bir gün yine fakirdim. sabahları kalkıyor kurumuş olan bir dilim ekmeği azıcık çayla ıslatıp yiyordum.soğuklar başlamış ve ben ısınmak için koltuk altlarıma gazete kağıtları sıkıştırıyordum. iş aramalıydım yoksa bu fakirlik geçmeyecek ve gün be gün beni beni öldürmeye devam edecekti.tek tesellim cenk'ti beni ölesiye seven , fakirliğimle alay etmeyen ve yeri geldiğinde bana sıcacık bir simit alan cenk. cenk 1,82,5 boyunda irice kumral ve fakir sever bir erkekti.
cafelere, lokantalara gidiyor ne iş olsa yaparım diyordum her gün. adeta gözlerim o cafelerde ki pastalar sandivçler arasında roaming yapıyor ve müşterisinin koluna sürtünen berber misali iştah kabartıyordu.
tanrım diyordum tek fakir ben miyim? benim bir iett şiföründen ne eksiğim vardı. hayır dur diyordum isyan etme cenk var neyine yetmiyor. her girişimim boşa gidiyor ve bir lokantanın mutfağında ceo olma hayalim gün be gün tükeniyordu. ağlıyor sızlanıyor ve arada masturbasyon yapıyordum. açlıktan kendi yağlarımı içten içe yediğim bir gün "amann olmadı bir ağaç kemiririm" düşüncesiyle seğmenler parkının aylak ama mağrur çimlerinde geziniyordum. her adım atışımda içime bir ateş düşüyor garip boşluğa doğru yuvarlanıyordum. birden çalının oynadığını fark ettim. o da neydi kim bilir belki bir tavşan belki bir keklik. kafamda anında ocağı yakmış ve mis gibi kokan etin kokusunu alabiliyordum bile. ben eblek hayallerin arasında ağzımı beş metre ayırmış havaya bakarken çalıların arasından bir çift ellerinde hamburger poşeti, yanında gazlı içecekle güle oynaya çıkıyorlardı. o an cenk'le göz göze geldik. cenk 1,75 boylarında sarışın yeşil gözlü bir erkekti.
tutunduğum tek dalım da kopup gitmişti. peşimden geldi.
git dedim beni fakirliğimle baş başa bırak.