az biraz daha yukarı çıkıldığında kadife kaleliler diye adlandırılabilecek devam niteliği taşıyan bir filmin çekilme olasılığına göz kırpan tırt bir yapım.
cemaat yurtlarında, dersanelerinde öğrencilerin ısrarlı bir şekilde bu filme yönlendirildiği kesin.
ama daha da önemlisi cemaat sineması diye bir kavram doğuyor artık.
işte bu film bunun başlangıcı sayılır.
ülkenin hemen hemen her şeyini etkiledi cemaat;hükümet, eğitim, emniyet vs...
şimdi sıra sanatta.
ha cemaat mantığı sanat yapabilir mi, sanata bir katkısı olur mu orası tartışılır.
işin sonunda titanic gibi bi film çıkacak olsa bile bizim bu ağzından köpükler saçarak cemaat düşmanlığı yapan engerek arkadaşlarımızn beğenmeyeceği film.
yok sponsorları manidarmış yok başbakan gitmişmiş yok imaj düzeltiyorlarmış yok hocanın hayatını anlatıyormuş. veda filmini beğenmediğiniz için size küfür eden zihniyet bu filmi beğendiğiniz için de size hakaret etmekte hiçbir beis görmemektedirler.
--spoiler--
lakin bir cemaat, neden lideri için bir film yapılmasını tercih eder ki? ya imaj bozuktur, o düzeltilmek istenmektedir halkla ilişkiler yöntemiyle. ya da şan ve şöhret perçinlenmek istenmektedir. her iki halde de absürd bir durum vardır.
--spoiler--
bu filmin amacı f.gülen'in imajının düzeltilmesi felan değildir. nerdeyse hiç adının geçmediği, atıfta bulunulmayan bir film için ancak bu kadar adice bir yorum yapılabilir. ister kabul edin ister kabul etmeyin, f.gülen türkiyenin son 20 yılına damgasını vurmuş bir insandır ve ömrü yettiğince de bu böyle devam edecek. bu film olsa olsa ona gönül verenlerin onu kendi gözleriyle anlattığı bir filmdir.
nasıl tarihte bir çok insan hakkında yapılan filmler imaj düzeltmek adına ya da şan şöhret perçinlemek adına yapılmıyorsa, bu filmde de öyle bir amaç yoktur.
bu film de sadece bir realitenin perdeye aktarılmasından ibarettir. eşrefpaşada uyuşturucu, kumar vs. den hayatı 180 derece dönenlerin hikayesidir.
'müslümanlar mainstream film çekmişler lan, gel de doğal ortamlarında gözlemleyek.' önerisi ile haberdar olduğum zımbırtı.
cevabım kaçınılmaz olarak gayet netti;
'herhangi idealist sadece propagandist işler yapabilir. onun yerine camiye giderim, olası ayak kokusu taaruzuna rağmen daha makul.'
yazılanları okudum, haliyle haklı olmanın gururunu yaşadım. ayakta işemenin ve yumruk taşaklı olmanın kitabını yazmış bünyeyim. mel gibson the passion of the christ mevzusuna bulaştığında da haklı çıkmıştım.
bu işler böyle, bir idealist hepi topu idealisttir. sanat ile ilişiği propaganda düzeyinde kalmak zorundadır. yıkıcılık ve hali ile yenilik ihtiva etmesi mümkün değildir. birisi çıkıp da 'kemalist düzeni yıkıyorlar ya lan daha ne olsun!' derse, hiç acımam liseyi baştan okuturum itin evladına.
ilk defa ön yargılı gidip çok beğendiğim bir filmle karşılaştım. Film yapayim derken probagandaya ve didaktik cümlelere boğan muhafazakar aymazligi yirtilmiş. Film çok eğlenceli, duygusal ve özenle çekilmiş bir eser olmuş.
aşk nedir sen bilir misin aşk...
ünsüz yönetmen alfredo hichkohrkmahz şöyle demiş günün birinde 'senin de cemaat desteğin olsun sen de gişe yaparsın.'
demek ki insanları etkisine aldığınız ideoloji, reklam ve sermaye olduktan sonra piyasaya ne sürerseniz iş yapar. en azından maliyeti kurtarır.
Bir çok nurcu dershane,okul,yurt,kuran kurs-u vb. oluşumların öğrencilerini bedava götürdüğünü duyduğum için yakında Zaman gazetesinin Türkiye'nin en çok okunan gazetesi olması gibi (!) bu filmin de Türkiye'nin en çok gişe kazanan filmi olmasını bekliyorum. Sonuçta gişesi Fetocu diye adlandırılan oluşumun ''Biz kaç kişiyiz?'' kampanyasına denk bir anlam içerecektir.Geçen IMBD'de ilk 10'a girdiğine de şahit olmuştum bu da azimlerinin en büyük kanıtı sanırım
antalya da sadece özdilek'te gösterilen film...
sinemaya gittiğimde türbanlı kadınları, şakirt dayıları gördüğüm zaman, ulan vaz mı geçsem acaba, dedim ama film bittiğinde beklediğimden de güzel şeyler izlediğimin farkına vardım.
o değilde gece gece filmi izlemek için kalkıp gelmişler, şaşırdım biraz. bizim köyün belgeseli yapılsa, bırak sinamayı tv de verilse yine de annemin merak edip izleyeceğini sanmıyorum...
--spoiler--
güzel ve sade espiri anlayışı son derece anlaşılır ve güzel işlenmiş bir film kanaatimce. iyilik, güzellik,ılımlı yaklaşım oldugu zaman karşıdaki insan canavar olsa bile yinede sabır edilmesi gerektigini gösteren güzel bir film ayrıca. cemaat filmi yada islami film diyenlere aldırış edilmemesi gereken bir film. a.b.d ve avrupa yapımı filmlerde her daim incil ve isa temaları vardır bunlar sorun olmuyorda iyi niyet adı altında gelişen ve anlatılmak isteneneni güzel anlatan bir film olunca neden karalar baglanıyor anlamış degilim. ön yargı ile gidilse bile yinede akılda soru işareti bırakmayacak bir film. bir çok diyalog insanı güldürebiliyor. izlenebilir güzel bir film.
--spoiler--
daha gösterime girmeden cemaat filmi diye insanları uzaklaştırmaya çalışan güruhun bu davranışını filmden sonra daha iyi idrak edebiliyor insan.
Sanırım bir imamın cami görevleri dışında, başka önemli işlere el atması bazılarının ağırına gitmiş. Zira kendileri yıllarca imamları şarlatan veya cahil olarak algılamakla yada tanıtmakla meşguldüler heralde. Palavraları ortaya çıkınca epey rahatsız oldular.
Objektif olarak izlenildiğinde çok güzel mesajlar veren bir film. Bu filmi hollywood çekseydi ve imam yerine, harlem'de her şeyi düzene sokan bir papaz figürü işlenseydi şimdiye öve öve bitirilmezdi. Ama söz konusu figür imam olunca birden cemaat filmi ilan edilmiş. Enteresan bir memleketiz vesselam.
fetoş un inceden kendi reklamını yaptırmak üzere cemaatteki kurmaylarına çekilmesini emrettiği film. bunun akabinde mehdiliğini de ilan eder yakında diye düşünmemize neden olur. ***
yaw ben bu filmi daha bu gece izledim hiç fetoş bi rütüel görmedim. çok da güzel olmuş drama desen müthiş, diyaloglar desen sağlam. fetoş düşmanlığı iyi hoş da bokunu da çıkarmamak lazım.
yönetmen hüdaverdi yavuz imzalı 2010 yılı yapımı bir drama. yer yer the imam ı anımsatan filmin konusuna gelince:
din ve imanla pek fazla ilgilenmeyen bir mahalleye bir gün bir cami hocası atanır. atanır atanmasına ama 20 yıldan beri hocasız kalan bu cami oldukça bakımsızdır aynı zamanda. hocanın ilk işi camiyi çekip çevirme işlerine yardımcı olacak birilerini bulmaktır. bu hususta kendisine en büyük yardımı eski kulağı kesiklerden davut ağa yapacaktır.
mükemmel bir film.
önyargısız izleyin gerçekten sade ve doğallığın keyfine varacaksınız.
hele bir cuma namazı sahnesi var ki gülmekten karnıma ağrılar girdi.
bi kere filmin senaryosu müthiş. oyunculuklar gayet iyi. hikaye sizi avcunun içine alıyor ve çoğu türk filminde bulmadığınız içtenliği buluyorsunuz filmde.
aslında bu filmin bende yarattığı etki şu olsa gerek: herşeyini kaybetmiş bir insan bile aslında çoğu şeyini tekrar kazanabilir. hiç kimse umutsuz vaka değildir. yeterki doğru iletişim kurulabilsin. gereksiz gurur falan yapılmasın ve bencil olunmasın.