dokunduğu cisimleri birebir çizen muhteşem yetenek ayrıca discovery de bir belgeseli yayınlandı. http://www.youtube.com/watch?v=YO4SMfCq5lo
Kendisi bir dönem kültür bakanlığında çalışırken 3 gün ayağındaki sorun yüzünden işe gidememiş ve dönemin kültür bakanı *tarafından işten atılmıştır.
1994 senesinde senesinde Joan Eröncel isimli 30 sene evvel Türkiye'de evlenmiş Amerikalı bir hanım ile tanışır. Joan, onun eserlerinin mükemmelliği karşısında hayran olur ve ona yardım etmeye karar verir. Hatta onun adına bir internet sitesi açar*
hakkında sadece 3 entry girildiğini görünce sözlüğün ve hepimizin ayrı ayrı sorgulanmasını gerektiren kişi. amerika üniversiteleri bu adamı bulup *, amerikaya götürüp, inceleme yapmışlar. ögrencilerine anlatmışlar. discovery belgeselini yapmış.
hayatı boyunca görmediği nesneleri çizmek bir yana, bilim adamlarına göre bu kör ressamin sahip olduğu perspektif yeteneğidir asıl söz konusu olan.
çizerken, ağzımızın yavaş yavaş açılmasına sebebiyet veren müthiş ressam.
harvard'da uzun uzun incelenmiş, beyninde, olmaması gereken, olağanüstü hareketlilik tespit edilmiş ve floransa'nın mimarisi ile şaşırtan binasını eliyle yokladıktan sonra çizebilmiştir.
üniversitelerde gezmiş, abd, italya gibi pek çok ülkede bulunmuş olmasına rağmen türkiye'de tanınmaz, medya da sallamıyor zaten.
görenleri hayrete düşüren sayısız çalışması olan, doğuştan kör olup körler alfabesini 30'lu yaşlarında öğrenen, ingiliz bilim dergisi new scientist'in, hakkında "görmeden görmek" başlığıyla üç sayfa ayırdığı ressam.
kendisi italyaya gönderilmiş, üzerinde araştırma yapılmış, sadece dokunarak bir mekanı çizmiş hem de çizerken tüm "gören" ressamların düştüğü yanılgıya düşmemiş, dolayısıyla tüm bilim adamlarını hayrete düşürmüş kişidir. bu kişinin resim çizerken normalde gören insanların beyninde çalışan noktasının bir hayli çalıştığı ise bir başka şaşırtıcı noktadır. "hissederek gördüğünü" belirtir, çoğu bakarak görme yetisini kullanan insanların aslında görmediklerini bizlere göstermiştir.
uzun yıllar evvel, hatta bursa tayyare kültür merkezi'nin ilk açıldığı yıllarda, civardan geçerken içeride bir resim sergisi gördüm. o kadar boştu ki, bu boşluktan olsa gerek boş vaktime de güvenerek dolaşmak istedim. resimleri o denli derinlemesine incelemeyip geçtikten sonra, karşı masada oturan ve yanındakinin kulağına bir şeyler fısıldayan bir adam dikkatimi çekti. görme engelli olduğunu farkettim. etrafında kimse yoktu ama bir masada oturmuş bekliyordu. yaklaştım adama doğru. zaten ayak seslerimden, farketti yaklaştığımı. ''merhaba hoş geldin'' dedi. aslında şaşırdım. adamın ne kim olduğunu biliyordum, ne de orada bulunma sebebini. ''hoş bulduk'' dedim. bir süre havadan sudan konuştuk. sonra kendisi bana ''sana bir şey çizmemi ister misin?'' dedi, öylece kaldım. ''ta ta tabi'' çıkıverdi ağzımdan.
önüne kağıdı çıkardı, kocaman bir eğimli çizgi çekti, başta anlam veremedim. lakin öyle ince bilek hareketleriyle, öyle güzel düzenledi ki, donakaldım.
altına da şöyle bir imza attı karakalem çalışmasının.
doğuştan görme yeteneği olmayan ressam. perspektif olayı bilim dünyasını, hayal dünyası ise beni şaşırtmış olan muhteşem insan. mesela, bir resminde balığın birisi keman çalıyor diğer balıklar dans ediyor. hiç görmediği bu nesnelerle nasıl hayal kurabiliyor açıkçası bu daha şaşırtıcı. sitesinden alıntı yaptığım özgeçmişi:
"Bundan 52 yıl önce istanbul'da, Fatih'in çok mütevazı mahallelerinden birinde, dünyaya gelir. Eşref, ne çocukken ne de yetişkin çağda hiçbir öğrenim görmedi. Kendi kendine yazmayı öğrendi. Eşref, bütün gün babasının dükkanında baca boruları keserek babasına yardım ederdi, boş zamanını da resim çizerek geçirirdi. 6 yaşındayken kalem ile kağıt üzerine çizmeyi öğrendi, 18 yaşında ise önce parmakları ile kağıt üzerine, sonra da kartona yağlı boya ile resim yapmaya başladı. Yağlı boyadan akrilik boyaya ve tuale geçti. Elleri artık onun gözleri olmuştu. Görmemesine rağmen çizdiklerinin bu denli gerçeği yansıtması, resim yapmanın onda bir tutkuya dönüşmesini sağladı.
Bütün dahilerde olduğu gibi Eşref'teki bu zeka da olağanüstü birşey. Eğitim görmemiş olması ona, kendisi gibi ihtiyacı olan, bir şeyler yapma arzusunda olan birçok kişiye bu işin sırrını ya da kendi kendine öğrenme metodlarını aktarabilme imkanı veriyor."
Hiç görmediği halde, bir balığı bizim balık olarak gördüğümüz gibi nasıl çizebiliyor ? Beyinde, bu kalıplara uygun görüntü doğuştan mı geliyor gibi aklıma sınırsız soru getiren, mükemmel ressam.
discovery channel tarafından belgeseli çekilen ünlü türk kör ressamımız. o gözleri olmadığı halde parmak uçlarıyla hepimizin gördüğünden fazlasını görebiliyor. çoğumuzun adını bile bilmediği bu mükemmel sanatçıya gereken değeri vermemiz gerkir.
kendi değerlerimize sahip çıkamadığımızı bana tekrar gösteren inanılmaz yetenekli ressamımızdır.
fenerbahçe'nin yeni transferini, kuzey'in söylediği şarkıyı, demet akalın'ın yeni sevgilisini , bilmem neyin ayakkabı numarasını, boyunu, kaşını adımız gibi biliriz ama böyle değerli insanları araştırmayız maalesef. bu bizim mi suçumuz , kitle iletişim araçlarının mı suçu derseniz bu hepimizin suçu. okumuyoruz, araştırmıyoruz, bilinçlenmiyoruz. sahip çıkalım böyle yeteneklerimize.
bu güne kadar tanımamış olmam benim ayıbım mı yoksa ülkemin ayıbı mı bilmem ama böle bir insanla aynı bayrak altında yaşadığım için öyle gururluyum ki. bizler hiç eksik yanımız olmamasına rağmen onca şeye burun kıvırırken; bu gözleri görmeyen büyük insanın yaptığı şeyler her birimize birer ders, ilham olsun. hissetmek dedikleri şey bu ressamın parmak uçlarına öyle işlemiş ki; kalemi ile gözlerimizi utandırıyor.