annem tekel işçisiydi. tıpkı şarkıdaki gibi 16 yaşında, yaşı büyütülerek önce malatya tekel fabrikasında işe başlamış, sonra istanbul cibali,cevizli...derken fabrika fabrika gezmiş hiç çocuk olamamış bir kadındı.
tek dileği yine şarkıdaki gibi içmeyen bir eş, mutlu bir yuvaydı.
fakat babam aksine çok içer, annemi çok üzerdi.
ama o yılmaz ailemizi ayakta tutmak için direnir, her gün kadınlığını bilememiş bedenini fabrika kapılarına sürüklerdi. öğle aralarında koştura koştura eve gelir, yemekhanede ne yediyse aynısını bize yedirmeye uğraşır, babamın almadığı tüm sorumluluğu üstlenirdi. hiç de surat asmazdı. sanki hayat böyle bir şeydi ve zor olmalıydı. bunu öğrenmişti. ya güçlüydü ya da öyle görünmeye çalışıyordu. böyle yıllar aktı gitti.
sonrası mı?
sonrası 2 kız çocuğu ve yaşlı bir anneyle sürdürülen, yalnız, zor, her şeye rağmen onurlu bir yaşam.
bazıları için romantik, çile çeken, masum bir kadını anlatan bu şarkı benim için annem demek. hani dinlenemeyen, can yakan, göz pınarlarını dolduran şarkılar vardır ya bu;
bir mavi otobüs gelirdi
seni alır giderdi
o mavi otobüs var ya
seni alır giderdi
kaldırımlar kaldırımlar var ya
seni alır giderdi
o mavi otobüs var ya
seni alır giderdi
bir dönemin en belirgin kahramanı, birnevi karakalem çalışmasıdır. bir de bunun ekürisi vardır ki o da tamircide çıraklık yapmaktadır. çok tanıdık bir manzaradır, çok bildik, çok rastlandık... ama resmedilişleri, nüfusları kadar çok değil gibi sanki.
oysa yatağında bile
birgün uyku göremez
ihtiyar anası gibi
kadınlığını bilemez
bir dönemin en aydınlık yüzüdür fabrika kızı, en masum tarafı belki, en kırılgan... hayatın o kadar içinden, hayalleri o kadar sıradan ve fakat ulaşılmaz. oysa nüfusları, seslerinden çok daha fazla günümüzde dahi. tamirci çırakları da eşlik ediyor bütün ahengi ile...