Aslına bakılırsa dünyadaki en masum, en güzel ellerdir. Sabahtan akşama kadar ayakkabı boyamaktan nasırlaşmış, kağıt mendil satmaktan kurumuş olabilir. Varsın olsun. En nihayetnde onların kanı da o ufacık yürekten gelmiyor mu?
Bu yavru belki kapının önünde sabhtan akşama kadar annesinin işten gelmesini bekliyordur kursağına iki lokma sıcak birşeyler gitsin diye. Belki çok yemez ama sıcak çorba dolu kaseyi o kadar güzel tutar ki.
Ve eminim kalem tutmaya en çok yakışan eller bu ellerdir. Levent Kırca'nın eski bir filminde dillendirdiği bir replik verdı hiç unutmam. Derdi ki "Fakirin oğlu okur". ne kadar da doğrudur.
Dilerim o fakir çocuk ellerinin gökyüzüne açılarak ettiği bütün dualar kabul olur.
cocuk elidir. top tutmasi,camurdan pasta yapmasi, barbi bebegine elbise dikmesi gereken cocuk elidir. kose basinda mendil tutmamasi gereken, kirli kokan nefeslere avuc acmamasi; actigindaysa ona uzanan elin, annesinin eli olmasi gereken cocuk elidir. elinin icine cevirip baktiginizda bu sefaletten ne zaman kurtulur diye hayat cizgilerini yorumlamak zorunda hissetmemeniz gereken, elinin icinden kucuk kemik bilyelerin cikmasi gereken ellerdir. ama neticede kendinden baska herkese sadece eldir, bakar gecersiniz.
kirlidir fakat zengin çocuklarının elleri kadar kirli değildir. paranın sıcaklığını hissetmek onun için ayrı bi' zevktir.
nasırlıdır, küçücük yaşta çalışmanın verdiği tüm güç o ellerdedir.
duvarlarda görünen parmak izleridir. bir yere dokunduğunda kalan izde anlaşılır hayat onun için, o izin koyuluğu önemlidir. ne kadar çalıştığını gösterir.
titrer ve gizlemeye çalışır ellerini. parmaklarında demir eksikliğinden dolayı tırnak yanlarında çıkan deri çapakları ve o ellere ait kim bilir onlarca hikaye umut hayal ve herşeyden önemlisi ulaşmak istedikleri hayyalleri dokuna bilme hissinin sıcaklığı vardır.