diğer bir deyişle eşyaların canlı olduğuna inanmaktır. bazılarına salakça, anlamsızca, gerçek dışı gelse de eşyalar canlıdır ve saygıyı, sevgiyi vb. değerli duyguları hak ederler. örneğin eşyalarınız derleyip toparladığınızda , temizlediğinizde, bakımını yaptığınızda kendinizi iyi hissedersiniz. bunun en önemli sebebi eşyaların olumlu enerji yayarak buna cevap vermesidir. yapısında atom parçacıkları bulunan bir cisim böyle bir şeye kâdirdir.
edit: bahsedilenlerin materyalizmle alakası yoktur. Allah ın hiç bir şeyi sahipsiz bırakmayacağına dair kanaatlerden yola çıkılmıştır. ruh diyorum çıkmış birileri hala materyalizm diyor!
her eşyanın değil belki ama bazı özel eşyaların ruhu olabilir. ki zaten insanın bir eşyayla duygusal bir bağ kurması da, bu şekilde açıklanabilir.
bu eşya benim için basit bir zippo çakmaktır mesela. hiç bir anısı yok, özel birinden hediye falan da değil ama seviyorum onu. hiç yanımdan ayırmıyorum, hep iç cebimde taşıyorum, bir yerde oturduğum zaman falan başına bir şey gelmesin diye asla çıkarıp masaya koymuyorum. haftada bir içini açıyorum temizliyorum. fitilini kesiyorum, pamığunu yeniliyorum, çarkını fırçalıyorum, benzinini dolduruyorum ve tüm bunları yaparken garip bir şekilde mutlu oluyorum.
bazen onun insanlardan daha iyi bir dost olduğunu düşünürsün. seni asla incitemez, ne anlatırsan dinler, sürekli yanındadır. Ta ki sen onu istemeyene kadar.
insan yapımı bir şeyin ruhunun olması insanların tanrı olması anlamına gelmez.
insanın sıfırdan yaptığı tek bir şey bile yoktur. her şey doğa da mevcuttur. insan onları alır eğer, bükeri işler, yontar eşya yapar. düşünmekten bu kadar uzak olmayın.
Bende de var olandır.
Baktığın zaman mantığa uyan hiçbir tarafı yok ama ben de inanıyorum. Öyle bir kitabın, bir deniz kabuğunun, bir kolyenin ruhu vardır romantikliğinde değil. Direkt olarak tüm eşyalarla ilgili böyle düşünüyorum. Bir koltuk, bir masa, bir kağıt parçası, önem vermediğin her şey. Yaşanmışlıklarımızı onlar da yaşıyor gibi geliyor. Ruhları var işte.
Ben eşyalarımla konuşurum bile bazen, kupa bardağımı öperim. Ayağımı sehpaya çarparım ve "ne yapıyorsun ya?" diye kızışırım. Geçen sene ev arkadaşım fırını tekmeledi diye çok kızmıştım mesela, mis gibi çalışan fırına neden nefretini geçiriyorsun?
Her şeyi sev, iyi enerjini geçir vs. Gibi teorilerim olduğundan değil. Bu düşünmeksizin harekete geçirdiğim bir yönüm.
Şimdi gidip dolabıma sarılacağım mesela. içimden geldi. Canım dolabım, seviyorum seni.