millet açlıktan ölüyor, sokaklar işsiz dolu, hızlı trenden veya 2. boğazdan önce milletin boğazı ile ilgilen, emeklilerin hali vasat, esnafın ki ise kesat... gibi cümleler kurmaktır. bu edebiyatın ülkemizdeki temsilcileri muhalefet partisi liderleri ve bu partiler tabi partizanlardır. kendileri iktidar olabilirse yeni oluşan muhalefet bu akımı devam ettirir.
türkiye de en çok tutan ilgi gören acıma hisleriiyle (aşağılanarak aslında) ilgi çeken dikkat çekme metodudur.oysa zengin birinin lükslerinden vazgeçmesi daha zordur inanın insanları lükslerle bezerseniz ihtiyaçlarını unutup öldürebilirsiniz bile en azından sosyal anlamda.
bir düşünüründe dediği gibi '' bana lükslerimi verin ihtiyaçlarım sizin olsun. ''
abi bizim paramız yok, fakiriz.. ülke olarak fakiriz ama bak ne güzel kendi kendime şeyler öğrendim.. hadi bak ben bilgiliyim birde elimde imkanlar olsa neler olur.. hadi ben yüceltin, egomu kastırın.. kızlar pm atsın falan.. *
fakir edebiyatı adı üstünde mikici edebiyatı. politikacıların mağdur mazlum edebiyatı yaparak dini herşeyi sömürerek maddeten yoksun ve olabildiğince cahil bırakılmış bu kitlenin oyunu alıp daha sonra memleketin anasını belleme ve saltanatlarını kurma üzerine kurulmuş edebiyat türü.
Üzümle ekmek yememiş bir fakir olarak hayatımı
idame ettiremezdim. Bunu da denemek istedim
ve üzümü alıp ekmeği de yarım koparıp attım
ağzıma. Sonuçta bir gelenekti bu. Fakirliğin de
kendine has bir alt modası vardı. Bu alt moda,
zenginin sınıfsal ayrımını gizlemesi adına
fakirce takılmasını icap ettiriyordu. Tıpkı karpuz
ekmeğe bayılırım'daki istem dışı bir söz gibi.
Hiç karpuz ekmek yememiş bir fakirlikle, karpuz
ekmek yemenin güzelliğinden dem vuran zengini
düşündünüz mü? Ha bir de bunun yanına
'peyniri' koyanlar var ki onlara sözüm yok.
Lakin ben fakirken benden zengini bunu lüks
olarak addediyorsa orada karpuzu önce bir
elime alırım, büyüklüğüne bakarım, sonra elimle
iki tık tık vururum, çıkan ses aradığım düzeyde
bir ses ise satıcıya döner ve 'hocam' bu kaç
para derim. Zengin olsam, hiç sormadan
'bilader' tart bunu derdim. Öyle de bozulmaya
müsait bi kişiyim. Bu para dilimizi bile
farklılaştırmış be. Fakirin elinde ne varsa aldınız
bırakın dili onun olsun. Dil demişken fakir
edebiyatı bile fakirin elinden alındı. Edebiyat
gitti sadece fakir kaldı. Tıpkı şu an yaptığım
gibi(bu arada her türlü yardımlarınınıza
açığım).
Sobalı evde oturduğumuz günler aklıma geldi.
Çok samimiyetsizcedir; her yöneltilen eviniz
sobalı mi? Sorusundan sonra, 'evet sobalı'
dediğimde, "aa en iyisi soba be, yakıcan kömürü
atıcan üstüne kestaneyi oh mis" tepkisiyle
karşılaştım. Adamlar otomatiğe bağlanmış
sanki. Hep aynı cevap. Ona o görev verilmiş.
Birinin evinde soba mı duydun git bunu söyle
çıldırsın pezevenk, diye. Bak bak bak piçteki
lükse bak. Kömürü bulduk kestaneyi de aldık
keyfi kaldı. Sanane pezevenk, yol gösteriyor bi
de ibne..
samimiyetsizdir. "edebiyat" çatısı altında kullanılan her türlü argüman bir yönüyle insan ruhuna hitap eder. fakir edebiyatında ise sarf edilen cümleler ajitasyon temellidir. bir insan ajitasyona neden ihtiyaç duyar? gerçekten zor durumdasındır ve bu yolla durumu iyi olan insanlardan yardım koparmaya çalışırsın. bunu anlarım güzel kardeşim. benim anlamadığım nokta ve sinirlerime dokunan mevzu zenginlerin fakir edebiyatıyla ajitasyon yapmasındaki gaye ne? işte bu bana samimiyetsiz geliyor. polo'dan aldığı 90 tl'lik pijamasıyla, 450 tl'lik rayban gözlüğüyle, mavi'den aldığı 150 tl'lik kot pantolonuyla ve ayfon 5'iyle bir bünye neden fakir edebiyatı yapar?
Fakirlerin kendilerini aşağı görüp aynı zamanda da "hayır ya aslında sizinle eşitiz ama biz onurumuzla, karakterimizle, namusumuzla sizin seviyenize erişiyoruz." deme ezikliğidir.
Kimse kusura bakmasın ya da baksın.
Sosyoekonomik düzey ile kültür seviyesi çoğu zaman orantılı seyrediyor. Çoğu çocuk yetiştirmeyi bilmemesine ve paraları olmamasına rağmen bir sürü çocuk yapıyor.
Ben istersem 5 tane yaparım ama sen yapmamalısın kardeşim. Paran yok çünkü. Bu bir sorumluluk, bu çocuğu yapıyorsan ona güzel, mutlu bir aile hayatı, kaliteli bir eğitim vermek zorundasın. Temel ihtiyaçlardan bahsetmiyorum bile.
Hayatları falso bir çoğunun ama lafa gelince onurumuzla yaşıyoruz. He tamam hadi.