ilk zamanlar eğlenceliydi ancak artık iyice boku çıktı. ulan adamlar facebook a ekleyebilmek için yaşıyo neredeyse. faceye eklerim diye geziyo foto çekiyo canı sıkılınca onu yazıyo. yuh artık kardeşim yakında sıçtığınıda yazacak mallar. baktım olmuyo kapattım bende hesabı. hiç aramıyorum. iyi ki varsın sözlük.
bende bu gruptanım ya, facebook'un uygulamalarına kanmayıp kaçabildim diyebiliyorum, sigarayı bırakmak kadar zor gerçekten ve bir o kadarda anlamsız insanların kişisel hayatlarını paylaşmasından sıkıldım diyebilirim, bırakma sebebi olarak bilmek istemiyorum facebookada sormuyorum banane diyorum ama facebook arkadaşımın kişisel hayatlarını bildiriyor, gönderiyor filan engel olamıyoruz hesabı silmek tek çaresi.
yani banane arkadaşımın nelerle kimlerle takıldığından cidden banane annesi yada babasımıyım ben bu kişinin facebook bana bildirimle gönderiyor, en fazla arkadaş ortamından şu kızı ekledim çıkıyoruz sohbeti yapılacak yer.
amaç yok zaten o ilişkilerde filan, sadece asosyalsin ve çevreni genişletmek içinde facebook hesabı kasıyorsun milletin yüzüne gülüp arkasından işler çevirip listesinden şunu bunu ekliyorsun arkadaş ayağına.
olayın sevgiliyle alakası yoktur. facebook'un amacı, tıpkı diğer sosyal paylaşım siteleri gibi ''ayy fotoğraflarım da ne harika, tanrım ne gadan da mikemmel bi insanım ben''dir.
30 tane gerçek arkadaşını, 400 tane de hayatında bi kere gördüğün, belki de hiç görmediğin insanları eklersin sayfana. ondan sonra 3 saat photosopla uğraşılmış ya da sırf oraya konulsun diye buluşma ayarlanıp çekilmiş fotoğraflarını koyarsın albümlerine.
arada ekşi sözlük'ten ya da başka bir yerden apartılmış güzel sözleri alır ileti yaparsın, insanlara sunarsın.
nerde entellektüel bir etkinlik görsen ''katılacak'' işaretlersin.
kısacası kendini güzelce paketleyip, diğer insanlara satarsın. ne kadar çok satarsan kendini, o kadar mutlu olursun.
sözlükler de aynı amaç için vardır, sosyal ego mastürbasyonu. buraların tek avantajı sadece fikir yarıştırırsın, sözlerinle, düşüncelerinle pazarlarsın kendini ve en önemlisi burada nickler altına saklanmış yılansı sinsi fareleriz.
bilgisayar başına oturduğumda benden kralı yoktur, yapmacıklıklarımla, gösterişimle, fikirlerimle. bilgisayardan kalkınca yine eski benim, kişiliğim kaymaz.
çünkü burada, sokakta beni görüp ''a a sen o musun, ayy geçen gün ne de güzel yazdın'' diyecek bir insan yok. çünkü ben nickten ibaretim, kimse beni tanımıyor. arkadaşlarıma ya da arkadaş olmak istediğim güzel bacaklı kadınlara pazarlamıyorum kendimi. beni tanımayan, ismimi cismimi bilmeyen insanlara fikirlerimi pazarlıyorum sadece. işin en güzel tarafı bu.
ben kendi adımla değil, nickimle yapıyorum sosyal ego mastürbasyonumu.
Facebook hesabı olmayanların; kendisini fransız bir tüccar, hesabı olanların ise kendisini türk esnaf gördüğü sosyal paylaşım sitesidir. Beyin bedava, bedava ya.
Populer olana bok atarak ben farkındayım ımajı cızmek derdındedırler, begenılen fılmlerın yarılarında cıkmak, begenılen dızıler ıcın "neyıne guluyosunuz bu salak seyın" acıklamarı da dıger hobılerıdır.
Zaten gercekten facebook kullanmayan veya kullanma geregı duymayan bır ınsan sozluge gırıpte ben facebook kullanmıyorum, amele kaynıyor demeyı de gereksız bulur.