Erdal beşikçioğlu başrolde olduğu için bile izlenmeye değer olarak gördüğüm, izledikten sonra tadının damağımda kaldığı ender filmlerden. Filmin konusu çok derin fakat Erdal beşikçioglu karaktere karakter katmış oyunculuk performansı mükemmeldi tiyatrocu olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır.izleyin bu filmi, mümkünse birden fazla izleyin. Şu an için Taksim'de Cine Majestik"te gösterimde hala, şiddetle tavsiye ederim. Not: Trois Couleurs: Blanc filmine biraz benzettim konu olarak, ki bahsettiğim film de güzeldir izlemeye değer.
klasik türk filmleri gibi, konusu güzel ama iyi anlatamayan filmdir. beyler kendinize gelin, taksim'de barda çalışmak entel olmak değildir. olsa bile sadece bu açıdan bakmak klişedir. sen asıl konuna dön. anlatamıyoruz bu adamlara. iki film izleyip öyle çekseydiniz bari.
bir gecede kolayca bitirebileceğiniz ihami algör kitabı. çok fantistik. arka kapağındaki yazı mükemmel. bulduğumda entry'i editlicem.
arka kapak:
--spoiler--
böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartakus kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım. nedenini bilmez ağlardım. ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine.
--spoiler--
öncelikle çok kötü bir film izlemeyin. erdal be$ikçioğlu'na da o karakteri yakı$tıramadım.
zaten kadın karakterin yüz siması orospu bir hayat sürmeye müsait değil. a$ik olunabilecek bir yüz bence. hafiflik kaldırmıyor yüzü. yani yazar karakterimiz ise nasıl bir erkekse ayrıldıktan sonra bile kızın evinde kalabiliyor, 5 kuru$ parası yok. üstüne üstlük bir kadını kullanıp duran ve bu toprakların kültürüne uzak bir karakter. ulan kadın senden evlilik teklifi bekliyor sen gidip ba$ka bir kadına iç güveysi gidiyorsun.
sikmi$im senaryosunu. kullanılan kadın var, kadını metala$tırma var, serseri hayata özendirme var. insan kendisinden bir parça hissemedikten sonra sokmu$um filmine kitabına. by.
Kitabı güzel, filmi güzel..
imdb puanının neden düşük olduğuna anlam veremediğim film. Oyunculuklar da senaryo da son derece gerçekçi; büyük büyük aşklar yaşayıp acılar çekip mutlu sonla biten filmlerden değil.
Müzikleri de çok hoştu.
Sadri Alışık denen hergele, her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım. nedenimi bilmez ağlardım. ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
Buruk bir gülümseme belirdi yüzümde. dışarıdan bakıldığında nasıl görüldüğümü farkettim. Cidden çekilmez bir adam profili.
filme dönersek tekrar, son söylediğini çoook daha önceleri söylemeliydin arif. Senin çayın içilmeyecek kadar soğuk hale geldiğinde film yarılanmamıştı bile aslanım. Hayat, boşa bir saniye dahi geçirilmeyecek kadar kısa zira.
kendi iç sesiyle zamanını geçiren , avare bir adamın öyküsüdür. kendinin böyle oluşunun nedenlerini sorar muzeyyene , nedenleri bulmaya çalışır. kendi iç dünyasında yaşayan etrafında olup biteni hikayelestiren ve müthiş akıcı bir dile sahip olan mini bir kitaptır , okunması tavsiyedir.
kadın mesafeli bir yerden başka birinin sesiyle konuşuyordu. oraya nasıl ve ne zaman gitmişti, adam mı göndermişti yoksa taksi tutup kendi mi gitmişti ?