vapurda dışarıda oturmaktır soguktan donarken, taksimde yürürken sırılsıklam olmaktır yagan yagmurda.
4 saat boyunca uyumaktır cafede, uyanıpta tekrar tekrar uyamaktır.
yatmadan once yapılan yastık savasıdır, gecenin bir vakti yapılan kahvaltıdır en lezizinden.
deniz otobusune yetişmek icin koşmaktır, koşupta soluklanmaktır yanında... tabu'dur yenildigi, trivial pursuit'tir hezimete ugrattıgı, ama en çok pokerdir bol chiplisinden.
ama en önemlisi, iyi ki var olan'dır ve hep var olacak olan...
melekler, yıldızlar ve tüm periler seninle olsun, mutlu yıllar.
ps: guess what?*
"hey, ain't it good to know that you've got a friend?
people can be so cold.
they'll hurt you and desert you.
well they'll take your soul if you let them.
oh yeah, but don't you let them.
you just call out my name and you know wherever i am
i'll come running to see you again."
en zor zamanında, otobüse atlayıp gelecek bir dostu olduğunu unutmaması gereken değerli dost. kim ne derse desin, tanıyan herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği izmir beyefendisi. *****
#4194227 no'lu entry vasıtasıyla alaya alınmama sebep olan dostum.
kendisiyle her ortamda anlaşmamıza rağmen, tabu oyununda bir türlü ten uyumunu sağlayamadığımızdan dolayı mağlubiyet almışızdır. bu önemli açıklama ile olayın beceriksizlikten değil, ten uyumsuzluğundan kaynaklandığını belirtirim.
her daim gülümseyebilen bir garip yazar.
nereden buluyor bu optimizmini bilemiyorum ama, grip virüsüyle karakteristik özellikler taşıdığını biliyorum. herhangi bir vakitte dinlemediği bir kadının konserinde pür neşe olmasını doğrudan doğruya bu niteliğine bağlıyorum.
büyü de gel çocuk şarkısını bağıra çağıra söylediğim özel insan. kısa ve öz cümlelerle anlatmayacağım onu, öyle uzun ve süslü bir yazı yazacağım ki bir daha kıskanamayacak kimseleri, sevinçten kalkıp gaffur dansı yapacak. o biçim. *
sonu gelmez isketch geceleri vasıtasıyla, sözlük üzerinden tanıştığım; teki spontane, üçü planlı, dört buluşmamıza; bir björk konseri, bir doğumgünü partisi, bir paintball müsabakası, kırk kişilik bir meyhane organizasyonu ve bir euro 2008 yarı finali sığdırdığımız pek muhterem uuser.
alınan bilgilere göre las vegas' ta terör estiren bir seri katili yakalayıp adalete teslim etmiş, bu sırada kimliğinin gizli tutulmasını istemiş değerli dost. bu yüzden bir süredir görünürlerde yokmuş.
gayet iyi ve sağlığı yerinde olan internet kaçkını. bir de balım, canım, bidenem kelimelerinin hepsinin aynı anda kullanılabileceği insan formu, candan parça.*
çok çok uzun zamandır aklıma takılan değerli dost. yukarıdaki entryi refere etmiyorum ama gerçekten çok özledim. inşallah iyidir, inşallah her şey yolundadır.
27 temmuz 2008 metallica istanbul konseri birlikte geçirme fırsatına nail olduğumuz yazar arkadaşımız. O günden sonra her pazar günü konserin haftadönümü anısına samiyen kapısına varışımızın saati tekrarında "yeah, f*ck, hooo" tarzı mesajlaşmalarla merasime başlayarak, neydi o gün be diyerek haftadönümümüzü kutlarız.
yeni yeni tanimama ragmen sicak birisine benziyor. sesinde soguk bir sicaklik var; yani samimi ama mesafeli birisi havalari. ayrica "ay pardon" olayi tamamen koparmistir.
memleketimden siyah beyaz bir manzara resmi. kah acıyla kavrulmuş kıraç toprak hissiyatı, kah gündelik yaşamın ibnelikleriyle dalga geçen kıraathane demirbaşı amca ruhu taşıyan mozaik. mozaik ne kelime ulan, mermer mermer.
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktı bu vakitte" dememeli, gece yarısı yataktan fırladığında;
Gözünün dilini bilmeli,dinlemeli,
sormadan söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden
mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi
köklenmeli hayatında;
Sen her daim onun orada olduğunu hissetmelisin.
ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli,kovuklarında saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kollarıyla.
Dalları bitkin başına omuz,
yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı....
En mahrem sırlarını verebilmeli,
en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin;
Gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz.
Onca dalkavuk arasında bir tek o,
Sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli,
alkışlandığında değil sadece;
Asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli...
Övmeli alem içinde,baş başayken sövmeli
övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin:
Yıllarca aynı ip üzerinde çalışmış,
iki trapezci koluna girebilmeli...
Parkurun bütün zorluklarına rağmen
DOST"luğumuzu koruyabildik,
acıları birlikte göğüsledik ya;
Yenildik sayılmayız diyebilmeli...
Issızlığın yalnızlığın en koyulaştığı an da
küçük bir kağıda yazdığımız
kısa ama ümit var bir yazıyı
yüreğe benzer bir taşa bağlayıp
birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz.
insan cektigi, yasadıgı acıları, bilinmezlikleri, kacısları; sevdiklerinde gormek istemez, onlara yakıstıramaz ya o hesap bu belki de.
"yaralarsın, yaralarımı saransın" durumu da eklenince üstüne, vazgecilmez olur, vazgecilmek istenmeyen.