Teknolojinin gelişerek sürekli değişime uğraması dünya üzerindeki her türlü etkileşimin artmasına ve yoğunlaşmasına yol açmakta ve bu yakınlaşma hali de sürekli yenilenen düzene ayak uyduramayan faktörlerin dışlanmasına veya elimine edilmesine sebebiyet vermektedir. Nerdeyse her sabah farklılaşan bu dünyada, gerek bireysel gerekse kurumsal anlamda değişime uyum sağlamak, bundan fayda sağlamak ve dahi bu değişimin ana aktörlerinden olmak dışındaki bir seçenek her halükarda yalnızlaşmaya ve yabancılaşmaya götürecektir. Buradaki asıl nokta, inanmış kişilerin bu değişime tabi olurken inançlarından ne derece kopacakları ve ne tür tavizler verecekleridir. Aslında son cümlede kapalı bir şekilde inançlarımızın bizleri sabit, durağan hale soktuğu ve tamamen değişime ve yeniliğe kapalı olduğu şeklinde kökten yanlış bir düşüncenin izlerini görmek mümkün. Ancak özellikle inanmış kişilere yönelik bu yanlış algılamanın ve bunun beraberinde getirdiği eleştirinin yanlışlığının ortaya konulabilmesi, mevzuya bu açıdan yaklaşmamızı gerekli kılmıştır.
“inançlarımız değişime karşı mı?” sorusunun doğru hali aslında “ne tür değişiklikler inanç dünyamızda makes bulmaz?”dır. Çünkü şuna katiyetle inanıyoruz ki, inançlarımızın temeli olan Kur’an ve Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam’ın Sünneti evrensel bir nitelik taşımakta ve her zamana seslenebilecek bir öğretiyi taşımaktadırlar. Bu sadece bir kanı veya zan değildir. Her devirde ortaya çıkmış Müslüman alim dehalar bunu eserleriyle kanıtlamış ve yaşadıkları asırlara da kabul ettirmişlerdir. imamı Gazalilerin, Fahruddini Razilerin, Said Nursilerin ve sayısı yüzleri, binleri geçen Kur’an ve sünnet kaynağından doyasıya beslenmiş ve her türlü fikirlerini bu temeller üzerine dikmiş büyük islam medeniyetinin diğer dahi evlatları, keskin zekaları ile islam öğretisinin değil değişime ayak uyduramaması veya köstek olması, bizatihi bu değişimin temel saiki olduğunu herkese ayan beyan göstermişlerdir. Bu sebeple şu an islam’ın değişime önayak olan mahiyetinin gizlenerek tam tersi bir algı oluşturulmaya çalışılmasının ve bunda büyük oranda başarılı olunmasının sebebi, biraz da buna karşı gelecek büyük alim dehaların yeterli sayıda yetişememesine bağlamak gerekir kanaatimce.
Müslüman memleketlerde yaşanan bu alim yetiştirme eksikliği meselesini, üzerinde külliyatlar yazılacak derecede derin bir konu olduğu için şimdilik bir kenara bırakıp daha özel bir konuya değinmek istiyorum. Malum, ticarette modern zamanlarda yaşadığımız hayatla doğru orantılı bir şekilde karmaşıklaşmış durumda. Bu karmaşık ticari yapının tam merkezinde bankacılık sistemi oturmaktadır. Hisse senetleri, tahviller, vadeli işlemler piyasası vs.vs. onlarca enstrümanın ticari hayatta yer alması ve sürekli yenilerinin piyasada arzı endam etmesi zaten karmaşık olan kafalarımızı daha da karıştırırken, bankalar bizim yerimize deyim yerindeyse bu malzemeler yığınını bir çantaya koyarak bizler için derli toplu bir hale sokmaktadır. Bu kadar giriftlik ticaret ile meşgul olan hatta bir miktar parası olup bunu bir şekilde değerlendirmeye çalışan herkesi on zorluyorken belli hassasiyetleri olan ve yaptığı her işin Kur’an ve sünnete uygun olmasına çalışan kişileri yüz, bin hatta yüz bin zorlamaktadır. Çünkü, faiz denen olgu inanmış insanların başında her an düşecek bir demokles kılıcı gibi durmaktadır. Bu tür bir hassasiyeti her an taşımak aslında Müslümanlar için bir zaruriyettir. Zira Müslümanlar “Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Al-i imran 130) hükmü gereği faizden kendilerini uzak tutmak zorunda olduklarını bilir ve “Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar.” (Bakara 275) ayetinin korkunç tehdidini her zaman içlerinde taşırlar.
akp iktidarda olduğu sürece gücüne güç katacak sistem.
durduk yere yeni yetme bir çocuk gibi herşeye karşı çıkmak değil benimkisi. önce sıkılmazsanız yeşil sermaye başlığında bi entry var onu okuyun. sonra bu entry'e devam edin daha sağlıklı olacaktır.
şimdi bugünlerde bir gelişme oldu. çoğu vatandaşın haberi yoktur. Merkez bankası, uluslararası islami likidite yönetim kuruluşu (nam-ı diğer iilm) ile bir anlaşma imzalayarak ekonomiye yeni bir faizsiz yatırım aracı getirdi. herhalde yeşil sermaye'nin ulusal ekonomiden emdiği para kendilerine yeterli gelmemiş olacak...
anlşamaya göre; sisteme dahil olmak isteyen banka, merkez bankası aracılığı ile iilm'den kira sertifikası benzeri enkul kıymet alacak. faize duyarlı olarak çalışan bu kuruluşlari nakit paraya ihtiyaç duymaları halinde kira sertifikası benzeri bu enstrümanları ellerinden çıkararak merkez bankasından nakit para temin edebilecek. türkiye katılım bankaları birliği genel sekreteri Osman Akyüz (evet o bir badem bıyık), ellerinin güçleneceğini belirtti. mevduat bankalarının devlet iç borçlanma senetleri sayesinde sıkıntı yaşamadığını aktaran akyüz, "bizim nakit paraya ihtiyaç duyduğumuzda para alabileceğimiz herhangi bir mekanizma yok (e müşterilerinden öpücük mü alıyodun sen?) yeni sistem ile elimizdeki menkul kıymetleri verip nakit alabileceğiz." demiş. üstelik merkez bankası islami likidite yönetim kuruluşundan alınan bu belgeleri teminat olarak kabul edebilecekmiş. ohhh harika valla.
merkez bankası'nın belirttiğine göre, "islami kurallara uyumlu" her türlü finansal ve finansal olmayan varlık, varlık havuzuna kabul edilebilecek (ekonomide "islami kurallar" ??? nassıl yaa?)
(kaynak: 29 ocak - 4 şubat gözlem gazetesi.)
adama bak : "biz nakit ihtiyacımız olduğunda temin etmekte zorlanıyoruz" diyor. e kardeşim, bu işi yapmayı sen seçtin? sen istedin faizsin bankacılık yapmayı "aman allah çarpar" deyu. e o zaman ne ağlıyorsun? faizsiz bankacılık bu ülkede 20-25 senedir var. sen "nakde sıkışıyorum ben" diyorsan, demek ki halk bu sisteme ilgi duymamış. sen neyin hesabını yapıyorsun? merkez bankası... benim merkez bankam neden islami zart zurt'tan alınan bir kağıt parçasını, yeşil sermayenin bir yatırımı bir borcu için benim adıma teminat olarak kabul ediyor?
u yeşil sermaye bankaları hiçbir krizde batmadı. batırtmadılar zira. nasıl olduğunu ben çok iyi biliyorum da vatandaş da düşünsün bunu. koskoca bankalar batarken bu faiz almadan çalışanlar nasıl -batmayı bırak- güçlenerek büyüyor? bir de üstüne ağlıyorlar.
benim faiz, vahşi kapitalizm, ümmetçi olsun olmasın sömüren büyük sermayeler hakkında neler düşündüğümü merak eden az çok araştırsın. derdim olayın sadece "ümmetçi" olmasıyla ilgili değil. böyle gizli kapaklı, böyle gereksiz, böyle adaletsiz ve bööyle yıllardır sistemli bir şekilde yapılması.
cogu yazar dostlar'in yazdigi gibi yobaz bankacilik veya ütopya degildir, tam tersine bir cok ülke ve vatikan tarafindan bile benimsenmistir. ekonomik kriz sebebiyle önümüzdeki yillarda avrupa'da bir cok ülke'de uygulamaya gecilecek olan, islamic banking olarak tanitilan bankacilik. avrupadaki ekonomisyenler bu bankaciligi daha hümaniter ve daha mantikli bulduklarini, ayrica bu yöntemin iyi bir diyalog kaynagi olabilecegini belirtiyorlar.
ingilizce veya almancasi olanlar asagidaki videolarindan bilgilerini alabilirler:
yamulmuyorsan ülkemizde korkut ozal' ın girişimleriyle başlamış olan bankacılık türüdür. böylece yastık altında stabil yatan hatırı sayılır derecede mevduat sisteme dahil edilmiştir.
içeriğini bilmeyenlerin hakkında saçma salak yazılar yazdığı sistemdir.
bari açın adamların nasıl çalıştığını internet sitelerinden takip edin. 2001 krizinde bi ton banka fona devredilirken faizsiz bankacılık sistemiyle çalışan bankalar cayır cayır borç para veriyordu piyasaya bre cahiller.
haccp belgesi gibidir. yani restoran mutafığının her aşamasını temiz tutacağına söz verir ama tutmaya da bilir. mutfağın her aşaması temiz değilse amacına ulaşmaz.
mute nikahı na benzer. efendim şimdi adam beğendiği bir orospuyu becermek istiyor. ama zina günah. napıyor. bir gecelik yada bir sürelik anlaşma ile dini nikah kıyıyor. Gönlünün keyfi geçtiği zaman kadının yüzüne boş olboş olboş ol diyor ve boşanıyor. kul kendini allahtan daha akıllı gördüğünden allahı kandırdığını düşünüyor. zinaya kılıf uyduruyor.
bu da aynı böyle bir şey. faiz haram ya. bak ben senin alacağın şeyi ondan satın alıp , sana satıyorum. aradaki farkı ticaretten kar sayıyorum. yada hiç bilmediğim o şeye paramı vererek ortak oluyorum diyor. ortağı olduğum o, zarar etse bile ben yasal faiz kadar kar payımı alıyorum
şuna paranın satın alma gücünü kiralıyorum dese . evini kiralayan ev sahibininn evini kiraladığı gibi bende sana paramı kiralıyorum dese, daha mantıklı olur.
dünyada faizin olmadığı bir finans sistemi yoktur. olması aklın alacağı şey değildir.
bankacılık sistemine ters bir algılama yaratılarak neymiş faiz demeyelim eee nediyelim? "kar payı" güzel bak, e başka? "getiri" güzel diyerekten; çayı ince belli bardaktan içip oh be daha hoş tat alıyorum demeye benzer. ulan çay, çay'dır işte..
bu iddiada bulunan bankalardan kredi cekmeye kalkın bakalım kredi olarak verdikleri
paranın geri odemesinde sizden fark almayacaklar mı?
hani faiz haramdı,cocuk mu kandırıyorsunuz?
faizli bankacıların parayı bir kavanoza koyup izlediklerini ve bir süre sonra sahiplerine geri verdiklerine, kendilerinin ise parayı işletip kar payı verdiklerine inanmamızı isteyen, cin olmadan adam çarpmaya kalkan (nitekim çarpan) soytarıların uydurmasıdır.
islam'ın bugünün ekonomik hareketlerine göre yeniden yorumlanması gereğini en fazla hatırlatan iktisadi davranıştır faiz. nitekim 1400 yıl önce sadece alış-veriş işinde kullanılan para, bugün bizzat kendisi alınıp satılan bir metadır.
bu demek değildir ki faiz artık haram değildir. faizin yeniden tanımlanması, islamın emrinin ruhunun anlaşılması gerektir. mesela işe, karşıdakinin zaruretinden faydalanarak haksız kazanç sağlama durumundan başlanabilir. paranın piyasadaki diğer aktörlerin davranışlarına göre değer kaybı ve kazancından, enflasyonun servet üzerindeki etkisinden vs.
bugün elimizde olan entellektüel islami bilgi ile dahi bu sorunun cevabını tam olarak veremiyoruz malesef. umarız faizi meşru kılıp müslümanların sermayesini sömürmekten başka amaçla hareket eden birileri çıkıp bütün bu karışıklığa son verir.