bir nevi sponsor işlemi görür, duyar kasar.
Çünkü çoğu kandırılmaya müsait insanlardır. Hayallerle uyutulurlar. Sesini duyurabilecek güçleri yoktur. Siyasi partiler ve din adamları tarafından hipnotize edilebilirler. Hal böyle olunca düşünemezler.
Gören de tarih burjuvazi isyanlarıyla dolu sanacak. Evladım ne yiyip ne içiyorsunuz siz. Biri çıkıp ciddi ciddi böyle bir sav atmış ortaya. Digerleri yorumluyor "evet öyle çünkü ellerinde yeterli gü.." lan bırak mına kodumun malı. Tarih reaya, pleb, köylü isyanlarıyla dolu. Eli yağda balda olan sanki süreklu isyan ediyormuş gibi "fakirler neden isyan etmez" ne olm ya hahahahahahabah. Fanusta mı yaşıyorsunuz lan siz?
bunu konuya değinmek istiyorum umarım bu entryim anlaşılır.
16,17,18,19 yy baktığımız zaman alt tabakanın ayaklandığını hep görürüz. misal osmanlıda celali ve yeniçeri ayaklanmalarıyla karşılaşırız. bunlar sadece padişah otoritesine karşı ayaklanmıyorlar. çoğu ekonomik ve sosyal yaşam koşullarından dolayı ayaklanmadır. halkta bir karşılığı varsa bu isyan büyür. eğer yoksa padişahlar tarafından kolayca bastırıldığını görürsünüz.
bizim sorumuz şuydu neden "şu an " ayaklanmıyorlar ? bu soru geçmişe bakıp bugünü sorgulamaktır ama geçmişin yaşam koşullarını ele almayız bana göre;
fakir dediğimiz zaman sosyal koşullar aklımıza gelmiyor... aklımıza direk ne geliyor ? ekonomi tabi ki. 21yy fakir tanımlaması elinde bulundurduğu para miktarı hatta 2000 yılından sonra küresel ekonomi yüzünden bu tanım değişmiş elinde bulundurduğun mal miktarı yani araba,ev,arsa, iletişim araçları telefon bilgisayar vs...
daha iyi anlamak için şunu örnek vereceğim. misal sende range roverin en yeni kasası var. güzel bir telefonun var. ahali sana "cebinde ne kadar para var ?" diye sormaz. nasıl aldın der ? günümüz borç sisteminin yarattığı birşeydir. belki o arabayı o telefonu banka kredisiyle aldın yada başka birşey... yani olmayan parayla bir mal sahibi oldun. insanlarda karşılığı şudur "ulan bunun range rover var kesin zengindir " gibi bir ithamda bulunur yani keseni sorgulamaz. orta sınıf için range rover doğru bir örnek olmayabilir buna renaultun orta sınıf arabasınıda ekleyebilirsiniz anlamak maksadıyla verilen örnektir. yani çıkartacağımız sonuç şudur. paran yok ama malın var bu da zenginlik göstergesidir. herkes zenginler kulübünde olmak içinde borç batağına girer. bu da modern köleliğin doğuşudur.
şimdi totalde şöyle bir değerlendirme yapalım eskiden kafe,araba,telefon, bilgisayar gibi olaylar yoktu. yani insanların elinde kaybedeceği fazla birşeyde yoktu. bu nedenle kaybetme korkusu olmayan insanlar çıkar yolu arar halk değimiyle "ya herro ya merro " diyerekten kendine bir çıkış yolu arıyordu. kaybedecek birşeyi olmayan insan ne yapar ? aklımıza bu soruyu getirdiğimiz zaman o zamanın koşullarını anlayabiliriz.
misal 21yy artık herkesin eline kaybedilecek birşey verilmiştir. birde sosyal koşullar çok elverişlidir. aylık maaşınla bir araba alabilirsin ? yada bir telefon ? her kesimin elinde mutlaka bir telefon,bilgisayar,araba vardır. fiyatına göre değişir ama vardır. bundan mütevellit kaybedecek çok şeyide vardır. aylık aldığı parayla kısa bir gezinti yapabilir yada başka şeyler. yani oyalanacağı kafasını meşgul etmeyeceği mutlaka birşey vardır.
şunu diyebilirsiniz ulan zaten fakir maaşı az yaşam koşullar düşük neden isyan etmesin ?
etmez azizim etmez... üretim ekonomisinden dolayı herkes kendi hayalinin kapasitesine göre birşeylerin sahibi olmuştur. fakir denilen insanın bile illa ki kaybedeceği birşey vardır. belki zor bulduğu işi ? belki karısı ? belki çocukları ? hatta zorla aldığı o evindeki küçük eşyaları ? bazen fakir dediğimiz insan "başlarım ulan bu hayata " diyebilir ama sigarasını yakar (düşüncelerden kurtulma isteği) acılı bir türküsünü açar (tesellisi) düşünür. yarın kalktığı zaman hayatına kaldığı yerden devam eder bu da kısır döngüyü getirir. velhasıl bunca kurulu düzen karşısında kim isyan eder ? etmek istese şöyle arkasına bakar kaç kişi bu kölelikten çıkmak ister onca korkuları karşısında....
çünkü zengin(sorumsuz ve kötümser) şerefsiz insanlar, zenginliğin yanı paranın mutluluk getirmediğini, her şeyin para olmadığını, toplumsal ve ailesel değerlerin paradan daha önemli olduğunu, çok paranın maneviyatı bozduğunu fakirlere ezberletip beyinlerine yerleştirmiştirler. fakire sorsan çok paran olsa ne yaparsın diye. çıkar kendime ev, araba alırım der. yani fakirliği bu denli alıştırmış ve zenginliği bu denli uzaklaştırmışlar. Yani demem o ki “Fakire şükretmeyi öğrettiler ki zenginin düzeni bozulmasın”
Bunu konuya değinmek istiyorum umarım bu entryim anlaşılır.
16,17,18,19 yy baktığımız zaman alt tabakanın ayaklandığını hep görürüz. Misal Osmanlıda celalili ve yeniçeri ayaklanmalarıyla karşılaşırız. Bunlar sadece padişah otoritesine karşı ayaklanmıyorlar. Çoğu ekonomik ve sosyal yaşam koşullarından dolayı ayaklanmadır. Halkta bir karşılığı varsa bu isyan büyür. Eğer yoksa padişahlar tarafından kolayca bastırıldığını görürsünüz.
Bizim sorumuz şuydu Neden "şu an " ayaklanmıyorlar ? Bu soru geçmişe bakıp bugünü sorgulamaktır ama geçmişin yaşam koşullarını ele almayız bana göre;
Fakir dediğimiz zaman sosyal koşullar aklımıza gelmiyor... aklımıza direk ne geliyor ? ekonomi tabi ki. 21yy fakir tanımlaması elinde bulundurduğu para miktarı hatta 2000 yılından sonra küresel ekonomi yüzünden bu tanım değişmiş elinde bulundurduğun mal miktarı yani araba,ev,arsa, iletişim araçları telefon bilgisayar vs...
Daha iyi anlamak için şunu örnek vereceğim. Misal sende range roverin en yeni kasası var. Güzel bir telefonun var. Ahali sana "cebinde ne kadar para var ?" diye sormaz. Nasıl aldın der ? Günümüz borç sisteminin yarattığı birşeydir. Belki o arabayı o telefonu banka kredisiyle aldın yada başka birşey... yani olmayan parayla bir mal sahibi oldun. insanlarda karşılığı şudur "ulan bunun range rover var kesin zengindir " gibi bir ithamda bulunur yani keseni sorgulamaz. Orta sınıf için range rover doğru bir örnek olmayabilir buna renaultun orta sınıf arabasınıda ekleyebilirsiniz anlamak maksadıyla verilen örnektir. Yani çıkartacağımız sonuç şudur. Paran yok ama malın var bu da zenginlik göstergesidir. Herkes zenginler kulübünde olmak içinde borç batağına girer. Bu da modern köleliğin doğuşudur.
Şimdi totalde şöyle bir değerlendirme yapalım eskiden kafe,araba,telefon, bilgisayar gibi olaylar yoktu. Yani insanların elinde kaybedeceği fazla birşeyde yoktu. Bu nedenle kaybetme korkusu olmayan insanlar çıkar yolu arar halk değimiyle "ya herro ya merro " diyerekten kendine bir çıkış yolu arıyordu. Kaybedecek birşeyi olmayan insan ne yapar ? Aklımıza bu soruyu getirdiğimiz zaman o zamanın koşullarını anlayabiliriz.
Misal 21yy artık herkesin eline kaybedilecek birşey verilmiştir. Birde sosyal koşullar çok elverişlidir. Aylık maaşınla bir araba alabilirsin ? Yada bir telefon ? Her kesimin elinde mutlaka bir telefon,bilgisayar,araba vardır. fiyatına göre değişir ama vardır. Bundan mütevellit kaybedecek çok şeyide vardır. Aylık aldığı parayla kısa bir gezinti yapabilir yada başka şeyler. Yani oyalanacağı kafasını meşgul etmeyeceği mutlaka birşey vardır.
Şunu diyebilirsiniz ulan zaten fakir maaşı az yaşam koşullar düşük neden isyan etmesin ?
Etmez azizim etmez... üretim ekonomisinden dolayı herkes kendi hayalinin kapasitesine göre birşeylerin sahibi olmuştur. Fakir denilen insanın bile illa ki kaybedeceği birşey vardır. Belki zor bulduğu işi ? belki karısı ? belki çocukları ? hatta zorla aldığı o evindeki küçük eşyaları ? Bazen fakir dediğimiz insan "başlarım ulan bu hayata " diyebilir ama sigarasını yakar (düşüncelerden kurtulma isteği) acılı bir türküsünü açar (tesellisi) düşünür. Yarın kalktığı zaman hayatına kaldığı yerden devam eder bu da kısır döngüyü getirir. velhasıl bunca kurulu düzen karşısında kim isyan eder ? etmek istese şöyle arkasına bakar kaç kişi bu kölelikten çıkmak ister onca korkusu karşısında....