facebook fırlattı kalbimi

    1.
  1. Şimdi almışım önüme dizüstü bilgisayarımı, takmışım kemik çerçeve gözlüğümü, sağımda fındık aromalı kahvem, solumda yarısı sömürülmüş sigaram, binlerce takipçinin sabırsız bekleyişi arasında, sonbahar yaprakları edasıyla toprak anayla buluşan karları izleyerek, entel entel, gösterişli mimikler eşliğinde yazımı yazıyorum değil mi?
    Tabi tabi kesin öyledir! Nah işareti olsa şuracığa onu eklerdim cidden. O cümleyi kurmak bile yarım saatimi aldı amk. Sağımda 2 aydır yarısı dolu pet su şişesi, solumda geçen hafta çiğnediğim sakızın ambalajı, önümde de bilgisayar, Word’den kelime kasıyorum amk. Üzerimde de bir kapüşonlu var, yemin ediyorum kül tablası terk… Dışarıda da kar yağıyor; arkam dönük, perde kapalı. Pencerenin orda oturacak yerim bile yok lan.
    Hanımlar beyler! Neyin kafasını yaşıyoruz lan biz? Facebook’ta arkadaşlarımızın birbirinden neşeli fotoğraflarına bakıp, “Ulan millet kopuyor abiee! Bir de bana bak, yaşamıyorum lan ben, bitmişim ollom! Herkes her gün ayrı yerde!” diye düşünmek de nedir yahu? Komşunun tavuğu komşuyu şey yaparmış, ya da komşu komşunun tavuğuna kül mü veriyormuş her neyse. “Michael, Joshua ile birlikte Rocco’daydı”… Bak… Yılda en fazla iki defa gitmiyorlarsa ben de wkdk değilim arkadaş. içtikleri birer bira, o da zaten giriş ücretine dâhil. Ha, kız mı? Ne kızı lan, kız olsa “Michael ve Joshua, Angela ve Merkel’le birlikteydi.” yazardı orada. Haksız mıyım?
    Hele, üçlü beşli, gülmekten yarılırken çekilen fotoğraflar vardır; ya o an yakalanır, sonrakiler devamında gelir; ya da can sıkıntısı gidericisi olarak kullanılır fotoğraf çekilmek. Kimse gerçekten eğlenirken fotoğraf çekmez arkadaş! Aklına gelmez ulan insanın. Sanki Kapadokya’ya gittiniz de kartpostal basacaksınız mk.
    Kendini ayna karşısında çeşit çeşit giyinip çekenleri görürüz. Sanarsın Cemil ipekçi. Ne Cemil’i yahu, bildiğin Cemile! Git komşuna salatalık soy, soğan doğra, sosyalleş bacım; kızıyla dedikodu falan yapın ne bileyim, abisini kuzenini falan kes işte…
    Bir de o fotoğrafların altındaki yorumlar okunur, evlerden uzak… Vukuatın ertesi günü yazılmış, taze gelin heyecanı tadında yorumlardır. Okursun, “Eğlenmişler baba, cidden eğlenmişler!” dersin. En fazla bir hafta sonra, artık o fotoğrafa yorum yapılmaz, Facebook yoruma kapatmıştır sanki.
    Sonra duvardan duvara atlamalar olur kedi gibi. O onun duvarına yazar, o diğerininkine s*çar, diğeri isim etiketler… Altta da yorumlar sıralanır, tabi bir b*k anlamayız. Yine düşünce balonu belirir sağ üstte: “Abi adamlar aşmış, benim böyle samimi duvarlaştığım(ne demekse) arkadaşım bile yok. Baksana Duvarca konuşuyorlar, bir şey anlamıyorum bile.”
    Twitter desen, adam günde 298433903 ileti gönderiyor. “Ulan” diyorsun, “adam görüngü(fenomen), sosyal medya ünlüsü!” Düşünün, 8 saat uyusa, atıyorum her 2 dakikaya bir iletisi var bu adamın. Lan adam ne görüngüsü, bildiğin götüngü, kalas kalas. Kokar lan bu. Git bir duş al, klavyenden mutant çıkacak birader…
    isveç’te bir araştırma yapılmış; Facebook vb. sosyal paylaşım siteleri, insanı bunalıma sokuyormuş. Sokar tabi ulan. işin garibi, bunalıma girenin bunalıma girmesine neden olan kişi de, bunalıma giren yüzünden bunalıma giriyormuş.(Türkçe hocama ve 7 ceddine buradan selamlar gönderiyorum)Yani, ben senin yüzünden bunalıma giriyorum, “Vay anasını adam über serin.” diye; sen de benim yüzümden bunalıma giriyorsun, “Aaaahh, mmmmmhh, ooovvv çok sert”. Ahan da ben bu yazıyı hazırlarken, dün gazetelerde çıktı bu haber, tam oldu.
    Konumuza dönersek eğer, kimse tuzum kuru demiyor sosyal paylaşımda. Hiç gördünüz mü ağlarken çekilmiş fotoğrafını ekleyen? Sıçtın anlarını duvarına yazan biri var mı bildiğiniz? Anasından babasından dayak yediği vidyoyu koyan oluyor mu? “Bugün de otobüse bedava bindim, biletçi görmedi beni hehehe.” yazan var da biz mi bilmiyoruz amk? Sanarsın ki her yere gece tarifesinde taksiyle gidiyor piç… Bizleri bunalıma sokan da bu zaten. Baktıklarımızın arkasını düşünmüyoruz. Bu eleman hep mutlu, bu eleman hep neşeli, bu eleman hep ortamda. Hayır güzel arkadaşım, hayır! Herkesin acısı, tatlısı var… Kimse senden daha mutlu, daha neşeli değil. Kimse senden daha zengin de değil aslında. Senden daha karizmatik, güzel ya da tipli de değil. Sadece en güzel anlarımızı paylaşıyoruz. Ama bunu ayırt edemiyoruz. için rahat olsun, kimseye gereksiz yere gıptayla bakıp kendinizi komplekse sokmayın.
    Size kendimden, canlı bir örnek vereyim de bitireyim yazımı; ben yazmaktan yoruldum, siz okumaktan yorulmadınız lan ehehe: Fakülte girişinde cep telefonuyla babamla konuşuyordum ve maddi sıkıntım dolayısıyla 2 buçuk aydır bir kafeye bile gitmediğimden yakınıyordum. Derken, bir arkadaşım geldi ve “Hocu ben seni her akşam, her akşam olmasa bile haftada en az bir kez gece kulübüne, bara falan gittiğini düşünüyordum; maddi sıkıntı olayını desen, hiç sanmazdım.” dedi. Nereden böyle bir çıkarıma vardığını sorduğumda, Facebook’umun öyle bir izlenim uyandırdığından bahsetti. Eleman bildiğin acıdı lan bana haha Anında vazgeçtim facebook güncellemelerinden…
    Siz herkesten daha iyi durumdasınız. Kendinizi kanıtlama ihtiyacı duymuyorsunuz en azından. Siz siz olun, başkası olmayın!

    http://www.ipsizkukla.com...r-dedi-kuklayla-kuklayla/
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük