hiç bu durumdan utanan bi insan görmedim lan çok garip. çocuğu fakir aileye veren allah utanma duygusunu da alıyo demek ki. aksine gayet rahat insanlar olur bu çocuklar.
günümüzde suç olsa her şeyi dolu dolu yaşamaktır. biz mesela gecekonduda büyüdük, bahçemiz vardı. içinde incir ağacı, akasya, çeşme, boydan boya çamaşır ipi vardı. mandallarına vurmaya çalışır, toprağı eşer solucan çıkarırdık. şişeye koyup seyrederdik. akşamları sobanın üstüne portakal kabuğu koyup kaçardık. evde bayat ekmekler varsa annem onları yumurtaya banıp kızartırdı. kazaklarımız karışırdı kardeşimle.o zamanlar fakirlik kocaman zenginlikti herkes mutluydu. kisiligimizi babamizin parasi, mezun oldugumuz okul, el bebek gul bebek buyutulmus reddeden kiz degistirmedi....
bugüne bakıyorum, benimle aynı mahallede büyümüş fakir ailelerin çocukları bodrum dan, çeşme den, tatil fotoğrafları atmaktan baska bi sey yapmıyorlar. yanlarında her gün başka insanlar, sanki buraya hic ait degilmis gibi yaşıyorlar. tüketim ve israftan ibâret bir yaşam. anlamıyorum hic mi hayatta hayal kirikliklari, hicaplari yok.
bugün en çok canımı sıkan şu maddeci, etiketci, duyguları ölmüs, o günlerin çocukları. hatta anne babaları. bu kadar çözülmüş bir toplumuz. en çok sıkıntıyı da biz fakir ailelerin çocukları yaşıyor bu yüzden. her günahin kecisi biziz. otekinin parasi, arabasi, iyi bir meslegi var; seninde olmali dayatmasi ve sidik yaristirmasi. kimse anlamiyor. biz ayni sartlarin, gecmislerin cocuklari degiliz. biz en cok sevgi biriktirdik. hepsi zehirlenmis gibiler. anlamiyorlar. sadece madde anlaminda fakiriz. manevi anlamda cok zengin insanlariz. iyi bakin goreceksiniz...
gecekondu da büyüdüm, bahçe de çağla ağacımız, kiraz ağacımız vardı... At kestanesi ağacımız vardı, çocukken annem kulağa giren böcek hatırlamıyorum adını, o kulağına girer, sağır eder. Bahçe de yatma derdi, oranın önünden geçerken, kulaklarımı kapatarak geçerdim.
şimdi ona oranla halimiz vaktimiz bayağı yerinde, çok şükür.