ev yerleşimi geleneksel bakış açısının revizeye ihtiyaç duyduğunu düşündüğüm bir yanıdır. tablo şu şekilde oluşur: normalde insanın belirli ihtiyaçlarına hizmet eden çeşitli eşyalar evde fazlaca hacim kaplar. dantel örtü, süs eşyası ile başlayarak kurumaya bırakılan çamaşırlar, ekstra sandalyeler, açma yataklar olarak sürer gider.
bunların evlerde bulunmasının nedeni birgün lazım olursa diye saklanmasıdır. misafirin gelme ihtimali size metrekarelere mal olur.
ancak günümüz insanları fark etmiştir ki, kişi kendisi huzurlu olmadan başkalarını da memnun edemez. yorgun argın işten gelen bir bünye, salondaki koltuğa televizyonun karşısına uzanmak ister. aynı şeyi, evdeki çarşafların ve yastıkların yaptığını görmek kişiyi bozar elbette. onlar zaten tv önünde uzanırlar, hem de öncesinde banyolarını da alıverirler.
eşyalar bu eve egemendir. zaten siz zoraki olarak iş, okul, gezi vb. nedenlerle evden çıktığınızda bu eşyalar hep evdedir. siz eve dönünce de... yine egemen olan onlardır. bu durum, anne ve babaya inatla anlatılmasına rağmen, bu eşyaların sayısı katlanır. gün gelir, fazlalık olan eşyalar ne olur biliyor musunuz? depoya taşınır, hatta ameleliği çekilir. sonra bir boşluk doldurmak için veya yeni bir evi tıkabasa doldurmak için saklanır. geri dönmeyi bekler.
evet, onlar evinizi istila edip egemenlikleri altına aldılar. farkında değilsiniz belki, o masanızın üzerindeki saksı yıllardır orada duruyor ama aslında o olmasa belki odanızda daha ferah hissedeceksiniz. belki odanızdaki sekiz saatten sadece biri işinizi görebilir, ne dersiniz? en son ne zaman misafir ağırlamıştınız? peki o yatak odanın göbeğinde ne kadar zamandır bekliyor? hesap edin bakalım ne kadar verimli bir işe imza atmışsınız?
bolluk nedeniyle şükrediyor olabilirsiniz. allah refahınızı arttırsın, arttırsın da...esareti arrtıran zenginlik gerçekten zenginlik mi acaba?
çözüm nedir derseniz, belki de sosyal kampanyalar düzenlenmeli ancak, Türk insanı özellikle çıkarı olmayan bir işe dahil olmayı tercih etmediği için bu da salon solcusu ideali olmaktan öteye geçemez. sanırım nesiller değişmeden bu huylarımız da kolay kolay rafa kalkmaz.